Sabah uyandiğımda mutluydum. Hemen kalkıp büyük güne hazırlanmaya başladım. Güzel bir duş alıp odama geri döndüm. Ateş hala uyuyordu. Tabiki de beraber yatmadık. Özürden sonra bide yatakta ben yatmıştım. Ateşte kendine yer yatağı yapmıştı. Dün geceki yatma planımızı düşünmeyi bırakıp yerde yatan ateşe baktım. Bugün çok işimiz vardı evet ben alışverişin çoğunu bitirmiştir ama damatlık hala ortada yoktu. Ateşin yanına yaklaştım
"Ateş uyann"
"Uyansanaa"
"Off hadi ama ateş"
Bir insan uyurken bile inatçı olabilir mi? Olabilirmiş bakınız ateş bey işte. Beni ıslatarak uyandırmıştı bu gıcık. Sıra bende.. Hehehe :-) ✴
elime aldığım makyaj malzemeleriyle ateşin şu soğuk, sert görüntüsünü yok etmeliyim. İlk önce rujumuzla başlayalım. Rengimizz kırmızı olsun. Ruju sürmeye başladım. Sürerken ateşin dudakları çekti dikkatimi. Çok güzel görünüyordu. Kalındı. Sürmeside daha kolaydı. :) Sırada göz farı vardı. Yeşil ateşe hiç gitmiyomuş onu öğrendim. Yüzüne birazda pul serpiştirmeye başladım. Gülmemek için kendimi çok zor tutuyordu son olarak göz kalemini elime alıp alın yazısı yazmaya başladım. "Günaydın kocacığımm :*" yazmakla yetindim. O mesajı alır zaten. Keyifle odadan çıktım. Dedecim gazete okuyordu. Ne havalı adam bu ya. Bayılıyorum şu havasına.. İnşallah bende yaşlanınca bu psikolojiyle yaşarım
"Kızım gel bakalım sana bi suprizim var"
Koşa koşa dedemin yanına gittim. Ne suprizi acaba
"Merak ettim şimdi suprizi nedir acaba"
Elime bi kutu verip açmamı istedi. Kutuyu heyecanla açıp içindekini görünce çok mutlu olmuştum. İçinde telefon vardı. Dedeme kocaman sarılıp binlerce defa teşekkür ettim.
ATEŞ
Yüzümdeki şu aptal pullar bir türlü çıkmıyordu. Bide Yüzüme yazı yazmış. Bu kesinlikle akıllanmaz. Dengesiz kız daha dün sinir krizi geçirip ağlıyodu. Bugün ne bu neşe. Bu nasıl bi dengesizlik. Kapıdan evdeki hizmetlilerin birini durdurup tugceyi çağırmasını istedim. Çok geçmeden kapı yavaşça açılmaya başladı.
TUĞÇE
hiç zahmet edip yanıma gelmek yerine evdeki çalışandan birine çağırttırıyo. Bu ateş cidden normal değil. Odasının kapısına geldiğimde sabah yüzünü ne hale getirdiğimi hatırlamıştım. Hiç pişman değildim hakediyordu çünkü. Tek dileğim o odadan sağ çıkabilmekti. Kapının kulpundan tutup yavaşça kapıyı açtım. İlk önce kafamı uzattım odasına. İçeriye girmeden bu şekilde konuşmak daha mantıklı gelmişti bana. Baktığımda yatağında uzanmış ve üzerinde sadece pantolonu vardı. Benim gözlerim istemsiz bir şekilde kocaman açılmıştı.
"Be-beni çağırmışsın bi sorun mu var?"
Aferin bana hem kekeledim hemde bi sorun mu var diyorum.
"Evet bi sorun var ve sen bunu çok iyi biliyosun"
Ne yapmalıyım ne yapmalıyım. Kesinlikle içeri girmemem lazım ama konuşmasındaki bu sakinlik beni çok sinirlendiriyo yada korkutuyo bilmiyorum şuan hiç bişey bilmiyorum
"Hayır bilmiyorum"
Aynı sakinlikle konuşmaya başladı
"Madem öyle neden kaçıyosun girsene içeriye"
Ya ben çok korkuyorum. Kaçsam mi? Kaçsam nolcak akşam yine aynı odadayiz. Hem o karşımda bu şekilde duruyoken ben nasıl sağlıklı düşünebilirim ki.