ACI

390 29 2
                                    


Acı. 

Üç harflik bir kelime ve ardına saklanan binlerce sancı. 

Çaresizlik tüm vücudumda boy gösterirken, kalbimde patlayan tek şey acıydı. Gözlerim sulanmaya başlarken, yerde gördüğüm insanlar benim ailemdi. Babamın ve annemin gövdesinden akan kan nehiri, beton zeminde buluşuyordu. İkisinin kanı birbirine karışıyordu ve ben yalnızca bakıyordum. Boğazıma yapışan sıtmalı çığlıklar canımdan can koparırken, dizlerime doğru akan kana bakıyordum. Mavi pijamamın altı kırmızı sıvıya bulanırken, gözlerimi kırpamayacak kadar büyük bir acı patlıyordu bedenimde.

Ailem gidiyordu ve ben bakmakla yetiniyordum çünkü ne yapmam gerektiğine dair ufacık bir fikrim yoktu. Kanlı odayı dolduran tek şey feryatlarımdı belki de. Artık annemin olmayacağının, babamın beni parka götürmeyeceğinin, annemin sabahları beni öperek uyandırmayacağının farkındaydım fakat ambulansı arayamayacak kadar şaşkın ve düşüncesizdim.

Henüz dokuz yaşında, her şeyden habersiz bir kız çocuğuydum ben. Kimsesiz kaldığım gerçeği bir tokat gibi suratıma patlarken, başımı çaresizce babamın göğsüne yasladığım anı anımsayınca, sol yanağımın üzerinde bir yanma hissettim, aynı o gün hissettiğim gibi. Sıcak kan suratıma bulaşırken, ağzımdan dökülen tek söz "Gitme." olmuştu ancak biliyordum, çoktan gitmişlerdi.

Bir gece, sıcak yatağınızda uyurken evin içinde kulağınıza yabancı gelen seslere gözlerinizi açtığınızı, yataktan endişeyle kalktığınızı ve kapıya yöneldiğinizi hayal edin. Annenizin "Çıkın evimizden, çocuğumuz var!" diye haykırdığını düşünün. Kapının ağzında içeride kırılan cam sesleri arasından, ailenize savrulan tehditleri duymaya çalışırken, tüm evi ölüm sessizliğine gömen iki el silah sesi yankılansın kulaklarınızda. Anneniz artık bağırmıyor ve siz daha aklınız ermediği halde "Lütfen bir şey olmasın." diye fısıldıyorsunuz. Ancak aslında içeride sizin hayatınızı mahvedecek şeylerin olduğunuzu biliyorsunuz.

Korkuyla yatağımın kenarına sindiğimi anımsadım. Endişeli gözlerle kapının altındaki ışığa bakarken, odaya yaklaştıklarını seslerden anlayabiliyordum. Sertçe açılıp kapanan kapı sesleri kulağımda tarifsiz korku sirenleri çalmasına neden olurken, çaresizce kapıya bakıyordum. Ancak içimdeki bir ses ben hıçkırıklarımı bastırmaya çalışırken, beni arayan kişinin annem ya da babam olması için dua ediyordu.

Odamın kapısı sertçe açılırken, uzun boylu ve sıska bir adam kapımın önünde belirdi ve kapının duvara çarpmasıyla çıkan ses, yerimden hoplamama neden oldu. Adamın yüzünü göremiyordum ancak koridordan odama sızan ışık beni gün gibi aydınlatıyordu. Adam beni görüyordu ama ben kördüm.

Silahın ucu bana dönüktü, tek bir hareketiyle ruhum minik bedenimde sıyrılacaktı belki de. Ancak adam silahı indirip bir süre bekledi. Belki bana acımıştı. Odanın kapısından yavaşça çekildi ve belli başlı ayak seslerinden sonra çelik kapı gürültüyle kapandı. Evin içi yeniden sessizleşti ve bu sessizliği bozan tek şey hıçkırıklarımdı.

Sindiğim yerden fırlayıp salona koştuğumda, yerde yatan iki tanıdık yüz... Gözleri açık, ikisi de tavanı seyrediyordu ve ben ne yapmam gerektiğini bilmiyordum.

Bacaklarımdan beynime ulaşan acılı hissizlik yere yıkılmama sebep olmuştu ve ben sürünerek babamın yanına gidip, başımı göğsüne gömmüştüm. Hala sıcaktı, babam hala sıcaktı.

Gitme baba!

Minik parmaklarımla gözlerini kapattım ve o an biliyordum ki, o gözler asla açılmayacaktı.

Hıçkırıklarım beni boğacakmış gibi hissederken, annemin yanına süründüm. Ela gözleri ilk kez boş bakıyordu, ilk kez ifadesizdi ve ilk kez bana baktığında dudakları gülmüyordu. Uzun saçları beton zeminde dağılmıştı oysa hep taranmış ve bakımlı dururdu. Öfkeyle onu sarstığımı anımsadım. Yerden kalkmayışı, bana bakmayışı beni öyle sinirlendirmişti ki...

ÇAKIL TAŞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin