"Kanka ne oldu?" "Ne diyor baban." "Of hadi meraktan çatlayacağım." diye taramalı tüfek hızında soru soran Burcu'nun baskıları altında babamla konuşuyordum.
- Ay baba bir tuhafsın ha. Tamam bu projeden sonra dönecem tabiki. Söz baba. Zaten 1 yıl ancak sürer.
- Bak 1 yıl veriyom sana . Eğer daha uzun sürerse seni kendi ellerimle sürükleyerek getiririm. Kızım geri dönmemenden korkuyorum.
- Tamam babacım. Geri döneceğim.
Ve yıllardır rüyalarımı süsleyen, beni hayata bağlayan, yaşama sebebim olan Kore'de kalmak için en büyük engeli aştım. Telefonu kapatîr kapatmaz yatağa fırlattım. "KORE'DE KALICAM" diye çığlık atarken etrafımda 360 derece dönüp kendimi yanımdaki kırmızı koltuğa attım. "Oldu mu yani?" diyen Burcu'ya kocaman sarılıp yanağına şapırtılı bir öpücük kondurdum. "Hemen Murat ile Burak'a söylemem lazım." deyip bi hevesle çocukların odasına koştum. Tam kapıdan girecekken "Oğlum seviyorsan burada kalmasını istemiyorsan al karşına konuş. Her gece aynı mevzu. Ne kadar zor olabilir ki bir kızla konuşmak. " diyen Burak'ın sesiyle olduğum yere çivilendim. Bir süre açık kapının arkasında donmuş halde dikildim. Benden mi bahsediyolardı? Murat kime açılmak istiyordu? Böyle bir şey mümkün olabilir miydi? "Kanka Aslı benim tüm dünyam oldu. Bunu sende biliyorsun ama içimde bir şey ona açılmamı engelliyor. Bunu unutmamı istiyor." diyen Murat tüm sorularımın cevabını vermiş oldu. O anda Burcu bizim odadan çıktı. Kendimi kapının arkasına çektim. "Beyler Aslı nerede ? Buraya gelecekti. " "Hayır kimse gelmedi buraya." dedi Burak. "Dur bir arayalım " dedi Murat. Hemen telefonumu almak için elimi cebime attım ama onu yatağa fırlattığım aklımdan tamamen çıkmıştı. Şu anda şok yaşıyor olmalıydım. Böyle bir şeyi böyle bir anda beklemiyordum. Hızlıca odaya geçtim. Ve kendimi banyoya attım. Bir süre aynaya boş boş baktıktan sonra yüzüme su serpmek için musluğu açtım. Elimi suyun altına sokunca felaket bir acı ile irkildim. Elimden damlayan kan lavaboyu kıpkırmızı boyamıştı. Yerdede bir kav damla kan vardı. Bu nasıl olmuştu. Lanet olsun diye bağırıp havluyu elime bastırdım. Bir kaç dakika önceki hevesimden eser kalmamıştı. Burcu kapıyı vurmaya başlayınca kendime geldim. "Aslı orada mısın? Aslı koridordaki kan izleri senin değil mi? Aslı iyi misin? Cevap versene? " " Burcu iyiyim dur bekle" deyip kapıyı açtım. "Allahım elinin hali ne böyle. Ne oldu. " " Bende bilmiyorum. Nasıl oldu bilmiyorum." dedim ruhsuz bir şekilde. Burcu çoktan ilk yardım çantasını getirmişti. Acilen elimi sarıp kapattı ve elini omzuma koyup " Bu kadar derin bir yarayı hissetmemen için büyük bir şokta olmam lazım. Aslı neler oluyor." dedi. Gözlerimi kapattım ve büyük bir mutlulukla odadan çıkışımı düşündüm hızla koridora fırladığım ve ben koşarken yanımdan geçen beyaz önlük giymiş tabak, bıçak ve çatal taşıyan adam gözlerimin önüne geldi. Ve sonrasında yaşadığım büyük şok. Ne olduysa o anda olmuştu. Ama hatırlamıyordum. "Aslı kendine gel. Ne olmuş olabilir ki o iki dakika içinde." dedi Burcu . Kısık bir sesle hatırlamıyorum dedim. "Tamam güvenlik kameralarını izleyeceğim." dedi Burcu. "Burcu abartma küçük bir kesik." dedim. " Aslı o zaman neden böylesin."derken Burcu kapı çaldı ve yatağımdan doğruldum. "Aslı ne oldu. Neredeydin. Aman Allahım bu havlu ne?" dedi Burak ile Murat sanki ezberlemiş gibi. "Aslı ne oldu ne oldu. Yeter be siz daha iyi bilirsiniz" diye bağırıp yorganı kafama çektim. Ve zorla tuttuğum göz yaşlarımı serbest bıraktım. Evet belki basit bir şeydi hatta çok doğaldı ama kardeşim gibi gördüğüm bir erkekten böyle bir şey duymak beni şoka sokmuştu. Benim en iyi arkadaşlarım,kendimi yanlarında güvende hissettiğim insanlar en mutlu olduğum anda en dibe çekmişlerdi beni. "Aslı biz ne yaptık sana lütfen şu yorganı kaldırda konuşalım." dedi Murat. Cevap vermedim ve "Tamam bu akşam iyi değilsin galiba ama yarın ilk iş bu konu konuşulacak." dedi Burak. Kapının kapanma sesini duyunca yorganı hafifce araladım. "Bana da mı anlatmayacaksın Aslı?" dedi Burcu. "Sende biliyordun." dedim ve bütün duyduklarımı anlattım. "Aslı emin misin bizim Murat dan bahsediyoruz değil mi. Buna inanmıyorum. Aslında bir kere Burak bir şey konuşuyordu telefonda ama Murat mıydı bilmiyorum. Aman Aslı unut bence bırak açıklamasın. Bak burada olmak yıllardır hayalin. Neden şimdi böyle basit bir şey için kendini üzüyorsun. Yarın gidip gruba kayıt yaptıracaksın. Bence gül biraz. Ayrıca bu elinin nasıl bu hale geldiğinide bulacağım." deyip telefonunu bana çevirdi. Ekranda oppamın ilk aşkımın aigo lu fotoğrarafı vardı. İstemsizce kahkaha attım ve "Şebeğim ya tipe bak." dedim. " Hadi bakalım bugünlük bu kadar macera yeter deyip ışıkları kapattı Burcu. Elimin zonklaması uyumama izin vermiyordu. Yavaşça kalktım. Ecza dolabına gittim ve bir ağrı kesici aldım. Telefonumdan gelen bildirim ışığı dikkatimi çekti. İnstagram bildirimiydi. Takip isteği. "PARK MİN SHİN SİZİ TAKİP ETMEK İSTİYOR" yazısı kalbimi küt küt attırmaya başladı. Hemen profilinde gezmeye başladım. Heyecanla bütün fotoğrafları incelemeye koyuldum. Bu çocuk takım elbiseyle harika görünüyordu. Çok etkileyiciydi. Spor yaparken çektiği, yürüyüş yaparken çektiği, yemek yerken çektiği, hastanede çektiği ve daha bir çoğu. Hepsi birbirinden güzeldi. Sanırım karaokede çektiği kısa videosundaki sesi muhteşemdi. Elim kabul et tuşuna gitti ve bastım. Şu anda içim içime sığmıyordu. Telefonu kapatıp yatağa girdim. Kesinle mutluluk hormonlarım tavan yapmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEK ŞANSIM
FanficBir gün ait olduğunuz yerde gözlerinizi açsanız iyi olmaz mı 10 yıllık sabırlı bi bekleyiş ve kavuşma...