RESİM? ŞARKI?

322 65 10
                                    

Multi Güneş Özkan.

Uyandığımda ilk iş yastığımın altındaki telefona bakmak oldu. Saatin 11:10 olduğunu öğrenince yatağımdan dolabımın önüne bir uçuş gerçekleştirdim.

"Bizi tercih ettiğiniz için teşekkürler" diye mırıldandım. Sonrada bu halime kıkırdadım. Dolaptan okul kıyafetlerimi çıkarırken bir yandan da benimle birlikte gelen çarşafa tekmeler geçiriyordum. Kıyafetlerimi giydikten sonra aşağıya annemin yanına indim.

Abim ve babam çoktan işe gitmişlerdi. Her zaman ki gibi! Annem koltuğuna uzanmış dizisini izlerken sitem edercesine esnedim. "Sabah yenilen yemeğe ne deniliyordu acaba" diyerek kahvaltı hazırlar mısın mesajı vermeye çalışıyordum. Annem bana göz devirip "bizim evde 11 de yenilen yemeğe isim verilmiyor" dedi ve mutfağı işaret etti. Buda kalk kendin hazırla mesajıydı.

Simit ayran ikilisinin hoşuma gideceğini düşünerek okula giderken yemeğe karar verdim. "Anne ben gidiyorum" diye seslendikten sonra okulun yolunu tuttum. Normalde 08:30 da dersim başlamış olacaktı. Ama bugün toplantı mı ne varmış.

Müdürün "12 de burada olun"cümlesinden sonrasını dinlememiştim. Yolda ilerlerken düşünmeye başladım. Yiğit'in mezarı, Yiğit, sevgilim, topraktayken bile sevdiğim, beyaz mermerdeki iki yılı ayıran çizgi, ömür. Böyle biriydim işte acısını o mezarda bırakıp yaşamına devam eden biri.

Saatlerce hıçkırarak ağladıktan sonra gülümseyen bir kızdım. Düşüncelerimi "Güneş kızım günaydın" diye seslenen simitçi Halim amca bölmüştü. Ona göre bu okuldaki tüm öğrenciler onun çocuğuydu. Öylesine severdi bizi. "Günaydın Halim amca ben bir simit bir de ayran alayım" dedim gülümseyerek.

Halim amca simit ve ayranı bana uzattıktan sonra "iyi dersler kızım" dedi. Tebessüm ettim.

Sınıfa girdim. Hemen yerime oturdum. Ders kitaplarımı çıkarırken kucağıma düşen şeyi hemen yere ittim. Fazla ağırdı.

"Saf mısın Güneş? Ne itiyorsun? Kucağına oturan her kişiyi itiyor musun?" deyip yerden kalkan Naza güldüm.
"Kusura bakma daha önce kimse kucağıma düşmemişti."

Yanıma oturup başını hafifçe kaşıdı "Haklısın galiba." güldüm.
"Galiba."

Telefonuna gelen mesajla birden ayağı fırladı Naz.
"Ne oldu?" dediğimde gözleri dolmuştu bile.

"Ne oldu kızım?" elini omzuma koydu.

"Hatırlıyor musun bir zamanlar instagramdan sana mesaj atmış yakışıklı bir çocuk vardı?" nereden hatırlayacaktım Allah aşkına?

"Ne olmuş." dediğimde bildirim geldi.

"Bak bak bildirime." Anlamazca ona baktığımda hadi dedi aceleci bir şekilde. Bildirimi açtığımda gözlerim büyüdü. Naz yarı yarıya dolmuş gözlerini kahkaha atarak boşalttı.

"Evli mutlu çocuklu mu?" bende gülmeye başlamıştım. Sevgilisi ile olan resmine beni etiketlemişti.

"Oğlun artık eskisi kadar masum değil anne

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Oğlun artık eskisi kadar masum değil anne." Nazın sözlerine gülmeye devam ettim. Bu kız gerçekten iyi bir dosttu.

...

Dersleri atlattığımızda kantine inmiştim. Gerçekten bir şeyler yemezsem bir adım bile atamazdım.

Sıraya geçtiğimde "Orada ben duruyorum." diyen sese döndüm.
"Sıraya geçeek kadar mı üşeniyorsun?" Gözlerimi kıstığımda karşımdaki ukalayı tanımıştım. "Sen!" dediğimde sırıttı.

"Bana gömlek borcun var." ona kafa salladım. "Sen kafayı yemişsin." Sıra bana geldiğinde kantinciden tost ve ayran istemiştim. Bunlardan asla vazgeçmem.

"Kafa demişken.." dedi ve parmağını şakağıma götürdü.

"Bir zararı dokunmamıştır çarpmanın. Hatta o kadar dokunmamış ki mermer çatlamıştı. Tek bana değil ordaki ölülere de borçlusun."

Tost ve ayranımı alıp karşımdaki ukalaya göz devirdim. Bir masaya oturdum ve hemen tostumun kağıdını sıyırıp yemeye başladım.

Önüme sertçe koyulan içeceğe bakarak göz devirdim. Sesten belli.

"Senin yüzünden geç kaldım." dediğinde "İnsanlıkta ölmüş, defolup gitseydin kardeşim." dedim. Sanki zorla tutmuştum onu.

"Hem senin bu okulda ne işin var?" dedim ve ayranımı yudumladım.

"Meşgul bir insanım."
sırıtıp sandalyemin sırtına yaslandım.
"Meşgul? Belki. İnsan? ulaşılamıyor." bu sefer göz devirme sırası ondaydı.

O da benim gibi arkasına yaslanınca kendimi toparladım. Karşımdakinin kim olduğunu bilmiyordum bile.

"Kafanda gerçekten hasar yok. Yaşının verdiği bir ergenliktesin." dediğinde dirseğimi masaya koyup yüzümü avcuma yerleştirdim.

"Yaşımı nereden biliyorsun değişik?"

Sırıttı. "Bir lisede okuduğuna göre fazla seçeneğin yok." sinirli bakışlarımı ona gönderdim.

"Ben Tuna." dediğinde.
"Şaşırmadım." gözlerini kıstı. "Neden? Biliyor muydun?" Ne bileceğim be ukala!

"Tam bir bencil ismi." kafasını salladı. "Bende mantıklı bir cevap bekliyordum."

Güldüm komik gelmişti oda gülünce tostumdan son bir parçayı ağzıma attım. "Güneş ben." sırıttı.

"Bak bu sefer ben saşırmadım."

●●●●●●●●

Masaya bir dosya fırlatıldı.
"Sadece üç ay. Üç ay içinde bitti bitti, bitmedi..." dedi sandalyenin yanındaki çantayı masaya çıkarıp kapağını açtı. "Unutun."

●●●●●●●●●

#Herhangi_biryazar.

Arkadaşlar ilk iki bölümde de yazdığım gibi. Sıfırdan bir şey yapmıyordum. Bir saat içinde on bölümüde ekleyebilirim. Bölümler taslak halde duruyorlar. Sadece düzenliyorum. AMA BÜYÜK BİR DÜZENLEME. EĞER ÖNCEKİ BÖLÜMLERİ OKUMADAN BU BÖLÜMÜ OKUYARSAN SEVGİLİ OKUYUCU BİL Kİ ÖNCEKI BÖLÜMLER ÇOK DEĞİŞTİ. ONLARA BAKMAZSAN OKURKEN AKLIN KARIŞABİLİR.

●BU YAZIYI OKUYORSAN BİL Kİ SEVİLİYORSUN.




FISILDA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin