Tao gerinerek yataktan kalktı. Karşıdaki boş yatağa baktı. Gözünden gelen bir damla yaş o silemeden hızla düştü. Daha fazlası gelmeden banyoya gitti. Yüzünü yıkadı. Su rahatlattı her zaman ki gibi. Düşüncelerinden uzaklaştı. Odasından çıkıp salona gitti. Bugün yapacak hiçbir şeyi yoktu. Görünüşe göre diğer bütün üyelerin gidecek bir programı vardı. İç çekerek televizyonun karşısındaki koltuğa oturdu.
Tam sünger bob izlemeye dalmışken Lay mutfaktan kafasını uzatıp bağırdı. "ZiTao 3'e kadar sayıyorum. Eğer hemen mutfağa gelip kahvaltını etmeye başlamazsan televizyonu sana yediririm!"
Tao oflayarak yerinden kalktı. En azından bütün gün yalnız olmayacaktı. Mutfağa girdiğinde Suho'yu gördü. Suho sırıtarak ona bakıyordu. Tao şaka kaldırabileceğini düşünmüyordu şu an.
" Ne yaptın gene? Söyle hadi."
Suho küsmüş gibi bakınca bir kez daha iç geçirdi.
"Hyunggg~~~Küsme bana. Tamam söyle hadi. Ne oldu da bu kadar mutlusun?"
"Bir şey olmadı Tao. Olursa sende göreceksin zaten."
Tao saf saf yüzüne baktığında kafasını salladı.
"Boşver boşver sonra söyleyeceğim ben sana."
Bu cümleden sonra kahvaltısına gömüldüğünde Tao'da mecburen aynısını yaptı. Kafasında bir sürü şey dönüyordu. Mesela Kris'e mesaj atmak. Şarjı bitene kadar onu aramak. Cevap vermeyince de saatlerce ağlamak. Yapacak bir şeyi olmadığı için bu seçenek uygun göründü Afiyet olsun diyerek masadan kalktı.
Odasına gidip yatağına yuvarlandı. İnternetten Kris'le ilgili haberlere baktı. Öpüşme sahnesine kızgınlıkla bakıp telefonu karşı yatağa fırlattı. Daha yeni almıştı telefonu yere atarsa kırılabilirdi. -ben :'( -
~O sıralarda Çin~
Kris yataktan kalktı. Sırtını esnetirken tuhaf sesler çıkarıyordu. Çok yorgundu. Gidip yüzünü yıkadı. Sonrada tekrar yatağa çöktü. Bugün kesinlikle işe gitmeyecekti. Weiboya girdi. Tao'nun yeni gönderisi var mı diye baktı. Bulamayınca haber sayfalarına girdi. Tao'nun fotoğraflarına baktı. Instagrama girip Tao'nun doğum gününde attığı fotoğrafa baktı. Güldü.
Candy'i ilk gördükleri günü hatırladı. Tao onu zorla bir alışveriş merkezine getirmişti. Yeni sezon kıyafetler çıkmış falan filan. Tam Gucciden çıkmış başka bir yere giriyordu ki onu gördü Tao. Petshopun camından ona bakan minik yavruyu. Çok küçüktü. Petshopta olmak için fazla küçüktü. Tao almaları için ağlamıştı. Ama o kesinlikle reddetmişti. Gerçekten almak istemişti onu ama menajerler ne der bilememişti.
İç çekerek telefonu komodinin üstüne bıraktı. Sonra üstündeki zarfı gördü. Geçen hafta postacının getirdiği zarfı. Bir haftadır çok yorgundu ve aklına bile gelmemişti. Hevesle açtı zarfı. Çok özlemişti onları. Şu an cidden ihtiyacı vardı buna.
Okumaya başladığında durdu. Mektup Suho'dan değil Tao'dandı. Okuyamayacağını fark etti. Kapattı zarfı yavaşça.
Dayanamayarak tekrar açtı usulca mektubu. Özlemişti Tao'sunu. Kokusunu özlemişti. Gülümsemesini özlemişti. Gittiğinden beri hiç gülmüyordu Tao. Hiç mutlu durmuyordu. Onun suçuydu hepsi. Sadece söyleseydi ya. Belki Tao'da .. Belki Tao'da gelirdi onunla. Küçüğü bırakmazdı onu biliyordu. O yüzden söyleyememişti ya zaten.
Yavaşça başladı okumaya küçüğünün sitemini yazdığı mektubu.
"Sevgili eski EXO lideri." Durdu. Gözünden yuvarlanan yaşı sildi. Çoktan eski olmuştu işte. Bitmişti Kris Tao'da.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I wish . We had stayed like that all the time
RandomKris gitti. İşte o gün Tao'nun bittiği gündü.