Yok efendim kitapçıya gidemezmişim, yok efendim bana güvenmiyormuş. Hayır sanki devlet sırrı istedim de 'yok olmaz.hıh!' diyo dengesiz herif. Hem ben şimdi nasıl kitap okuycam? Hem niye bu çocuk hala beni takip ediyo. Nerdeyse dükkana yaklaştım, hala arkamda.
Beklemediği bi anda arkamı dönüm ve sessiz çığlıklarla;
"Yaa gelme demedim mi? Hem hani bugün sondu? Hadi git artık biri görmeden." dedim elimle gitmesi için sallarken."Evet, bugün son."dedi ve gitti. Gitti! Tam bi dengesiz. Son olduğunu hatırlatmak için mi gelmiş taa buraya kadar. Dengesizlik ne demek iliklerime kadar öğrenicem galiba bu idda olayında.
Dükkana vardığımda Mehmet amca bıraktığım yerde almış eline bi kitap ortalarına gelmiş. Beni görünce hemen kitabına ayracını koyup usulca kapattı. Bana endişeli bakışlarıyla bakmaya başlamıştı bile.
"Nerdesin be kızım? Babannen aradı. Telefonunu da burda bırakmışsın. Ben sana hep dikkatli ol demez miyim kızım?"diyip derin bi nefes aldı. Ben de bu sırada mevsimliğimi çıkarıyordum.
"Tamam amcam ararım ben şimdi onu. Sen kitabına devam et. Ben de kitapların yanına kıvrılırım şimdi." diyip çantamdan telefonumu bulmaya çalıştım. Ah! Babannem asla 9 kere arayacak kadar sabırlı bi insan değildir. Kesin bişey oldu. O en fazla 2.kerede işim olduğunu anlar ve ben geri dönene kadar bir daha aramaz. Şimdi 9 küçük bi rakam olsada önemli bişeyin olduğunu yüzüme bağırıyordu sanki. Hemen numarayı tuşlayıp telefonu kulağımla omuzum arasına sıkıştırdım. Bi yandan da kitaplarımı seçmeye başlamıştım bile. İkinci çalışta sultanımın sesini duyduğumda içimdeki endişe odacıklarının kapılarını kilitlemiştim."Alo?"
"Alo? Babanne'm, noldu aşkım niye 9kere aradın önemli bişey mi oldu?" dedim. Babannem ona en çok aşkım dememi sever. Çünkü aşkın sadece karşı cinse değil herşeye karşı olduğunu savunur. Otomatik olarak eğer suçluysam ben de ona 'aşkım' derdim.
"Nerdesin sen küçük hanım? Aşkım dediğine göre karıştırmışsın yine birşeyler."dedi ama sesi daha çok keyifli geliyordu. Arkadan da sesler duymaya başlamıştım."Sultan kim var öyle evde?"dedim hafif merak hafif azardan kurtulmuş rahatlama tonuyla.
"Teyzenler geldi gülüm. Seni de görmek istemişler."dedi çekine çekine.
"Teyzemler mi? Babannem, sultanım benim teyzem yok. Aynen ilet yanındaki yabancılara." Evet, silmiştim hepsini. Hiç biri ne cenazeye ne de sonradan beni görmeye gelmemişlerdi. Babannemim dediğine göre iki teyzem varmış. Babamsa evin tek çocuğuymuş. Ama ben yurtdışından kız kardeşleri için son görevlerini yapmaya bile gelmeyen teyzelerimi bi türlü affedememiştim. Benim de yetişme tarzıma tersti bu hareketim. Ama en ihtiyacım olduğunda yanımda saçma nedenlerle gelmeyen teyzelerimi ne kadar istesemde affedemiyordum. Onların da tek istekleri büyük teyzemin tek oğluna beni almaktı. Hah! Lütfen!
"Çok ayıp kızım hadi gel." dedi babannem kısık sesle.
"Olmaz, kitap okuycam babannem. Malesef gelemiycem. Hadi öptüm." diyip kapattım.
Akşam ezan okunurken kafamı kaldırabilmiştim kitaplardan. Bugün bi amaç için araştırma yapmıştım. Zehir için kaliteli kitaplar arıyordum. Bi kaç tane Mehmet amcanın yardımıyım bulmuştum da. Sonuçta bugün son günümdü burda. En azından bi süre için.
Elimdeki kitapları Mehmet amcanın verdiği poşete özenle yerleştirirken bi yandan da gizli bi veda ediyordum her kitaba ayrı ayrı.
"Mehmet amcacım ben bi süre gelemiycem. Malum seneye sınava girmeyi düşünüyorum. Sınava hazırlanmam lazım."
Mehmet amca önündekilerle ilgilenirken bana cevap da veriyordu;
"Sen bilirsin ama kızım senin bünyen kitapsız yaşayamaz. Arada uğra. Ben de senin hoşuna gidecek kitapları ayırırım merak etme." dedi. Şimdiden pişman olmuştum bile bu idda olayına. Beni bu sıcacık, samimi ortamımdan ayırıyosun be Zehir...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZEHİR
Teen FictionBen Işık. 19 yaşındayım. Aslında 3 gün daha yaşasaydım 20'me girecektim. Ama en karanlığından bi kurşun yaklaşık 1 buçuk saattir sanırım karnımın üst tarafında birinin onu çıkarmasını bekliyor. Yada kendini iyice vücudumla bütünleşiyor... Yarım yama...