HİSLER

180 29 15
                                    

Mezarlığın başında bekliyordum. Ömer Yiğitle olan hasretini gideriyordu. "Özledik be. Yemin ediyorum özledik. Doğruyu söylemek gerekirse seni bu kadar sevdiğimi bilmiyordum. Ulan az köpek değildin." Gülümsedim. "Yaptığın onca şeyden tek sana yakıştıramadığım şu kızı bırakman" dedi ve parmağıyla beni gösterdi. Bir damla yaş süzülüverdi gözlerimden. Hoş geldin hüzün. "Bak beni bırakıp git iki söverim geçer. Ama şu kız çok üzüldü. Yaşıyor olsan çok canını yakardım bundan emin ol. Farkında mısın Güneş, Ömer son zamanlarda hep hisseder gibi konuşuyordu. Ne garip değil mi? Ne yapalım artık. Yaptığın o eşek şakalarına bir tane daha ekleyeceğiz. Bir gün yanına geleceğim. O zaman mahşer yeni başlayacak kardeşim. "
Ömer mezarın başından kalktı ve bana doğru ilerledi. Gözümden akan yaşı sildi ve fısıldadı "Hadi. Özlemişsindir" Kafamla onayladım ve mezar taşının olduğu yere gittim. Beyaz mezar taşına uzunca baktım. Tek başıma buraya geldiğimde hiç böyle hissetmiyordum. Ama şimdi Ömer ile geldiğimde, bu başka bir hismiş. Önceden hep güzel anılarımızı hatırladım Yiğitle. Ama şuan gözümün önüne yaptığımız kavgalar, birbirimizi kırdığımız zamanlar geldi. Geri döndüm Ömer'in yanına. Sorarcasına baktı. "Gidelim mi kendime bazı sözler verdim de." Anlıyorum dercesine kafasını salladı. "Gidelim küçük gidelim."

Yürürken onun kolundan destek aldım. "galiba haklısın" deyiverdim sesli düşünerek. "Her zaman." dedi ve kafasını gururla havaya kaldırdı. Buğulu havayı parlatmak istiyordu, bu isteğine tebessüm ettim. "Gerçekten son zamanlarda hep.." "Hissettmiş gibi davranıyordu." onu onayladım. "Belki bir hastalığı vardı?" birden duraksadım ve Ömer'e bakışlarımı yönelttim. "Eğer bir şey biliyorsan" dememe kalmadan kafasını yola çevirmişti bile. "Sanırsam kendinize sözler vermişsiniz madam, bırakın bu hayatı gülüşünüz güzel olsun."dedi ve elini mantosunun cebine soktu. Bir mor leylak çıkardı avucumu açtı ve yerleştirdi. Önceden kulağımın arkasına kondururdu çiçekleri. Bilirdi ki ben her seferinde düşüreceğim. Asla pes etmezdi. Şimdi elime verdiğine göre inancını yitirmiş olmalı. Tekrar elini cebine soktu ve bu sefer bir sigara çıkardı.  "İçmeye mi başladın?" deyip bağırdığımda bu sefer diğer cebinden güneş gözlüğünü çıkardı. Acaba oradan ben çıkacak mıyım? Gözlüğünü taktı ve bana bakıp derin bir nefes çekti gökyüzüne doğru. İlerlemeye devam ettik. Elindeki sigarayı havaya fırlattı. Ne yaptığını anlamaya çalışırken ayağının ucuna düşen sigaraya bir tekme vurdu ve kenara yuvarlanışını izledi. 

"Oldu mu madam?"

 "Ölürler bayım." gözlerime baktı, gözlüğünün arkasından saklanırcasına. "Mor leylaklar koparıldığında ölürler." sustu ve ilerlemeye devam etti.

Sanırsam ilerleyen dünyanın aksine tek ben durmuştum. Herkes yönlerini değiştirmiş olmalı. 

Anahtarımı çantamın ön kısmından çıkardım, peşinden gelen parfümüm ile birlikte. "Tam sırası." diyerek öfkelendim. "Kırıldı mı Ömer, kırıldı mı? Lütfen kırıldı deme." dedim ve gözlerimi kapadım.  

"Parfüm!" diyerek dalga geçti ve gözlerimi açmamı söyledi. "Pazarda bile var kızım." dedi ve güldü. Çok komikti gerçekten.  "Aç kapıyı aç." dedim öfkeli görünmeye çalışarak. Elimdeki anahtarı aldı ve kilide oturttu. Kilidi çevirmesiyle kapı açıldı ve annem karşımıza çıktı. Anormal olan bu değil elindeki tavaydı. Beni görünce derin soluklandı. "Hırsız sandım kızım ne konuşuyorsun kapıda kendi kendine" dedikten sonra Ömer'i görmesi bir oldu. 

İçimden üçe kadar saymamla annemin "Oğlum" diye bağırıp Ömer'e sarılması bir oldu. Hadi ama neden iki buçukta sarıldın üçü beklemeliydin. "Ne zaman geldin?" diye heyecanlı heyecanlı sordu annem. Gözlerinden belliydi çok mutlu olduğu. "Acım." dedim ve içeri girdim. 

FISILDA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin