Bir insanın; düşünceleri, duyguları, duydukları, gördükleri, kalbinin ritmi sadece bir kelimeyle değişebilir mi? Öyle bir anda. Başka bir insanın sesiyle. Sadece meraklı bir ses tonuyla kısa bir 'Alo?'... Benim kalbim ısınmış, tanıdık sesi yakınında istemeye başlamıştı bile.
"Alo? Zehir?" dedim ve kısa bir anlığına kendime gelmem için sustum.
"Neredesin sen? Yanına gelmek istedim ama İri... Akın beni yanına getirmiyor." dedim ve O'nun konuşmasına izin verdim."Çünkü buraya gelemezsin." dedi. Sadece bu kadar mı? 'Gelemezsin!'
"Ne demek gelemezsin. Zehir, hatırlatayım biz bir..." dedim ve dondum. Konuşamıyordum. Hareket edemiyordum. Telefonun diğer tarafından gelen ses beni olduğum yere kenetlemişti çünkü. Bir silah sesi.
Korkarak ve kısık bir sesle;
"Zehir? İyi misin?" dedim. Cevap gelmedi. Bekledim. Sonra bir anda silah sesleri çoğaldı.
"Alo? Zehir. Lütfen cevap ver. Alo? Allah aşkına ne oluyor orda?" diye sözümü bitirmeden Akın elimden telefonu alıp konuşmaya başladı;
"Abi? Orda mısın?" dedi ve kaşlarını çatıp bekledi. Bana bakıyordu. Ama gözlerinin ardından beyninden çok şey geçirdiği belliydi."Akın, ne olusun beni oraya götür. Lütfen. Bak Zehir nasıl onu bile bilmiyoruz." dedim yalvaran gözlerle.
"OLMAZ IŞIK! GÖRMÜYOR MUSUN? DUYMUYOR MUSUN? HAH! ZEHİR'DEN BİZDEN HEPİMİZDEN UZAK DUR. BİZ SENİN İÇİN FAZLAYIZ. BU OLANLAR ÇOK FAZLA SENİN İÇİN. ANLA ARTIK." diye birden bağırdı Akın suratıma.
Bense kırılmıştım. Gerçekten kırılmıştım. Belki söylediklerinde haklıydı. Ama bu şekilde, yüzüme bağırarak söylemesi parçalamıştı beni. Hiç birşey söylemeden Akın'nın elinde ki telefonumu çekip aldım ve arkamı dönüp tek kelime etmeden yürümeye başladım. Arkamdan seslenen Akın'ı duymamak için kulaklığımı taktım ve rasgele bir şarkıyı son ses dinlemeye başladım. Neredeyse 10 dakika boyunca arkamda olduğunu hissetmiştim. Bizim sokağın başında ise kolumu biri kavrayıp kendine çevirdi beni. Akın olduğunu anladığımda kolumu sertçe çekip kurtardım. Sonra çalsa da zaten dinlemediğim müziği kapattım.
"Evet, eve kadar tribini attığına göre neden çıkışta benim geldiğimi söyleyebilirim." dedi ve yorgun bakışlarıyla bana bakmaya başladı.
"Ya sen ne diyosun? Zehir'den haber bile alamıyoruz. Düşündüğün şeye bak! Gram umrumda değilsin Akın. Ne düşündüğünü öğrenmek istemiyorum. Özellikle düşüncelerini yüzüme bağıracaksan bir daha ki sefere ne kadar haklı olursan ol..."demeden lafımı kesti. Tam bir iri kıyım havasıyla hemde.
"Zehir'den haber aldım güzelim." diyip kolunu omzuma dayayıp bilmiş bakışlar atmaya başladı.
"Sadece antreman yapıyormuş. Silahlarla. Mekan yerin altında olduğu için sesin gidince kapattığını sanıp devam etmiş. Sende kalp krizi geçirecektin tabi nerdeyse." dedi ve diğer eliyle de yanağımdan makas aldı.Ben de tabi sinir küpü oldum. Önce eline vurdum. Sonra omzumu, kolu düşsün diye silktim. Bir anda Akın yer serildi. Üzerine de Gökhan oturup suratında defalarca yumruk atmaya başladı. Akın da benim gibi şok olduğu için karşılık veremiyordu. En son ben bir çığlık atınca Gökhan'ın dikkati dağıldı. Akın da kendine gelmiş olacak ki Gökhan'ı yakasından tutup yere çekti ve bu kez Akın üstüne çıktı. Ama Akın daha cüsseli olduğu için vuruşu daha sertti.
Akın'ı arkadan tutmaya çalıştım ama sanki dış dünyaya tüm alıcılarını kapatmış gibiydi. Sadece Gökhan'ı vurmaya odaklanmıştı. Durmayacağını anladığım için tekrar çığlık attım. Akın'ın sonunda dikkatini dağıtmıştım. Gökhan'ı ayağa kaldırıp arkama aldım.
"Siz delirdiniz mi? Öldürecek misiniz birbirinizi? Akın O benim kuzenim ne yaptığını sanıyorsun?" dedim ve Gökhan'a döndüm.
"Peki sen? Sana ne oluyor? Niye atladın çocuğun üstüne? Delirdin mi? İki dakikada sadece yumruklarıyla öldürür seni Akın." dedim ve kafamı ellerimin arasına alıp içli bir of çektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZEHİR
Teen FictionBen Işık. 19 yaşındayım. Aslında 3 gün daha yaşasaydım 20'me girecektim. Ama en karanlığından bi kurşun yaklaşık 1 buçuk saattir sanırım karnımın üst tarafında birinin onu çıkarmasını bekliyor. Yada kendini iyice vücudumla bütünleşiyor... Yarım yama...