"Do you envy me?"

104 6 8
                                    

ÖNEMLİ: Heartbreak Girl 2 yayımda!

İsteyenler profilimde bulabilirler :)

İyi okumalar...

2011

"Ne?" dedi gülerek gözlerini kaçırırken.

Buraya geldiğimizden beri ona dik dik bakıyordum ve sanırım bir zamandan sonra bu onu rahatsız etmişti. Aslında neden ona öyle baktığımı bilmiyordum. Sanırım, benimle yalnız kalmak istemesinin nedenini çözememiştim.

"Neden buradayız?" diye sordum buz gibi bir ses tonuyla.

Saniyesinde iki yana kıvrılmış dudakları eski haline döndü. Kaşları çatılırken elindeki telefonu yavaşça masanın üzerine bıraktı. "Sana neden burada olduğumuzu söylediğimi hatırlıyorum."

"Biliyorum ama... Merak ediyorum işte. Önce öpüp sonra pişman olduğunu söylediğin kızlara hep böyle mi yaparsın?"

Bu konunun sürekli gündemde olmasından en az babamın Noel'de aldığı hediyeler kadar nefret ediyordum. Ama ne zaman beni yiyip bitiren düşüncelerimle baş başa kalsam sürekli aklıma geliyordu. Özellikle akşam olduğunda ve herkes uyumak için odasına çekildiğinde oluyordu bu.

"Bunu unuttuk sanıyordum." dedi ciddiyet kokan ses tonuyla.

Sinirle soludum ancak sinirlendiğimi ona belli etmemeye çalıştım. Eğer cesur bir kız olsaydım ona 'Ben unutamıyorum.' derdim fakat maalesef öyle biri değildim.

"Her neyse." Omuz silkip sigara içmek için kafenin bahçesine çıkan insanları izlemeye başladım. Birbirlerine bir şeyler anlatıyor ve daha sonra hep birlikte kahkaha atıyorlardı. En azından onlar mutlulardı ve benim gibi en ufak aksiliği bile kafalarına takmayacak kadar zekiydiler.

Yanıma birinin oturduğunu hissettiğimde başım istemsizce o tarafa döndü. Agustin'in gülümseyen suratıyla karşılaştığımda kaşlarımı çattım. Onun burada ne işi vardı?

"Hey," dedi sandalyesini benimkine biraz daha yaklaştırıp. "Sizi rahatsız etmiyorum, değil mi?"

Şaşkınlığımı atlatmaya çalışarak başımı olumsuz anlamda salladım. Çantasını yere bırakıp bedenini tamamen bana döndürdü. "Adalia, Bayan Creus'la konuşmuş ve o da senin için yeni bir sınav hazırlayacak."

"Bunları bana sen söylüyorsun, çünkü?"

Diego'nun tuhaf bakışlarını hissedebiliyordum ancak umursamadım. Sanırım Agustin'in kim olduğunu anlamaya çalışıyordu. "Çünkü... Adalia benden seni İspanyolca sınavına çalıştırmamı rica etti. Ben de kabul ettim."

"İspanyolcadan mı kaldın?"

Yanımızda olduğunu unuttuğum Diego'nun sesini duyduğumda ona baktım. "Evet,"

"Kim konuştuğu dilin sınavından kalır ki?" Alaylı çıkan sesi beni hüzne boğdu. Yani... Hangisi daha kötüydü?

Platoniğimin benimle dalga geçmesi mi, yoksa bunu sınıf arkadaşımın yanında yapması mı? Bence ikisi de berbattı. Agustin'in Diego'ya attığı bakışlar içime biraz su serpmişti. En azından beni düşünen birilerinin olması güzeldi. Diego'yu duymamazlıktan gelip, "Sınav ne zaman?" diye sordum.

Agustin sıkıntıyla ensesini kaşıdı. "Sanırım yarın."

Daha sonra yüzüne geniş bir gülümseme yayıldı. "İstersen bizim eve gidip çalışabiliriz."

Clumsy Girl // DiecescaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin