Yazar; leecrannie
Çeviri; SeKaism
Baekhyun'un gözünden;
Kliniğe son ayak bastığımdan beri 4 yıl olmuştu ve içi bıraktığımız gibi aynı olsa da, kendimi tekrar çalışırken bulunca farklı hissettirmişti. Bay ve Bayan Choi uzakta olduğu zamanlarda büyük bir değişim yaşamayı hiç amaçlamamıştım, lanet, onlar döndüklerinde hala hayatta olacağımdan bile emin değildim. Temelde geçen son dört aydır bir beleşçiyken okul masraflarımı onların ödemesinden suçlu hissediyordum, bu yüzden çalışmaya geri dönmekten çok daha mutluydum. Diğer taraftan, Chanyeol, uzun süredir kaldıkları şehir dışından döndükleri hakkında telefon görüşmesi alınca, artık evde onunla pinekleyemeyeceğim için hayal kırıklığına uğramıştı.
Hala çok endişelendiğinden de olabilir diye düşünüyorum. Şimdi düşününce, gözünün önünde ayrılmama zar zor izin veriyordu ve bazı derslerimiz farklı olsa bile, ve gözünün önünden ayrılmama zar zor izin verse de, gerçekten aynı binadan ayrılmıyorduk. Eğer yetiştirmesi gereken bazı önemli dersleri olmasıydı neredeyse vardiyam bitene kadar benimle kalma planına kafayı takmıştı. Arabayla bırakıp eve dönmesiyle sonuçlanmıştı.
"Farklı görünüyorsun, Baekhyun." Resepsiyon masasında bazı dosyaları düzeltirken aniden Bayan Choi'nin sesini duydum. Başta varlığını hissedemeyecek kadar düşüncelerime dalmıştım.
"Öyle mi?"
"Biz gittiğimizde bir şey mi oldu?" Onun sevimli, orta yaşlı sesi merakla parladı.
Neler olmadı, diye sormalıydı.
"Çok fazla bir şey olmadı, cidden." Koca bir yalan olduğu belliydi. Ama demiş bulundum.
"Çok fazla bir şey olmaması işe yaramış. Hafiflemiş...görünüyorsun. Hoşuma gitti." dedi, bana sevgi dolu bakışı yüreğimi kabartıyordu.
Ona gülümsedim, ve bu içten bir taneydi. Şaşırtıcı bir şekilde değişen pek çok şeyden birisi de, gün geçtikçe kolayca gülümsüyor oluşumdu. Eskisi kadar çok fazla efor harcatmıyordu ve sanırım bunun için evde bekleyene teşekkür etmeliyim.
Gerçekte onun tarafından korunan benken bana meleğim diye seslenmesi komikti. Eğer böyle bir şey varsa, cennetten gelen hediye oydu ve benim için yaptıklarına karşılık hiçbir şey yapmamıştım ve yapamazdım da.
Kendine zarar vermenin bir rutine dönüştüğünü düşündüğünde, ölümcül bir bağımlılıktan daha fazla bir şeye dönüşüyor, bıçağı öylece atamıyorsun, duvarı yumruklayamıyor ve bir günün tüm yemeğini silip süpüremiyorsun. Bir kağıt kesiği gibi omuz silkip üstünden gelemiyorsun. Bu engebeli bir çok karanlık tüneli olan bir yol ve rollercoaster'lar* tek bir yolda gitmiyor.
*Lunaparktaki hız treni
Daha büyük porsiyonlar yemeye başlamıştım. Belki ortalama bir insanınki kadar değildi ama o kadara yakın. Küçük tabaklardaki birkaç kaşık büyüyordu(küçük tabakta olsa artık daha çok kaşık alıyor), ve günde bir et parçası üçe çıkıyor---bazı günlerde, daha da artıyordu. Ben onların her birini yerken Chanyeol benimle oturuyordu. Zamanın çoğunda bana daha çok yememi söylüyordu. İkna etmeye çalıştığı anlar vardı, fakat boğazımın kendini kilitlediği ve gözlerimin, sırtımı ovarak bana sorun olmadığını söyleyişini izlediği zamanlar daha çoktu.
Bazen her şey yolundan çıkmış ve absürt hissettiriyordu. Sonra da kendimi tuvalete kilitlediğimi ve iki parmağımı boğazıma iteklediğimi, veya ekmek bıçağının arkasından tutup küçük kesikler yaptığımı hayal ediyordum. Gerçi, öncekinin aksine, hepsi hayal gücümde kalmıştı. Ancak, hayal kırıklığının anları kaçınılmazdı ve kollarımla ellerim birçok izle işaretliydi. Uzun kollu gömlekler ve büyük bedenlerde hoodies(kapşonlu sweetshirts)'lere rağmen, Chanyeol hep onlara bakabiliyor, kollarına alıyor ve sorun olmadığını söylüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You're Worth Everything
Fanfiction"Bir şey zaten olduğunda---iyi yada kötü--- zamanı geri almamızın ve bunu değiştirmemizin imkanı yok. Yapmamızın için geriye kalan tek şey...pekala, iki şey var. Birincisi zaten olduğu gerçeğini kabullenmek ve belki de, birinci olmasının sebebi bu...