Pencereden dışarıyı seyreden
safir mavisi olan gözleri
karın dans ederek yukarıdan aşağıya inişini hayranlıkla izliyordu Milena.Dışarıdan karın keyfini çıkaran çocuklar,yaşlı çiftler,banka oturmuş elindeki yemleri etrafa saçarak kuşlara tatlı bir ziyafet çektiren çocuğu seyrediyordu.Üstü başı yırtılmış paltosu olmayan bu çocuğabir yandan da acıyordu kız.Onunla konuşmaya çalışmış hatta arkadaşlarından ayrılıp onu da oyunlarına katmak istemişti ama o her seferinde onu terslemişti.Arkadaşları alay edip her seferinde onu kızdırmayı başarıyorlardı.Bu haksızlıktı ve dünyanın ne kadar adaletsiz bir yer olduğunu her seferinde hatırlattırıyordu kendine.Kendisi zengin bir ailenin evlatlık olarak aldığı henüz dokuz yaşını
tamamlamamış kimsesizdi.
Ailesini hatırlamıyordu ne zaman onları sorsa geçiştirmeye çalışıyor ya da kızıp onların öldüğünü söylüyorlardı.Bunları hatırladıkça gözleri doldu küçük kızın.Lepiska sarı saçlarını örmüş sağ omzuna atmıştı.Burnundaki çiller yok denilecek kadar azdı narin bir bedeni vardı fakat ruhu güçlü ve olgundu.Bu tezatlık herkesi kendine hayran bırakıyordu.
Bakışlarını tekrardan çocuğa kaydırdı.Mavi gözleri yeşillerle buluştuğunda utanarak bakışlarını ondan kaçırdı.Tahtadan yapılmış beyaz sandalyesinden kalktı.Bugün yine o çocukla konuşmayı deneyecekti hiç bıkmadan ve yine oğlan kızı tersleyecekti.
Dolabından bordo montuyla siyah ponponlu şapkasını aldıktan sonra üstünü giyindi.
Odasından çıkıp merdivenlerden inmeye başladı.
Bir,iki,üç,dört...#
"Hadi Mi! Topları getir."
Hızlı adımlarla kucağındaki kardan topları arkadaşı Sarah'ya
verdi.
"Bunlar yeterli sen diğer cephanedekileri kontrol et."
Milena karda bata çıka ilerdeki cephaneye doğru koşmaya çalıştı.Kartopu savaşı her çocuğun vazgeçilmez oyunlardan birisiydi ve bu oyunu kazanmak istiyordu.Karşı taraftan gelen toplara hedef olmamak için eğilerek koşmaya devam etti.
"Mi! Dikkat et!"
Ne yazık ki sol taraftan hızla gelen topu görmemişti.Topun yüzüne çarpmasıyla yere düşmesi bir oldu.Mi acıyla yüzünü buruşturdu karın soğukluğu yüzüne işlemişti.
"İyi misin?"
Endişeli bakışlarla yüzünü seyrediyordu Milena'nın.
Şaşkınlıktan dili tutulmuştu cevap verecekti fakat karşısında
ki yeşil gözler buna izin vermiyordu.Kız kafasını salladığında çocuk omuz silkip ilerlemeye başladı.Milena'nın kafası karışmıştı.Onla konuşmayı denediğinde konuşmuyor birşey olduğunda ise endişeleniyordu.Tuhaftı.Başka bir açıklaması olamazdı zaten.#
"Tatlım yemek hazır!"
Mi koşarak merdivenlerden aşağı inip hazırlanmış masaya doğru ilerledi.Sandalyesini çekip oturmaya çalıştı fakat masa biraz uzundu.Annesi Mery elindeki ansiklopediyi Mi'nin sandalyesinin altına koydu.
Sessizce teşekkür edip önündeki spagettiyi yemeye koyuldu.Babası bugün yine geç kalmıştı.
Her geldiginde çikolata ya da loly denilen küçük rengarenk toplardan getirirdi.Milena hepsinin pahalı şekerlemeler olduğunu biliyordu ama ailesi varlıklıydı o yüzden bunu dert etmiyordu.Mery'nin hiç çocuğu olmadığı için evlatlık almayı karar vermiş Ruth(yani üvey babası) bu yüzden Milena'ya hep kendi çocuğuymuş gibi sahiplenip severlerdi.Zil çaldığında yerinden fırlayıp kapıya heyecanla koştu.Kapıyı açtığında hayal kırıklığına uğradı küçük kız.Babası değildi aksine büyükanne Ruby gelmişti.
"Ru anne!"
Mi kadıncağızın üstüne çıktıve soğuktan pembeleşmiş yanaklarından öpmeye başladı.
Büyükannesini çok seviyordu babası gibi şekerlemelerden
getirir yatmadan önce ona harika hikayelerinden okurdu.
Hikayeleri hatırladıkça gülümsedi kız.
"Sevgili Milenam! Tanrım ne kadar da büyümüşsün."
Büyükannesi Mi'yi kucağından indirdikten sonra kızına sarıldı.
Birlikte şöminenin karşısındaki
koltuklara yerleştiler.
"Günün nasıl geçti Milenam?"
Mi heyecanla el çarptı ve şen kahkahası odayı doldurdu.
Büyük bir sır verircesine büyükannesi Ru'nun kulağına eğildi."Benimle konuştu Ru!".
Büyükannesi kimden bahsettiğini çok iyi biliyordu.
Mi ona her akşam telefonda onu anlatırdı ve çocuğa yardım etmek istediğini dile getirirdi.
Büyükanne kızın safir mavisi gözlerine baktı.Heyecan ve meraktan göz bebeği büyümüş çilleri biraz daha belirginleşmişti.Onun heyecanına ortak olup merakla sordu Ru."Ne dedi sana Mi?"
Kız birden duraksadı ve şaşkın bir edayla büyükannesine baktı.
"Sadece bir kelime büyükanne Ru ama sanki tuhaf biri."
Büyükanne konuşacağı sırada Mi'nin annesi Mery elinde iki sıcak çikolataları siyah sehpaya bıraktı.
"Tuhaf olan da kim?"
Büyükanne elini ağzına götürüp görünmez bir fermuar çekti.
Mi onu sadece büyükannesinden
başka kimseye anlatmazdı ve söylemeyecekti de.
"Hiç anne! Sadece karşı komşumuzdan bahsediyordum."
Annesi hafif kaşlarını çattı ardından gülümsedi.
"Milena,kadın hakkında böyle konuşmamalıyız.Öyle değil mi anne?"
Büyükanne kocaman gülümsemesiyle Sevgili Mi'ye baktı."Birilerinin uyku vakti gelmiş çoktan."
Küçük Mi yarı uykulu bir vaziyette büyükanne Ru'ya baktı.
Aklına hikaye gelince mavi gözlerini iyice açıp büyükannesinin elinden tuttu.
"Hadi Ru anne! Hikaye oku bana lütfen?"
Ruby Mery'e baktı ve merdivenlerden çıkmaya başladılar.
"Büyükanne doğum günüme bir hafta kaldı bana ne alcaksın?"
Büyükannesi sarı saçlarını tarayıp tarağı beyaz komidinin üstüne bıraktı.
"Söylersem sürpriz bozulur Sevgili Milenam."
Mavi,üstü beyaz kar taneleri ile süslenmiş yorganı kaldırdı Ru anne.Milena yatağına yattıktan sonra üstünü örttü ve büyükannesinin anlatacağı hikayeyi dinlemeye başladı.
"Bir zamanlar Sonya denilen küçük bir kız varmış.Harmoni Diyari denilen Rüyalar ülkesinde yaşarmış ve oldukça yardımsevermiş.Büyükler her sabah Rüyaland'e gider akşam olmadan geri dönermiş.Arkadaşları oranın ne kadar tehlikeli ve küçük canavarların bulunduğunu ballandıra ballandıra anlatırlarmış.Sonya o zamanlar dokuz yaşındaydı ve herkes gibi orayı merak ederdi.
Bir akşam gizlice hazırladığı birkaç eşyayı yanına alarak gizlice penceresinden aşağa atlayıp Rüyaland'e doğru yola çıktı.Yolu az çok tahmin ediyordu fakat kaybolma ihtimaline karşı
yanına aldığı haritayı açıp baktı.
Kırmızı ile işaretlenmiş kocaman "R" yazısını görünce heyecanla haritayı katlayıp çantanın ön cebine koydu.Sonya korkmuyordu aksine cesur bir kızdı.Olacakları biraz bildiği için sarı küçük şişeden içmişti.Belki büyü onu korur diye düşündü kız.Ormanlık alanı görünce yaklaştığını farketti.'Ölüm Ormanı' diye bahsettikleri yer burası olmalıydı fakat buradan sağ çıkması mümkün olmayacağını da biliyordu.Hiç eğitim almamıştı.Buraya genelde koruyucular gelir
Harmoni ülkesi için gizli tutulan yerlere girerlerdi.Orada yaşlı büyücülerin olduğunu biliyordu Sonya ancak görünmezlik iksirinin onu ne kadar koruyacağından şüpheliydi kız.
Tereddütle ormanın içine girdi ve ilerlemeye başladı."
Mi merakla büyükannesini dinliyordu.Bu hikayeyi hiç duymamıştı ama sanki biliyordu.
Sanki birisi gelip her uykuya daldığında kulağına fısıldıyordu bu hikayeyi.Kafasını saçma dermişçesine salladı.Bu olanaksızdı.
"Sonya ağaçlara sarılarak ilerliyor bir yandan da etrafı kolaçan ediyordu.Herhangi bir saldırıya karşı elindeki bıçağı hazırda tuttu.Derin bir nefes aldı küçük kız ama ensesinde hissettiği nefesle irkildi."
Büyükanne Ru hırkasına sarılıp meraklı Mi'sini inceledi.
"Tuttuğu nefesini bırakmadı.Elindeki bıçağı harekete geçireceği sırada sert bir darbeyle ağaca çarptı ve elindeki bıçağı yere düşürdü.Cesur Sonya korkmadığını gösterircesine onu tutan kişiye baktı.Onu görmüyordu ama tuttuğunu hissedebiliyordu Sonya.Bakışlarını ayağından çekip yeşil gözlere baktı."
Milena kaşlarını çatmıştı.
"Ru,onu nasıl görebildi?"
Büyükannesi sevgiyle Mi'ye baktı ve devam etti.
"Karşısında onun yaşlarında bir oğlan vardı.Onun sadece siyahın vücut bulmuş halini gördü etrafı siyah dumanlarla çevrildi.Şaşkınlıktan dili tutuldu Sonya'nın.Gördükleri olağanüstüydü derslerde gördüğü resimdeki aynısı olan Siyah Gölge
tam karşısındaydı.Kehribar rengindeki gözleri yeşil gözlere kilitlenmişti."Sen!"dedi tıslayarak.
"Burada ne arıyorsun?"Sonya şaşkınlıktan büyümüş gözlerini iyice belertti."B-ben ben..." Cümlesini tamamlayamadan bir ses işitti.Bunlar küçük canavarlar yani minivar'lardı.Kafasını sesin geldiği yönden çekip serbest kalan ellerine baktı.O gitmişti.Yeni bir ses daha yakınından geliyordu.Hızlanarak geldiği yönden tekrar geri döndü.Sofya minik kalbinin hızlı attığını farketti.Eve vardığında odanın penceresinden tekrar girip çantasını yatağın altına bıraktı ve kendini uykuya teslim etti."
Mi kızın kurtulduğuna sevinmişti ama aklına takılan siyah gölgeyi hayal ettiğinde birden gözlerinin önünde o belirmişti.Milena bu düşünceleri aklından kovdu belkide büyükannesine sormalıydı.
"Bu hikaye kitabını alabilir miyim büyükanne Ru?"
Ruby kızın alnını öptü.
"Yarın sana getiririm tatlım ama şimdi uyku vakti."
Uyku lambasını kapatıp Milena'ya iyi geceler dedikten sonra odasından çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Milena(ASKIDA)
FantasyTuttuğu nefesini bırakmadı.Elindeki bıçağı harekete geçireceği sırada sert bir darbeyle ağaca çarptı ve elindeki bıçağı yere düşürdü.Cesur Sofya korkmadığını gösterircesine onu tutan kişiye baktı.Onu görmüyordu ama tuttuğunu hissedebiliyordu Sofya.B...