short story four

1.6K 41 3
                                    

Bağcıklarım oluşmuş her su gölüne çarpıp tok ses çıkarırken koşmaya devam ettim. Sol elimin tersiyle gözümden akan yaşı silip ormanlık alanın içine saptım. Peşimdeki adamların seslerini duyunca hızlandım. Eğer kaçamazsam sonum pek parlak gözükmüyordu.

Peşimde olup olmadıklarını anlamak için kafamı sola döndürdüğümde kafama aldığım sert darbe ile yere yığıldım. Kafam ağaç dalına çarpmıştı ve görebildiğim tek şey çok yakınımda olduklarıydı.

Elimi acıyan bölgeye bastırıp acıyla inledim. Ayağa kalkmak için ellerimden destek aldığımda bir sorun vardı. Hangi yoldan buraya geldiğimi hatırlamıyordum. Kafamdan durmaksızın akan kana bir son vermek istercesine daha çok bastırdım ve bu esnada etrafım son hızla dönmeye başladı.

Bir el tarafından, daha demin kalktığım bölgeye itildim. Kafamı ikinci kez yere çarptığında acı kat ve kat arttı. Kafamın altında sert bir kaya vardı.

Boğuk erkek sesini duyduğumda titremem hızlandı. Kesinlikle bugün hayatımın son günüydü. Bu ıssız ormanda hiç bir canlı sesimi duyup yardımıma yetişemezdi.

''Bizden kaçacağını mı sandın küçük kız?''

''Çok yazık olacak.''

Kahkaha sesleri arasında kendi sesimi bulmaya çalıştım. Gözlerimi açmaya çalıştığımda sürüklenmeye başladım. ''Kızın bacaklarını tut! Yine senin yüzünden azar işitemem!'' Başımın dönmesi yavaş yavaş geçerken yerini sarsıntı bıraktı.

''B-bırakın beni. L-lütfen..'' Son çırpınmalarım işe yaramadığını gösterdiğinde gözlerimi tam olarak açabilmiştim. Elime bulaşan kanı umursamadan, elimi kafamda tutmaya devam ettim.

Bacaklarımdan tutan adam ''Kapa çeneni, küçük kız.'' diye mırıldandı. Diğer adam ise, ''İllaki susacak.'' deyip gürültülü bir kahkaha attı.

Çırpınmalarım ve ağlamalarım sonuç göstermediğinde sessizce ölümümü beklemeye başladım.

Gri şapkalı  ''Egemen arabanın kapısını aç!'' dedi. Egemen diye sandığım kişi bacaklarımı bırakıp siyah jip'e doğru yürümeye başladı. Korku ve heyecanla onu izlerken, ağzımdan fışkırtmak istediğim kanın nedenini arıyordum. Gözlerimi aralamaya çalıştığımda karşılaştığım tek şey topraktı. Adam beni yere fırlatmıştı! Şuan çok aciz bir durumdaydım. Tek istediğim eve gitmekti.

Beni arabaya sürükleyeceklerini sandığımda kollarım serbest kaldı ve heyecanla başımı sağa çevirdim. Yüzümü kapatan saçlarımı önemsemeden ormanın sonundaki adamla göz göze geldim. Gri şapkalı ve Egemen çoktan jip'e binip gözden kaybolmuşlardı. Tüm bu adamlar kimdiler, neden kaçıyorlardı? Şuan bunu düşünmenin zamanı olmadığını hatırladım. Kendimi toplayıp arkamı döndüm ve bilmediğim bir yoldan deli gibi koşmaya başladım. Beynim işlevini yitirmiş gibiydi ve tek duyduğum yere damlayan kan sesleriydi. Bir çıkış yolu bulmalıydım.

Başımın ağrısı çekilmez gibiydi ve gözlerim kararıyordu. Dayanmalısın, hazan. Sadece dayan. Her şey çok güzel olacak. Bu ormandan kurtulacaksın.

Kendimi motive etmem bir işe yaramıyordu. Çünkü hala ağaçların arasında koşmaya devam ediyordum. Pes etmemeye çalışıp daha uzun adımlarla koşmaya devam ettim.

Yolun bittiğini görünce sevinçle daha hızlandım. Önümde sadece bir ev vardı ve etraf ağaçlarla örtülüydü. Bu evin tehlikeli olup olmaması şuan hiç umrumda değildi.

Ayaklarım her an bağımsızlığını ilan edip, çökecek gibiydi. Dayanmaya çalışırken eve çok yaklaşmıştım. Artık adımlarımın sesini bile duyamazken kaslarım uyuşmaya başladı. Başımı vurduğum yer dayanılmaz bir ağrıya dönüştü ve evin basamaklarına son güç yığıldım.

Aslında bunu hikaye yapmıştım. Ama sonra beğenmeyip sildim. Her neyse, okuduğunuz için teşekkürler!

Tumblr ☯Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin