"Hemen hazırlanmalıyım, hemen hazırlanmalıyım. Hiçbir şey eksik olmamalı."
Bir yandan aniden gelen bu seyahat haberine şaşırırken bir yandan da 15 yaşımdan beri hayalim olan ülkeye gideceğim gerçeğini hazmetmeye çalışıyorum. Bir gün mutlaka gideceğimi biliyordum ama böyle apar topar olacağını tahmin etmemiştim.
Aish!!! Fotoğraf makinem nerde benim!!
Fotoğraf makinemi ararken salondan en sevdiğim şarkıyı duydum.
"...no one ever sees,no one feels the pain, teartrops in the rain..."
Ne zaman üzgün olsam,tedirgin olsam bu şarkı beni sakinleştirirdi. Ama şu anda sakinleştirmek bir kenara daha fazla panik olmama neden oldu. Aman Tanrım telefonum çalıyor. Insan üstü bir hızla salona koştum.
-Alo, efendim Profesör.
-Hazır mısın? Yarım saate seni almaya geleceğiz.
-Son kontrollerimi yapıyorum,Profesör.Hazır olacağım
-Uçağın saatini biliyorsun. Sakın geç kalayı deme.
-Peki Profesör.
Telefonu kapatır kapatmaz kendime bir tokat yapıştırdım. Hayır hayır rüya olamaz. Hissediyorum çünkü.
Henüz yatak odama doğru gitmek için arkamı dönmüştümki telefonum bugün belki yüzüncü kere çalmaya başladı. Arayan babamdı
-Alo, ne yapıyorsun kızım.
- Şimdi bavulumu son kez kontrol edicem. Yarım saate kadar uçağa binmek için yola çıkıcam, baba.
-Kızım nereden bu seyahat.
- Baba sabahta anlattım. Bir hafta sonra konferans var. Önce katılmayı düşünmüyorlarmış. Aniden karar değiştirmişler. Benimde içimde bulunduğum beş kişilik bir ekip kurmuşlar. Bizim de bu sabah haberimiz oldu. Baba, lütfen içiniz rahat olsun. Bizi çok iyi karşılayacaklar.
- Tamam kızım sen öyle diyorsan öyle olsun.
- Teşekkürler babacım. Ben varır varmaz sizi arayacağım. Annemlere söyle merak etmesinler.
- Iyi yolculuklar kızım.
-Sağol baba. Öpüyorum hepinizi.
Babamın sesinde bir ikna olmamışlık sezdim gibi. Eğer öyleyse interneti açıp gruba bakabilir değil mi? Sonuçta resmi olarak bir konferansa katılıyoruz. Evet sanırım heyecanımın bir nedenide bu ' ilk defa bir konferansa katılmam.' Mesleğim için küçük benim için büyük bir adım bu.
Aish!!! Ne yapıyorum ben burda dikilerek. Çoktan beş dakikam gitmiş bile. Uçarak yatak odama döndüm. Her şey tamam gibi duruyordu. Şimdi oralar sıcak mıdır soğuk mudur araştırmaya fırsat bulamadığım için hem yazlık hem kışlık giysiler aldım yanıma. Takılarım, özel eşyalarım, tabletim , şarj aletim, lazım olacağını düşündüğüm kitaplarım hepsi burada. Okey hazırım. Umarım arabada yer vardır. 2 bavul 1 çanta sığdırmak zorunda kalacaklar çünkü.
Evet yarım saatin dolmasına 12 dakika var. Ellerim terlemeye başladı. Sakin ol Aslı!! Sakin ol!! Ben heyecanımı bastırmaya çalışırken kapı çaldı. Burcu ve Murat kapıdaydı. "Merhaba çocuklar." dedim. İkisi de "Merhaba, heyecan var mı?" Diye aynı anda bana döndü. " Hayır neden heyecanlanacakmışım canım." dedim. "Sen öyle diyorsan ." dedi Murat. Bu sırada iki bavuluda yüklendi. Bütün ısrarlarıma rağmen merdivene yöneldi. Arkasın bağırdım " Düşersen sorumlusu ben değilim. Açıklarsın Profesöre." ve muazzam cevabı " Ölmediğim sürece sıkıntı yok."
Kapıyı kilitlerken " Cidden çok iyi gelecek bu seyahat bize." dedi Burcu. Sakinmişim gibi görünmeye çalışarak "Burcu tatile gitmiyoruz iş yapıcaz." dedim. Kapıyı kontrol ettim ve bizde inmeye başladık. " Annemler birden yurt dışına gideceğimi duyunca çok şaşırdılar. Bir ton laf söyledi annem." dedi Burcu. " Hiç sorma ya babamda memnuniyetsiz bir şekilde konuşuyordu." dedim.
Konuşarak arabanin yanına vardık. Murat valizleri yerleştiriyordu. Beni görünce " Cidden evde ne varsa almak zorunda mıydın? Sığmıyor işte!!" dedi. "Sen ne anlarsın be yerleştirmekten." deyip Murat' ı ittim. Çapraz duran valizi ( muhtemelen Burcu'nun valiziydi.) kaldırıp düz yatırdım. Benim küçük valizide üstüne yerleştirdim. Murat hala söyleniyordu. Duymazlıktan geldim. Çünkü bugün hiç kimsenin sinirlerimi bozmasına izin veremeyeceğim kadar mükemmel bir gün yaşıyorum. Bagajın kapağını sert bir şekilde çarpmaya hazırlanırken Profesör ön camdan kafasını uzatıp "Siz çocuklar sabaha kadar vaktimiz var zannediyor sanırım. Üç saat sonra uçak kalkacak. Ya trafik varsa. Çabuk binin arabaya." diye azarı bastı. Kapağı kapattım. Murat bize kapıyı açtı. Önce Burcu bindi. Ben diğer kapıya doğru yönelmişken eliyle açık kapıyı gösterip " Buyrun ! Bayanlar önden." dedi. Pis bir bakış atarak arabaya bindim. Burcu' nun yanına yerleştim. Murat da bindi ve kapıyı kapattı. Araba hareket etti. Burcu' ya doğru eğilip " Burak gelmeyecek mi?" diye sordum. "Biraz ileride bir market var bir kaç bir şey alacaktı." dedi. Araba çokta büyük olmayan, daimi müşterisi olduğum marketin önünde durdu. Aslında hem market hem kafe. Dışarıda 3 tane ufak çardağı var. İşten yorgun argın dönerken oturup bir paket noodle yeyip üzerine bir bardak kahve içtiğim mekan. Market sahibi kadınla dost olduk artık. Dün eve öğlen döndüğüm için uğrayamamıştım. Bugün akşam geçerken bir paket makarna almak icin girdiğimde "Aslı kızım dün yoktun. Hasta falan değilsindir umarım." dedi Makbule teyze. " Yok teyze turp gibiyim. Ama bir iki haftalığına yurt dışında olayacağım." dedim. "Aman kızım dikkatli ol. Güle güle git güle güle gel. " dedi tontiş teyzem. "Sağol teyzem." deyip yolam devam etmiştim.
Burak'ın "Oooo bu yine hayallerde." deyişiyle irkildim. "Ay pardon ya dalmışım. " dedim. " Ne o kız aşık mısın yoksa?" dedi Burak bir kolunu Burcu'nun omzuna atarak. "Aman be zevzek ne aşkı inanmıyorum ben öyle şeylere ." dedim. "Peki sen bilirsin." deyip Burcu ile kahakahayı bastılar. Şaka, kahkaha ve arada Profesörün bağırtısı eşliğinde havalanına vardık. Bavullarımızla X-Ray cihazından geçtik. Biletlerimiz kontrol edildikten sonra beklemeye başladık. Uçağın kalkmasına bir saat onbir dakika vardı. Telefonumu çıkardım ve mesajlarıma baktım. Kız kardeşime havalanında oldugumu söyledim. Sanal köyümde de bir süre dolaştıktan sonra uçaga binmek için yürümeye başladık. Uçağa yaklaşırken kalbimin ritmide hızlanıyordu. Merdiven basamaklarını hemen çıkmak istiyordum. Bu uçak havalanmadan inanmazdım hayalime doğru yolculuğa çıkacağıma. Her an bir terslik çıkacakmışta bizi geri döndereceklermiş gibi hissediyordum.
Koltuğa oturdum. O an bugün ne kadar yorulduğumun farkına vardım. Gözlerimi kapattım ve şu ana kadar izlediğim dizileri düşünmeye başladım. Oradan edindiğim bilgileri kafamda toparladım. Kapılar kapandı. Hostes her zamanki şeyleri anlatmaya başlayınca gözlerimi açtım. Ve karşımdaki ekranda çıkan
"İYİ YOLCULUKLAR/즐거운 여행되시길 바랍니다." yazısı kalbimin yerinden fırlayacakmış gibi çarpmaya başlaması için yetti de arttı bile. Yıllardır bu anı bekliyordum.
Evet ben bir KORECANım. Her zorluğa her şeye rağmen kocaman bir KORECAN!!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEK ŞANSIM
FanfictionBir gün ait olduğunuz yerde gözlerinizi açsanız iyi olmaz mı 10 yıllık sabırlı bi bekleyiş ve kavuşma...