#F#

254 44 5
                                    

Eve gelir gelmez kendimi yatağa attım. Sinemadan sonra alışveriş merkezlerini gezmiş, fiyat sorup çıkmıştık. Naz'ın merakı yüzünden bir sürü topuklu ayakkabı denemiştim. Hala sızlıyorlar! Yastığımın üstünde bulunan pijamalarımı giyindim.

Elbise gibi olanları giymeyi çok severdim.
Bu dengesiz çocuk nereden çıkıp gelmişti hayatıma? Doğrusu onun bir sakar olduğunu unutmamalıyız. Kendi yolunda ilerlerken hayatıma düşmüştür belki. Bugün elinde kekle kapımıza geldi.  "Ne yani komşumuz mu?" diye fısıldadım.

"Güneş, annem gel hadi kek yiyelim" Sürükle beni anne. Gel kucakla. İnemem anne. Kıyma bana anne. "Güneş!" Anne! "geliyorum." Odadan çıkıp merdivenlerin başına geldiğimde duraksadım. 'Acaba yuvarlansam mı? Yok, Nalan Hanım ile uğraşamam hızlıca ineyim aklıma Tuna'nın 'Nalan hanım teyze' deyişi gelince kıkırdadım.

"Allah'ım benim niye normal bir kızım yok? İnsene aşağıya Güneş!" Anneme göz devirdikten sonra yanına uzanıp çatalında ki keki ağzıma deptim."Nasılsın kız" diye sorduğumda göz devirme sırası ondaydı.

"Bırak gevşekliği de, yeni komşularımızla tanıştım çok tatlılar. Bir de oğulları varmış. Tunca mı Kanca mı ne" Annemin benzetmeleri üzerine kahkahamı tutamadım gülmeye başladım "Kanca?" dedim sorarcasına. Annemin eli terliğine gittiğinde koltuktan fırladım ve merdivenlere yöneldim. "Tuna, anne. Tuna" 

Arkamdan yastık fırlattı. Bu bizim aile mesleğimiz oldu galiba.

"Elin çocuğuyla ne zaman tanıştın. Biliyordum zaten şüpheleniyordum senden. Abin de böyle değildi kime çektin sen böyle. Babanla bir yerde hata yaptık biliyordum. Biliyordum"

"Anne kek göndertmişsin ya." dediğimde kaşlarını çattım. "Yok be kızım şimdi getirdim ben keki komşudan göndermedim kimseyle." NE? 

Odama doğru ilerledim. Ama Tuna annemin gönderdiğini söylemişti. Pis yalancı

*

Saat 10:30 gibi "Bir Pazar kahvaltısı..." diye mırıldanarak aşağı inmeye başladım. Babam ve abimin evde olduğunu anımsayınca adımlarımı hızlandırdım. Abimin sırtı bana dönüktü.

"Kara göründü" diye bağırarak arkasından sarıldım ve yanağına öpücük bıraktım. Abim "şapır şupur öpme be" diye sitem ettiğinde bir kez daha öptüm. "Birileri beni özlemiş" dedi ve itici bir şekilde sırıttı.

Yanaklarını tutup çekiştirdiğim de gıdıklamaya başladı. Kahkahalarımın arasında "Dur kara kaşlı, kara gözlü, en sevdiğim abim" diye cümleler söylüyordum. Daha da gıdıklamaya başladı. Ona kara kaşlı kara gözlü dememi sevmiyordu.

"İlk olarak küçük hanım ben kara bir abi değilim. Gözlerim kara değil mavi ve hatırlatmak isterim benden başka abin yok" diye sıraladı. "Çocuklarının olmasını istiyorsan beni bırak dostum." Dedim ve dizimi gösterdim.

"Günah lan ! Ben üreyeceğim ki bu dünya senin gibiler den kurtulsun" dedi ve gıdıklamayı bıraktı. Ona burun kıvırdım ve düştüğüm koltuktan kalkmaya çalıştım. Bana alayla bakan abim elini uzattı

"yemezler. Yemezler" dedim ve kendim kalktım. Birkaç yıl önce abim yere düştüğümde elini uzatmıştı ben de elimi uzatınca "Bugün elini veren yarın...!" diye bağırıp beni kovalamıştı. Şehrin bilmediğim yerlerini keşfetmiştim. Klasik Serkan Özkan hareketleri!

Serkanla uğraşmayı bıraktığımda üzerimdeki kıyafetlere göz attım.
Bu halde dışarı çıkılmazdı. "Beni Naz'a bırak." dediğimde "Nah." demesi bir oldu. Bir insan nasıl bu kadar duyarsız olabilir. "Beş dakikan var kalk ne alıyorsan al yanına." Omzuna hafifçe vurup koltuğun üstündeki çantamı aldım ve koluna girdim. Hakaret ettiğini duyuyordum. Sırıttım.

FISILDA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin