10.11.2013/Pazar
"Demir birşey söyleyeceğim. Şu an moralin iyi değil mi?" Yavru kedi bakışları atmaya çalışıyordum. Bir süre yüzüme baktı. " hayır gidemezsin!" Evet bakışlar bende işe yaramıyordu. Daha doğrusu Demir etkilenmiyordu. Yoksa ben çok tatlı oluyorum o bakışlarla...Gerçekten... " Daha hiçbir şey demedim ki!!" Sinirden çemkiriyordum." Ne diyeceğini tahmin edebiliyorum. Bu gece dışarı çıkamazsın." Sinirden gözlerim dolmuştu. Hiç konuşmadan hazırladığım güzel(!) kahvaltıya devam ettim. Bir süre sonra ayaklandı. Alnıma öpücük kondurdu. "Babama yakalanmazsan git. Ama yakalanırsan neler olacağını ikimizde biliyoruz.'' Gülümsedim. Boğazına sarılarak şakağına öpücük kondurdum. Çok hoşuna giderdi şakağını öpmem. "Tamamdır. Hadi işe geç kalma git." Son kez yamağımdan makas alıp mutfaktan çıktı. Şu hayatta şanslı bir tarafım varsa o da Demir ile ikiz olmamdı. Onu herşeyden çok seviyordum. Hemen tek dostum olan Azraya mesaj attım."Tamamdır kızım" -Derin
Çok geçmeden telefonum titremişti.
"Yaşa Demir Gürel!" -AzraHemen mutfaktan çıkıp salondaki içki şişelerini topladım. Babam yine ortalığı dağıtmıştı. Yüzünü gördüğümüz yoktu sadece arkada bıraktığı pisliği topluyordum. Sahi bunu istemiyor muydum? Dayak yemekten çok daha iyiydi...
Salon , mutfak derken tüm evi toparlamıştım. Akşam için hazırlanmaya başladım. İç çamaşırlarımla kalmıştım. Aynaya geçip kendimi süzdüm. Güzel miydim? Geçen yıl mankenlik teklifi almıştım. Demir'in arkadaşı fotoğrafçıydı. Beni gördüğü zaman sunmuştu bu teklifi ama tabi Demir Bey olaya hemen müdahale ederek o anda oluşmuş tüm mankenlik hayallerimi imha etmişti. Üstüme siyah bir bluz , altıma siyah dar paça pantolonumu giymiştim. Saçlarıma dalgalı fön çekerek sade bir makyaj yapmıştım. Saat epey geç olmuştu. Hemen ceketimi telefonumu ve cüzdanımı alarak evden çıkmıştım.
Taksiye binmek için caddeye doğru yürümeye başladım. Hava bulutluydu. Sanki yağmur yağdı yağacakmış gibi. En sevdiğim havada evimde kitap okumak sanki daha mantıklıydı. Neyse iş işten geçti artık diyerek yürümeye devam ettim. Şansıma caddeye çıkar çıkmaz boş bir taksiye denk gelmiştim. Azrayı almak için evlerinin adresini taksiciye vermiştim. Azraların evine gelince taksiye borcumu ödeyip indim.
Telefonumu çıkardım ve saate baktım. 19:20 Azranın hala neden inmediğini merak ediyordum doğrusu tam arayacaktım ki o bana döndü.
"Alo , geldin mi?"
"Evet seni bekliyorum çabuk ol!" Ve tabiki telefon yüzüme kapandı.!iki dakika sonra Azra gelmişti. Üstüne yapışan deri bir kıyafet gitmişti.
"Haydi gidelim!" Kol kola girip yürümeye başladık. "Bizi almaya gelecekler."
"Kim bizi almaya gelecek sorabilir miyim acaba!?" Ağzındaki sakızı şişirip patlattı. Sakız patlatmasıyla irkildim. " Arkadaşlarım seni merak ediyorlardı tanıştıracağıma söz vermiştim. Bu akşam tanıştırayım dedim!" Gözlerimi devirdim. " Keşke daha önceden haberim olsaydı!"
" Aman yabancı değiller zaten." Bir süre bekledikten sonra bize doğru yaklaşan beyaz Şahin'i gördüm. Allahım! Sana yalvarıyorum. Ne olur onlar olmasın derken Şahin önümüzde durdu. İçindeki camı indirerek "Şişt! Boş musunuz güzellikler?" Bir saniye ver bana kardeşim. Şu arkadaki ağaca kusup geleyim. " Basın gidin lan. Remzi abiye söylerim valla." Adamlar bi süre yüzümüze baktılar. Adamlardan bir tanesi "Sür abi bunlar olmaz." Dedi ve gittiler. Şuan ne kadar iğrenç bir durumdaydım. Azra ile pek sık takılmazdım. İki haftada bir çağırırdı beni. Bende kabul ederim. Hangi kafayla kabul ediyorsam...Azra ile takılıyorsam bu başıma gelenler çok normaldi. Azra pek namus, ahlak peşinde koşan bir kız değildi.
