Bölüm 1: Skandallar
Josephine sessizce durduğu ağacın arkasından önünde ki dramayı seyretmeye başladı. Gözlerinden tek damla yaş inmeyen Arthur'un çocuklarına inat kendi gözyaşlarını tutamıyor ve ince bedenini saran pahalı kırmızı kabanına sarılmış sessizce ağlıyordu. Kıyafetlerinin çoğu malikanede kalmışken giyebilecek daha koyu renk bir şey bulamadığı için kabanını arabada bırakmak istemişti ama hava soğuktu. Ellerini kol altlarına sokuştururken gözlerinden süzülen yaşlar kabanının yakasını ıslatıyor ona ne kadar aciz olduğunu hatırlatıyorlardı. Ne patlayacak skandal için ne de yaşamının geri kalanı içindi bu yaşları. Her bir akan damlası Arthur'un onun yaşamına kattığı güzellikler ve sevecenlik içindi.
Özlediği, babasının ölümünden sonra bir daha asla sahip olamayacağını zannettiği ne varsa Arthur'da bulmuştu genç kadın. Arhut Kensing, bir zamanların hızlı playboyu, sosyetenin hatırı sayılır zengini... Kimsenin bilmediği sevecenliği ve merhameti ile ona kucak açmış adam... Arthur olmasaydı ne yapardı? Şimdi genç ama ayaklarının üzerinde durabilen bir kadındı. Oysa Arthur karşısına çıktığında çaresiz bir yalnızlığa terk edilmişti.
"Ne işin var senin burada? Sana gelmemeni söylemedim mi ben? Buradan ne pay kopartırım diye mi geldin? Konuşsana bebeğim, dilini mi yuttun? Gazetecilere küçük bir şov mu yapmak istiyorsun yoksa?"
Josephine aniden irkilerek arkasından sessizce yaklaşan Arthur'un büyük oğluna döndü. Genç adam ondan hemen hemen altı yaş kadar büyüktü ve daha şimdiden Arthur'un terk ettiği lakaplarının tümüne açık ara adaydı.
"Ben sadece onu son yolculuğuna uğurlamak istedim."
"Hadi oradan sürtük. Bilirim senin gibileri, bana yutturabileceğini mi sandın? Teklifimden fazlasını kopartamazsın bebeğim. Düşünmeni söylemiştim." Pis sırıtışı suratında manalı bir hal alırken rahatsız edici derecede Josephine'e yaklaşmıştı.
"Benimle düzgün konuş." Josephine sırtını dikleştirdi ve ince boynunu örtmesi için açık bıraktığı uzun platin sarısı saçlarını uzun parmaklarının telaşlı bir hareketiyle geriye attı. İnce topuklu siyah sitilettolarının üzerinde dikilirken ona senelerdir yukarıdan bakan insanlara takındığı soğuk ve mesafeli tavrına saliseler içerisinde bürünüverdi. Yıllar içerisinde bu konuda öylesine ustalaşmıştı ki artık kendisi bile öz karakterinin bu soğuk kadın olduğundan şüphe eder olmuştu. Tüm küçümsemesini düşmanına akıtmak isteyerek kıstığı mavi gözlerinin daha da çekik gözüküyordu böyle.
"Bak sen..." Fane Kensing genç kadına artık bir adım daha yakındı. Sinsi gülüşüyle dudağını çarpıtarak gülümsedi ve ellerini rahat bir şekilde siyah kabanının ceplerine sokup, başını hafifçe yana doğru eğerek Jospehine'i süzdü. "Anladım, kesinlikle anladım bebeğim. Daha fazlasını kopartabilmek için oyun oynamak istiyorsun. Ben varım. Daha fazlası bana sunacaklarına bağlı tatlım." Josephine ellerini yumruk yaparak bedeninin iki yanına bastırmaya başlamıştı. Gerilen sinirleri onu adının acımasızca zikredeceği yeni bir skandalı hemen şuracıkta başlatması için zorluyordu. Bir yumruk, sadece bir yumruk indirse? Cenaze merasiminin hemen yanında bekleyen paparazziler fark eder miydi ki? İçinde kabaran tiksinti ve mide bulantısı damağında tanıdık bir ekşi tat bırakırken titremeye başlayan bedenini kontrol edebilmek için tırnaklarını daha da avuçlarına batırdı. "Şimdi defol buradan bebeğim, ben sana geleceğim, beklemek için bu kadar mı sabırsızsın?" Bir eli kalkarak Josephine'i çenesinden yakalamaya çalıştığında genç kadın tiksinti ve öfke ile soluyarak başını geri silkeledi.
"Rahat bırak beni. Asla! Tanrım nasıl?" Kelimelerini tamamlayacak güç git gide bedenini terk ediyor onu haksız bir panik dalgasına sürüklüyordu. Derin bir nefes alıp ekşittiği yüzüne yakışır şekilde tükürürcesine "Midemi bulandırıyorsun!" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YOKSUN (raflarda) ÖN OKUMA
Romanceİri, öfkeli ve sevilmeye aç Marcus'un hikayesine hazır mısınız? Skandalların Buzlar Kraliçesi Josephine yaşamının son beş yılını borçlu olduğu Arthur Kensing'in vefatı ile yeni bir başlangıç eşiğindeydi. Onun dik durmaktan yorulduğunu görebilen tek...