Multimedya Milena'nın bulunduğu yer.Tatlı Belaa oyların ve desteklerin için minnettarım.
Umarım hikayemi beğenirsiniz.
İyi okumalar...Şaşkın ördek yavrusu gibi safir mavisi gözleri irileşmiş karşısındaki devasal gemileri hayranlıkla izliyordu Milena.
Gemilerinin kenarları grimsi yosunlar tutmuş, küçük milyonlarca pencereleri olan eskimiş gemiye girmek için sabırsızlanıyordu.Ayaklarının çıplaklığına aldırmadan ilerideki gemiye koşmaya başladı.Kalbi heyecanla çarpıyor mutluluktan gözleri ışıldıyordu.Ayaklarına batan küçük taşları umursamayarak iskelenin yanına durmuş gemiye baktı bir süre.Kapıları ardına kadar açılmış içeriden şen şakrak kahkahalar yükseliyor kapıdan girip çıkan irili ufaklı yaratıklar görüyordu.Bu inanılmazdı! Sanki hepsi masallardan fırlamış gibiydiler ve hayatında hiç böyle büyük bir gemi görmemişti küçük Milena. İçeri gireceği sırada kolunu sımsıkı tutmuş ona kızgınlıkla bakan çocuğu farketti.Daha adını bile bilmediği bu yabancıya güvenmekte hala tereddütlüydü ama olan olmuştu işte.Eve gitmek istese de bunun olmayacağını gayet iyi biliyordu.
"Bir daha yanımdan ayrılmak yok! Tamam mı sarı?"
Küçük burnunu haylazca kırıştırdı Mi sonrasında kollarını çiçek olmuş gibi yapıp etrafını küskün tavırlarla izlemeye devam etti. Pembe dudaklarını büzmüştü ve daha çok tatlı çöğreklere benziyordu.
Oğlan bu tavırlarını inceliyor gülmemek için dudaklarını birbirine bastırıyordu.Bu hali o kadar can alıcıydı ki onu kimsenin göremeyeceği güzel bir kuleye kapatmak istiyordu.Sadece ikisinin olduğu bir yer.
Kafasını hızla sallayıp düşüncelerini sonraya sakladı.
Şimdi bu ufaklığı güvenli bir yere götürmeliydi hemde bu gece.
"Gidiyoruz ve dediklerimi de unutma Milena.Burası gerçek dünyaya benzemez."
Milena'nın kollarını ayırıp elinden tuttu. Önlerindeki kapısı açık gemiye doğru ilerlemeye başladılar.Milena uzun koridoru aydınlatan loş ışıklardan rahatsız olmuştu.Burası tıpkı lağım gibi kokuyordu ve iğrenç bir görüntüsü vardı.Yürüdükçe bastıkları yerin tahtaları gıcırdıyordu.Çürümeye yüz tutmuş duvarlar, köşelerde ölü böcekler vardı.Küçük Mi'nin midesi bulanmaya başlamıştı bile.
"Orada durun bakalım!İzinsiz buraya giremezsiniz!"
Karşılarına izdabut gibi dikilmiş iki yaratığa korku dolu gözlerle baktı Milena.Bunların bacakları kıllı gövdeleri oldukça geniş ve büyüklerdi.Gözleri kırmızı bakışları kızgın boğayı andırıyordu.
Olduğu yerde küçüldü Milena.Oğlanın arkasına saklandı ve minik ellerini çocuğun siyah tişörtün eteklerinden tuttu.Arada kafasını kaldırıp bu korkunç yaratıklara bakıyor sonra kafasını oğlanın sırtına gömüyordu.
"Ben Chups'un oğlu Matt.Harmoni Diyarı'nın kızını getirdim."
Milena duyduklarını anlam veremiyordu.Harmoni Diyarı'da neydi böyle?
Hızlıca başlarını eğip selam verdiler.Milena şaşkın bir şekilde iki yaratığa bakıyordu.İki yaratıkta korkmuş bir şekilde çocuğa bakıyorlardı.Bu halleri o kadar komikti ki kıkırtısına engel olamadı küçük Milena.
Çocuk kıza ters bir bakış attıktan sonra önündekiler çekildi ve büyük altın sarısı rengindeki kalpılar ardına kadar açıldı.
Mi çocuğun adını Matt olduğunu öğrendiği için heyecanlanmıştı.
"Harmoni Diyarı."Sanki bu yerin adını bir yerlerde duyduğunu hatırlıyordu Milena.Sanki...
"Önüne bak sarı düşeceksin."
Önündeki büyük çukuru farkettiğinde kenarından yürüyüp geçmişti.Kafasını kaldırıp yeşil gözlere baktı Milena Orada tanıdık birşey varmış gibi hissediyordu.
"Nereye gidiyoruz?"
Matt derin bir nefes aldıktan sonra sıkıntılı bir şekilde nefesi havaya karıştı.Kızın hiç birşey bilmemesi olumlu yönden iyiydi çünkü o tehlikleli bir çocuktu.Şurayı bile yıkabilecek bir güçteydi.Bu yüzden kızı onun almasını konseyde
kararlaştırmışlardı fakat hesaba kalmadıkları bir şey vardı.
Güvenmek...
"Ölüm Ormanı'na gideceğiz."
Mi küçük dudaklarını araladı.
"Hiii!!! Büyükannem orasının tehlikeli olduğunu söyledi."
Matt'in yüz ifadesi korkutucu hale büründü.
"Yalan söylemiştir inan bana orada istediğin kadar çikolata yiyeceksin.Senin için harika şekerlemeler var."
Milena sevinçle ellerini çırptı.
"Loly!!! Onlardan da varmı?"
Kızın bu kadar mutlu olacağını tahmin etmemişti oğlan.O mutlu olunca sanki herkes daha da mutlu oluyordu.Yanlarından geçen köpek bile.
"Evet ama önce bağırmayı kes çok dikkat çekiyorsun."
Hava karardıkça küçük burnu kırmızı rengine bürünüyordu ve yanakları al aldı.Küçük ellerini çocuğun ellerine hapsetti.
"Üşüyorum."
Şaşkın bir şekilde birleşen ellere baktı Matt.Yeşil gözlerinin içinde hafif şefkat kırıntıları gezindi.
"Az kaldı Milena'm.Evimize dönüyoruz."#
Kollarını yumuşak bir şeye sarmaladı Milena.Uykusunda en son ailesini ve arkadaşlarını görmüştü.Onları şimdiden özlüyor buraya gelmenin ne kadar kötü bir fikir olduğunu düşünüyordu kız.Kafasını yumuşak şeye iyice bastırdı.Düşündükçe boğulacağını biliyordu Milena.
"Aç mısın?"
Gözlerini hızlıca açıp etrafına bakındı.Görüntü bulanık olunca elleriyle gözünü ovdu Milena.
Yanına baktığında ise onu gördü.
Yeşil gözleri daha da belirginleşmiş kızı inceliyordu.
Üstünü değiştirdiğini farketti küçük kız.Karnından gurultular gelince yüzü kızardı ve bakışlarını kaçırdı.
Çocuk onun ifadelerini hayranlıkla izliyordu.Sarı saçları birbirine karışmış gözlerinde uykunun mahrumiyeti vardı.
Hala üstündeki gecelikleriyle duruyordu Milena.Matt sağ elini kaldırdı ve kızın dalgalı sarı saçlarını elleriyle düzeltmeye çalıştı.
"Uyandıysan banyo şu koridorun solunda.Dolaptan istediklerini giyebilirsin Milena'm."
Mi olduğu yerden doğrulup ayağa kalktı.Paytak adımlarla banyoya doğru ilerledi.Yürüdükçe koridorlar renk değiştiriyor bastığı yerler aydınlanıyordu.Sola döndükten sonra önüne çıkan ilk kapıya girdi Mi.Burası harikaydı!
Büyük cam fanusun içinde bir banyoydu.Altın kaplamalı duvarlar ve zümrüt yeşili elmastan yapılmış fayans vardı.
Küvet o kadar büyüktü ki onunla birlikte bir on kişi daha sığabilirdi.Küvetin ilerisinde klozet yanında ise büyük beyaz dolap vardı.Sağında ise büyük bir musluk aşağısında gümüşten küçük küvet vardı.Büyük ihtimal eller orada yıkanıyordu.
Beyaz sandalyenin üstüne konulmuş havlu ve sabunları gördü Milena. Pembe olan sabunu eline alıp kokladı.
Kokusu lavanta karışımı mine çiçeğiydi.Gerekli olan malzemeleri alıp banyoya doğru ilerledi.Yarım saat sonra işi bitmişti tatlı Milena'nın.Dolaptan bulduğu lacivert elbiseyi üstüne geçirmiş dallarla sarmalanmış üstünde küçük papatyaları olan tacı sarı lepiska saçlarına takmıştı.Uzun kirpikleri gözleri etrafında o kadar güzeldi ki herkes bir iç çekerdi onu gördüğünde.Kurutma makinesini çekmeceye koydu Milena.Elbisenin etekleri dizlerinin biraz üstündeydi ve dantel işlemeleri vardı.Kapıya doğru ilerledi kız.Kapının kulpunu açtı.Dışarıya başını uzatıp koridorlara baktı.Etraf oldukça sessizdi.Bedenini de dışarıya çıkartıp ilerlemeye başladı.Koridorlardaki tablolar gerçekmiş gibiydiler sanki Milena hareket ettikçe tablolardaki nesnelerde hareket ediyordu.Koridorun sonunda merdivenler vardı.Mi aşağıda ne olduğunu çok merak ediyordu.
Ayağa inmeye başladı.Tepeden aşağıya doğru salkan avizelere hayranlıkla baktı Milena. Su damlaları şeklinde birer birer aşağıya sarkmış güzel bir görüntü ortaya çıkmıştı.En son basamağı indikten sonra etrafına baktı sağında ve solunda koridorlar ve rengarenk kapılar vardı.Hepsinin üstünde beyaz yıldız vardı bazıları yanmış bazıları ise sönüktü.Önündeki büyük ve geniş koridora doğru ilerledi küçük Milena.Etrafında minivarlar vardı hepside işlerine odaklanmış hiçbiri kıza bakmıyordu.Önündeki yarı açık kapıya baktı kız.Hepsi oradan geliyor olmalıydı.
Solundaki dar koridordan hafif sesler geliyordu.Milena meraklı bir şekilde yavaş adımlarla dar koridora girdi.Önündeki küçük kapı hafif aralıklıydı.
"Onu ne yapmalıyız efendim?"
Muhtemelen iki adam konuşuyorlardı fakat çok anlaşılır değildi.
"Ben yokken hiç bir şekilde dışarı çıkmasın mümkünse evden çıkarmayın.O tehlikeli."
Adam hafifçe güldü.
"O ufaklığın tehlikeli olduğunu mu düşünüyorsun? Yapma Matt.
Daha hiç bir bilgisi yok."
Masaya sert bir şekilde vurulma sesi geldi.
"Dalga mı geciyorsun sen benimle! Bir daha onunla dalga geçersen seni öldürürüm! Milena'ya kimse dokunmayacak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Milena(ASKIDA)
FantasyTuttuğu nefesini bırakmadı.Elindeki bıçağı harekete geçireceği sırada sert bir darbeyle ağaca çarptı ve elindeki bıçağı yere düşürdü.Cesur Sofya korkmadığını gösterircesine onu tutan kişiye baktı.Onu görmüyordu ama tuttuğunu hissedebiliyordu Sofya.B...