✳ Bölüm 4 ✳

5.1K 280 215
                                    

Gözlerimi açmaya çalıştıkça daha da çok yoruluyor ve daha da çok canım acıyordu. Nerede olduğum hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Son hatırladığım şey ise kadının kırmızı gözleriydi. Yattığım yer yumuşak ya da rahat değildi,sanki bir zeminde yatıyordum. Oldukça soğuk ve rahatsız edici olan bu yerden kalkmak için bir hamle yaptığımda kolumdaki acı ile çığlık attım. Gözlerimi açmalıyım...Hareket etmemeye çalışarak kapalı olan gözlerimi daha da sıkı kapattım ve bir anda gözlerimi açtım. Gözüm sanki yırtılmışcasına açılmıştı ve bu acı bana sonsuza kadar yetebilirdi. Kolumda hissettiğim acı ile irkildim. Koluma baktığımda ise kanadığını gördüm... Kıyafetlerim ise berbat bir haldeydi. Her yeri yırtılmıştı ve kan ve çamur içindeydi..kan ve çamur mu ?

Ben ne yapmıştım böyle? Koluma bakmayı kesip etrafıma baktığımda endişelenmem gereken şeyin kıyafetlerim olmadığını anladım. Her taraf simsiyahtı ve sadece benim olduğum yerde bir ışık vardı. Sanki bir fener tutuyordum ve sadece etrafımı aydınlatıyordum. Işığın nereden geldiğini bilmiyordum. Bir an yukarıya bakmak için cesaretimi topladım ama kafamı kaldırdığım anda tek elde ettiğim gözümdeki yoğun acı oldu. Tekrar önüme baktığımda ise yine karanlıkla karşılaştım. Belki de yürümeliyimdir... Yavaş ve temkinli adımlarla yürümeye başladım. Her adımda kalbim daha hızlı atıyordu ve göğüs kafesim kırılacak gibiydi. Işık etrafımı aydınlatmaya başladığında biraz da olsa rahatlamıştım. Işık her yere yayıldığında etraftakileri görebiliyordum...Ben bir ormandaydım. Ağaçlar gecenin karanlığında beni yakalamak isteyen eller gibi duruyorlardı. Orman her zamankinden daha korkunç görünürken buranın tanıdık bir havası olduğunu fark ettim..

Sanki daha önce buraya gelmiş gibiydim. Korkarak ilerlemeye devam ettim. Her an çalıkların arasından bir şey fırlayacak gibi hissediyordum. Bir kaç dakika yürüdükten sonra ağaçların azaldığını fark ettim. Bir kaç santim önümde ise kocaman demir bir kapı duruyordu. Bu kapı nereye açılıyor ? Şansımı denemek için kapıyı ittirdiğimde açık olduğunu fark ettim. Kapıyı bütün gücümle ittirdiğimde karşımda duran manzara ile korkuyu tam anlamıyla hissetmiştim. Önümde harabeye dönmüş olan Tımarhane vardı. Buraya en son 2 sene önce gelmiştim ve aynı şu an ki gibiydi.

2 SENE ÖNCE

"Hadi Crys,bu kadar korkak olma.."

Clauida ve diğerleri çoktan demir kapıyı aşmış ve bahçede beni bekliyorlardı. Ben ise korkudan adım bile atamıyordum. Demir kapının arkasından onların eğlenişini seyrediyordum. İçimdeki tuhaf his gittikçe daha da kötü bir hal alıyordu. Oraya girmemeliymişiz gibi hissediyordum. Herkes bana bakıyordu. İçimdeki kötü his Evan yanıma gelip beni çekiştirdiği anda son bulmuştu. Elimi tutuyordu..Evan beni çekiştirirken itiraz etmemiştim ama elimi bıraktığı anda ağlama isteğiyle dolmuştum. Bir şey olacak gibi hissediyordum. Diğerlerinin suratlarını inceledim. Onlar da korkuyor gibiydi ama fazla belli etmiyorlardı. Evan bana baktı ve "Crys,Merak etme,burası ile ilgili anlatılanlar sadece şehir efsaneleri."dedi. Claudia her zamanki gibi sürtüklüğünü konuşturup araya girmişti "Belki de hepsi gerçektir...İçeride bizi kötü ruhlar bekliyor olabilir." Claudia yanıma yaklaştı ve yüzüme doğru "Bööö" dedi.

Korkmamıştım ama diğerleri gülmekten nefes alamıyorlardı bile. Evan araya girdi "Bu kadar komik olan ne Clauds?" Bir anda herkes susmuştu. Claudia bir şey söylemek için ağzını açtığında tımarhane'nin içinden gelen yüksek ve korkunç bir ses hepimizi olduğu yere sabitlemişti. Tüylerim diken diken olurken hepimiz birbirimize bakıyorduk. Ses kesildiği an bir karga sürüsü havalandı..Sanki dünyadaki bütün kargalar buradaydı. Gökyüzünü siyah kanatlarıyla kaplamışlardı. Sanki koca bir karanlık dünyayı esir almış gibiydi. Kargalar çekildiğinde Felicity konuşmaya başladı. "Kargalar, kötülüğün habercileridir." Sonsuzluk gibi gelen bir süreden sonra sonunda hareket edebilmiştik. Korkudan titrerken Joshua'nın tımarhaneye baktığını fark ettim. 

Tımarhane 2: Ölümden Doğanlar |ASKIDA|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin