Okunma sayının artması beni ne kadar mutlu etti bir bilseniz! Multimedya'daki Lena.Büyümüş hali.
İyi okumalar...Duydukları karşısında Milena ne yapacağını şaşırmış ve korkmuştu.O çocuğa güvenilmemesi gerektiğini biliyordu fakat ona hiç zarar vermemişti ve üstelik onu korumuştu.Matt'in onu buradan çıkarmayacağını anlamıştı kız.Hemen buradan çıkması gerekiyordu yoksa burada tutsak kalacaktı.
Geriye doğru giderken arkasındaki cam vazoyu farketmemişti.Vazo ahşap parkeye çarpıp tok bir ses çıkartınca bütün sesler kesildi.
Milena arkasına bakmadan olağan gücüyle koşmaya başladı.
Dar ve geniş koridorlar,rengarenk salonları da geçmişti fakat çıkış kapısının nerede olduğunu bilmiyordu Milena.
Hızlanarak sağ koridordan geçti,karşısına balkon çıkınca ne yapacağını bilmiyordu.Burası labirent gibiydi!
"Milena!"
Matt'in öfkeli ve endişeli sesini işitti kız.Ani bir cesaretle balkona doğru koşmaya başladı.
Burası birinci kat ise ölme ihtimali düşük olabilirdi.Çıplak ayaklarını balkonun korkuluklarından sarkıttı.Yakınlarındaki ağacın dalına tutunarak inmeyi denedi Milena.
Oldukça zor bir inişten sonra arkasına bakmadan koşmaya devam etti.Yerdeki dal ve bitkiler ayaklarına batıyor bu korkutucu orman fazlasıyla Milena'yı ürkütüyordu.Soluklanmak için bir süreliğine durdu küçük kız.Burası mezarlıktan farksız bir gri sis örtünmüş korkutucu derecede hayvanlarını veya yaratıkların acayip seslerini işitiyordu.Olduğu yerden bir çıtırtı hisseti Milena.Yaslandığı ağacın arkasından geliyordu bu ses.Korkuyla yere çöktü.Bacaklarını kendine çekip kollarını etrafına sardı.Yaşadığı şeylerin ağırlığı ve yorgunluğu üstüne karabasan gibi çökmüş, evini en çokta ailesini özlüyordu.Milena kafasını dizlerine yasladıktan sonra ağlamaya başladı.Hıçkırıkları ormanın sessizliğine galip gelmiş olmalı ki kuşlar bu sesten dolayı uçup başka ağaçlara konmuşlardı.
"Hey,Neden ağlıyorsun?"
Duyduğu sesten irkilip iyice kendini ağaca yasladı Milena.
Karşısında onun yaşlarında bir kız görünce korku yerine rahatlama duygusu etrafını sarmıştı ama yine de biraz tedirgindi.Kızın sevecen bir tipi vardı.Burnunda hafif çilleri,uzun pembe saçları ve koyu kahve renginde gözleri vardı.
Çok güzel bir kızdı.
"Ben Lena."
Milena şaşkınca uzatılan ele bakıyordu.Açıkçası güven konusunda hassasiyeti derinleşmişti ve ne yapacağını hiç bilmiyordu.
"Milena."
Boğazını temizleyip devam etti.
"Adım Milena.Buradan nasıl çıkabilirim?"
Şaşkın bir şekilde kız Milena'yı inceliyor ona hayranlıkla bakıyordu.Kız bundan rahatsız olduğunu belirtmek istercesine hafifçe öksürdü.
"Sen o'sun"dedi Lena.Gözlerini büyültmüş kızın safir mavisi gözlerini inceliyordu.Korkuyla geriye adım attı kız.Burada tanınması onu ciddi derecede huzursuz etmişti.Büyük ihtimalle onu arıyorlardı.Birden günlerce yemek yememiş olduğunu hatırlayınca karnına keskin bir ağrı girdi Milena'nın.Yerde iki büklüm olmuş ellerini karnında tutup içinden geçmesi için dua ediyordu.Buradan kurtulduktan sonra yemek yiyebilirdi fakat parası yoktu.
Karşısındaki kız onun bu halini anlamaya çalışıyor ve düşünceli tavırla kızı süzüyordu.Onu sevmişti ve aç olduğunu anladığında hemen Milena'yı ayağa kaldırıp üstündeki siyah pelerini çıkarıp kıza giydirdi.Kapşonunuda taktığında tanınmayacak hale getirdi onu.
En azından onları şimdilik idare edebilirdi.
"Korkma seni onlara teslim etmeyeceğim.İlk önce eve gitmemiz gerekiyor.Sakın sesini çıkarma tamam mı?"
Milena anladığını belirten baş sallamayla kıza minnetle baktı.
Bu yardımını unutmayacaktı.
Birlikte ormandan çıkmış şehre doğru ilerliyorlardı.Milena kafasını kaldırmadan yere bakıyor insana benzeyen yaratıklardan ve gölgelerden uzak durmaya çalışıyordu.Durduklarını farkedince Mi, kafasını kaldırıp beyaz rengindeki ahşap eve baktı.Çiçekler saksılarından çıkmış evin duvarlarını sarmalamış etrafa güzel kokular yayıyorlardı.Evin pencereleri uzun ve balkonsuzdu.Bu evde yaşamak güzel olmalıydı diye düşündü kız.Birlikte kapının olduğu yere ilerlediler.Lena iki kez tıklattı.Kapının arkasındaki seslendi.
"Siz kimsiniz?"
"Benim teyze.Bize misafir getirdim."
Kapının kilit açılma sesini duyduktan sonra kapı ardına kadar açılmıştı.Karşılarındaki orta yaşlı tatlı bir bayandı.Beyaza yakın sarı saçlarını yukarıdan topuz yapmış mavi çerçeveli gözlükleriyle onlara bakıyordu özellikle Milena'ya.
"Hoşgeldin kızım.Lütfen içeri geçin ve evin gibi hisset tatlım."
Milena bej rengindeki koltuğa kendini bıraktı.Yaşadıkları şeylerin yorgunluğu üstüne çökmüş açlık kat safhalara çıkmış karnını delip geçiyordu.
"İlk önce yemek yemeye ne dersin Milena?"
Kızın bu sevecen hali onu biraz olsun yatıştırmıştı.Mi ellerini lavaboda yıkadıktan sonra yemek masasına geçtiler ve karınlarını doğurmuşlardı.
Keyifli bir akşam sohbetine girmişlerdi şimdi.Lena'nın teyzesi Diana,Milena'ya buraya gelişlerini,Lena'nın küçükken ki yaptıkları yaramazlıkları anlatıyordu.Mi elindeki çikolata parçacıklı kurabiyeyi bitirmişti.
Lena Milena'nın uykusunun geldiğini anlamış kendi odasındaki misafir yatağına yatırmışlardı.Dayanamayıp kendini derin bir uykuya teslim etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Milena(ASKIDA)
FantasyTuttuğu nefesini bırakmadı.Elindeki bıçağı harekete geçireceği sırada sert bir darbeyle ağaca çarptı ve elindeki bıçağı yere düşürdü.Cesur Sofya korkmadığını gösterircesine onu tutan kişiye baktı.Onu görmüyordu ama tuttuğunu hissedebiliyordu Sofya.B...