''İyi de anne bana ne? Ben Ahmet amcaları her gün görüyorum neredeyse.''
''Kızım anlamıyor musun? Oğulları da gelecekmiş bu sefer. Amerika'daymış uzun zamandır, bu gün İstanbul'a gelmiş. Babanda yemeğe çağırdı.''
''Sayende bu akşam arkadaşlarımla buluşmamız iptal oldu, çok sağol.''
''Babanın böyle konulara ne kadar önem verdiğini biliyorsun. Misafirlerini güzel ağırlamak ister.''
''Annecim artık Ahmet amcalar pek misafir sayılmıyor dimi?''
''Zeynep!''
Ahmet amcalar, babamın en yakın arkadaşı. Yedikleri içtikleri ayrı gitmez. Görüşmedikleri gün yok desem yeridir. Geçen gün de oğlu Amerika'dan gelmiş, bir oğlu olduğundan bahsediyordu ama ben bunca zaman hiç görmemiştim, ilk defa göreceğim yani. Baya uzun süredir Amerika'daymış, bu gün de İstanbul'a dönmüş, babam da eksik kalır mı çağırmış yemeğe.
Mutfağa inip akşama kadar anneme yemek hazırlamasında yardım ettim, sonra da odama çıkıp hazırlandım. Ne güzel arkadaşlarımla karaoke'ye gidecektik, nerden çıktı bu yemek?
Zil çalınca aşağı indim, açıkcası oğlunu merak ediyorum. Tabii biz de şans var mı kapıdan içeri yakışıklı biri girsin, girmez. Yok öyle şans.
Ahmet amca, eşi ve arkasından içeri gireni görünce nutkum tutuldu desem yeridir. Ben az önce kendime şanssız mı dedim?! Çok şanslıyım, aynen baya şanslıyım. Ahmet amca, Sevim teyze ellerinize sağlık harika olmuş bu, güzel yapmışsınız, baya emek vermişsiniz belli. Bizimlesiniz!
Selamlaştıktan sonra salona geçtik.
Babamın; ''Ee Kerem özledin mi buraları? Sahi sen neden gittin?'' demesiyle adının Kerem olduğunu öğrendim.
''Sıkıldım, gitmeye karar verdim. Ama yıllar sonra anladım buraları çok özlediğimi. Zaten pek tanıdıkta yoktu orda, geri döndüm.''
Maşallah sıkılmış Amerika'ya gitmeye karar vermiş, biz de sıkılınca bakkala falan gidip bir şeyler alırız işte.
Babam bana dönüp; ''Zeynep, sen hatırladın mı Kerem'i? Gerçi nerden hatırlayacaksın, üstünden kaç sene geçti. Vay be.. Küçücüktünüz.''
''Yok baba nerden hatırlayayım? Zaten gitmiş Amerika'ya, İstanbul'da kalsaydı görürdüm herhalde.'' dedim, ne diyorum ben ya? Sanki trip atıyorum çocuğa.
Vay be ben de ilk defa gördüm sanıyordum. Önceden tanışma varmış. Sanki ne tanışması olcak? Oyuncak kavgası falan yapmışızdır kesin.
Babamlar sıkıcı rutin konuşmalarına devam ederken Kerem'e baktığımda onunda sıkıldığını farkettim. Sonra su içmek için kalktım, mutfağa gidip su içerken bir anda arkamı döndüğümde Kerem'i görmemle bardağı yere düşürdüm. Harikayım!
''Canım o kadar heyecanlanma. Yani beni görünce böyle olman çok normal ama az sakin.'' dedi gülerek.
''Canım sen istersen o egoyu bir azalt, bak eminim tartıldığında daha az kilo çıkacaksın. Sana fazla geliyor bu ego.''
''Çok komiksin gerçekten.'' dedikten sonra gözlerimi devirip yerdeki cam kırıklarını toplamaya başladım. O da masaya oturmuş beni izliyor. İnsan yardım eder. Hem egolu hem öküz!
Topladıktan sonra çöpe attım. Hayret elimi kesmeden halledebildim.
Beni izleyen Kerem'i görünce, 'ne bakıyorsun' der gibi bir bakış attım. O nasıl bir bakış bilmiyorum ama.