Yanımıza yaklaşan spor araba içinde bize şapşal bir şekilde gülümseyen iki genç kıza baktım. Sanırım arkadaşları bunlardı. Arabaya bindik. Hemen kısa bir tanışma faslı yaşadıktan sonra gideceğimiz yere yol aldık. Kızların birisi kızıl diğeri sarı saçlıydı. Kızıl olan yani sürücümüz Aylin , sarışın olan ise Cemreydi. İyi kızlardı. Ama fazla dobra , hareketliydiler. Yanımdaki gibi. Gideceğimiz yere geldikten sonra arabayı park etti Aylin. Hepimiz arabalardan indik. Sokağın sonundaki kırmızı yazılarla "Şelale" yazan yere girdik. Mekan resmen ben tehlikeyim diye çığlık atıyordu. Kırmızı ve duman dolu koridordan geçtikten sonra müthiş bir bass sesiyle karşılaştık. İnsanlar çılgınlar gibi dans edip kahkaha atıyorlardı. Sanki hepsi uyuşturucu almış gibiydiler... Boş bir masaya oturduk. Herkes içkilerini almıştı. Ben içki kullanmazdım. Vişne suyunu şarap diye yediriyordum millete. Yiyen varsa tabi... Azra dans etmek için ayağa kalktı. Hemen arkasından kızlarda. Beni de kaldırmak istediler ama ben inat edip koltuğa yumulmuştum. Onlarda diğer insanlara katılıp deli deli hareketler yapmaya başlayınca çevredeki insanlara baktım. Sonra çişim geldiği için lavaboya doğru yol aldım. Lavabo koridorunda da yiyişiyorlardı. Hemen hızlı hızlı lavaboya girdim. İşimi hallettikten sonra ellerimi yıkadım. Saçlarıma elimle şekil verince Lavabodan çıktım. Çıkar çıkmaz çok sert birşeye çarptım. Başımı kaldırdım. Elin adamına çarpmıştım. " Çok özür dilerim." Dedim. Adam bir süre yüzüme baktı. Yüzümü ezberledi resmen. " Sorun değil." Dedi ve hemen yanımdan ayrıldı. Adamın gözleri harikaydı. Bende mavi gözlüydüm ama o adamın gözleri bir farklıydı. Resmen çimen yeşiliydi. Umarım adamın gözü nazarımdan çıkmaz...Hemen masaya geri döndüm. Kızlar yerinde yoklardı. Bende barmene doğru ilerledim. Meyve suyum bitmişti. Bar sandalyesine oturdum. "Vişne suyu alabilir miyim?" Barmen hemen hazırlamaya koyuldu. Yanımdan gelen kıkırtıyla o tarafa döndüm. Çimen göz gülüyordu. " meyve suyu ha?" Benimle mi dalga geçiyordu bu?
" Evet , içki kullanmıyorum." Yüzündeki gülümseme daha çok büyüdü. " Bu çok iyi o zaman." Dedi ve sonra arkasına baktı. Bizim masaya bakıyordu sanırım. Bende baktığımda kızlar ordaydı. " Onlarlamısın?" Kafamı salladım. " Evet." Bir süre daha kızlara baktı. Şahsen rahatsız olmuştum. " Neden onlarla takılıyorsun?" Kaşlarımı çatmıştım. Ne demek neden!?
" Nasıl yani?" Dedim. Bakışlarını bana çevirdi. " Sen onlara benzemiyorsun." Üsten aşağıya süzmüştü. Aslında haklıydı. Kızlar Azra ile benzer kıyafetler giymişlerdi. Ben ise klasik giyinmiştim. Ve ben hep böyle giyinirdim. " Evet onlara göre biraz farklıyım. Ama bu onlarla takılmayacağım anlamına gelmiyor."
"Doğru tabi." Vişne suyum gelmişti. Ben meyve suyumla ilgilenirken o bana bakıyordu." Kaç yaşındasın?" Bakışlarımı ona çevirdim. Gözlerinden yansımamı görebiliyordum. O derece parlıyorlardı. "22 yaşındayım. Sen?" Dedim.
"25 " elindeki içkiyi fondipledi. Barmene yenisi doldurması için eliyle işaret yaptı. " Hep buralarda mı takılırsın?" Diye soru sordum. Neden sordum bilmiyorum ama merak etmiştim. " Çoğunlukla diyelim. Arkadaşlarını daha önce görmüştüm ama seni burda ilk defa görüyorum."
"İlk defa böyle bir ortama geldim." Kafasını salladı." Adım Derin. "
Elimi uzattım. Bir süre elime baktı. Ama sonra elimi tuttu. "Kuzey""Memnun oldum" dedim. Kafasını salladı sadece. Değişik bir tipti. Baştan aşağı siyahtı. Serserilere benziyordu. Bakışları insanı delip geçecek kadar keskindi.
"Burası çok gürültülü. Terasa geçiyorum. Gelmek ister misin?" Aslında çok iyi olurdu. Gürültü başıma işlemişti resmen.
"Çok iyi olur." Ayaklandık ve dar bir koridora girdik."Teras neden bu kadar uz-" demeden silah sesleri duyduk. Bağırışmalar , çığlıklar yankılanmaya başladı. Bizimle birlikte koridorda bir kaç kişi daha vardı. Koridora yaklaşan adamların sesleri geliyordu.
"Neler oluyor!?" Kuzey bana donuk bir ifadeyle bakıyordu. " bu yapacağım şey için beni affet."
"Ne!?" Diye bağıracaktım ki dudağımda ki baskıyla duvara çivilenmiştim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yasımı Tutacaksın.
Novela Juvenil"Sahi gidecek misin? " Buğulu gözlerle bakıyordu.Bir süre dolu gözlerle baktık birbirimize.Konuşmuyordum.Son bir kez daha çektim burnumu , bakışlarımı başka yöne çevirdim. Çığlıklar eşliğinde ağlamak istiyordum. Belki kalbimdeki yük hafifler diye...