Kelly'nin çığlıklarıyla gözlerimi açtım,
"Matt, Matt!Uyan lütfen, uyan!"
"Ben iyiyim."
Tekrar gözlerimi kapattım.Beni sarsıp uyandırmaya çalışıyordu.Tekrar gözlerimi açmak zorunda kaldım.Oturmama yardım etti sonra hızla bana sarıldı.
"Sana bir şey oldu diye çok korktum."
"Bir şeyim yok, iyiyim.Kevin'in nerede olduğunu biliyor musun?"
"Galiba odasında uyuyor."
"Çok iyi." Uyandığında uyuşturucunun etkisinden kurtulmuş olacaktı.
"Matt burada ne oldu,anlatacak mısın?"
Olanları anlattım,haklı olarak korkmuştu.
"Yarın sabah onu rehabilitasyona götüreceğim. Bir süre orada kalır zaten."
Sonra ayağa kalkıp yüzümü temizledim.Sağ gözümün altı şişmişti,boynumda fazla derin olmayan bir çizik vardı,vücudumun diğer yerleri de bölüm bölüm morarmıştı.Ancak Chris geldikten sonra Kelly'nin yanından ayrılıp uyuyabildim.
Sabah Kevin'in odasına gittim.Resmen ayaklarıma kapanıp benden özür dilemişti, sonra onu rehabilitasyona bıraktım.Ertesi günleri neredeyse stüdyoyadan hiç çıkmayarak geçirdim.Her gün gidip doktordan durumunu öğreniyordum.Yaklaşık bir aylık aradan sonra Chloe'yla görüşebilmiştim,artık kafede çalışmıyordum.Birine sarılmaya çok ihtiyacım vardı bu yüzden onun evinde buluşmaya karar verdik.Evine giderken hafif bir kırmızı şarap almıştım,onun da etkisiyle ve biraz da kendimizden geçerek yatağı Chloe'nun yatağında sonlandırdık.
Her zamanki gibi erkenden uyanmıştım.Artık etkisinde olduğum bir şey olmadığı için gerçeklere döndüm.Kevin aklımdan çıkmıyordu,kendi kendini nasıl yok ettiği gözümün önünden geçip duruyordu.O kadar dalmışım ki Chloe'nun uyandığını saçıma dokunduğunda fark ettim.
"Bir şey mi oldu sevgilim?"
"Kevin'in durumu git gide kötüleşiyor ve ben ne yapacağımı bilemiyorum."
Yanağımı öptü,
"Ben hep buradayım Matt,ne zaman ihtiyacın olursa."
Gülümsedim ve ben de onu öptüm.
"Kahvaltıyı hazırlayayım o zaman ben." diyerek yataktan çıktı, üstünü giyindi. Ben başımın ağrısı biraz geçer belki diye yatakta bir süre daha durdum.Mutfaktan gelen takırtı sesleri başıma hiç iyi gelmeyince ben de mutfağa gitme kararı aldım.
Kahvaltıdan sonra doktordan gelen telefondan Kevin'i görmem gerektiğini öğrendim.Kendimi Chloe'nun kollarından zor kurtararak hastanenin yolunu tuttum.Doktor durumunun kötüleştiğini ve en geç yarın sabah beyin ölümünün gerçekleşeceğini söyledi.
"Eğer bir veda konuşması yapmak istiyorsan bu son şansın."
İçeri girdim. Kevin konuşamıyor ama yazabiliyordu.Hemşirenin verdiği beyaz tahtanın üstüne yazıp yazıp siliyordu. Eski Kevin'a geri dönmüştü. Yine aklına gelen her türlü olayı anlatmak için yazı yazmaktan çekinmiyordu.Aynı 7-8 yaşlarındayken geceleri dışarı çıkıp konuştuğumuz zamanki gibiydi.
Sonra kolunu yanındaki sehpaya uzatmaya çalıştı,gazeteyi almaya çalıştığını anlamıştım.Beyaz tahtasına yazdı,
"Sağ alt köşe."
Sağ alt köşede The Tornodos'un yani babamın grubunun son konserini Los Angeles'ta vereceğini yazıyordu.
"O konsere git Matt!"
Sonra silip tekrar yazdı,
"Bu senin son şansın..."
"Ve benim de son isteğim."
Başına gelecekleri biliyordu ama yine de hiçbir şeye rağmen soğukkanlılığını bozmamıştı.
"Sen de annene yardım etmeme izin ver,hasta olduğunu biliyorum."
Başını 'hayır' anlamında salladı.
"Kevin lütfen."
Kabul etmek zorunda kaldı.O sırada hemşire gitmem gerektiğini söyledi.Ayağa kalktım.Kevin bir kez daha beyaz tahtasına yazdı,
"Yarın görüşecekmişiz gibi düşün."
Kapıdan çıkarken döndüm,
"Yarın görüşürüz Kevin."
Arabaya biner binmez,bir anda ağlamaya başladım. Neyseki yarım saat içinde değişik bir şekilde kendime geldim.Bu geceyi Chloe'yla geçirmeye karar verdim.
Arabamla evinin önüne yaklaştım.O anda kapının önünde,Chloe'nun bana giymem için verdiği kıyafetlerin üstünde olduğu bir adam duruyordu.Bir süre sonra Chloe kapıyı açtı.Kuzeni sandığım adamı dudaklarından uzunca öptü.Sonra içeri girdiler.Sanki bir dram filmi izliyormuş gibi hissettim.Başrolde ben vardım ve artık her şeye alışmıştım.Eve gidip yatağıma uzandım.Gözlerimi tavana dikip saatlerce bekledim.Gece yarısı Kevin'in ölüm haberini aldım.Ertesi sabah da 2 hafta sonraki babamın konseri için bilet aldım.Los Angeles'ta kazandığım paranın yarısından çoğunu Kevin'in parasıyla birlikte annesine yolladım.
The Tornados'u yani babamın grubunu karşılamak için havaalanındaydım.Etrafımda bir sürü çılgın hayranlar vardı ve şimdiden hepsi bağırmaya,çığlık atmaya başlamışlardı.Bu kadar insanın beklediği adamın babam olmasından gururlanmıştım ama o beni tanıyacak mıydı bilmiyordum.
Grubun uçağı 2 saatlik gecikmeyle geldi. Herkes bariyerlere yapışmıştı.Ben de kendimi onların arasına attım.İç organlarımın ezildiğini hissettim.Ama sonunda bariyerlere ulaşmıştım.
İçeri girmeye başladılar.Arkamda devamlı bir çekme ve itme vardı.Önce grubun adını hatırlayamadığım davulcusu geçti. Bizim Dominic'e göre oldukça iri yarı bir adamdı.Sonra babamı gördüm. Herkesle fotoğraf çekilmeye ve imza vermeye çalışarak yavaş yavaş geliyordu.Karşı bariyerlerdekilere imza veriyordu.Sonra kalemi uzatıp bizim olduğumuz tarafa doğru gelecekti.O dönerken tüm gücümle bağırdım,
"Baba!!"
Etrafımdakiler şaşkınlıkla bana baktılar ve babam da.Sonra yanımdakiler bana gülmeye başladı,o sırada babam hemen uzaklaşıp kendini arabaya atmıştı.
Daha fazla orada durmak istemiyordum.Kendimi oradan çıkarmam girmemden çok daha kolay oldu.Şimdi ne yapacaktım?Eve dönmekten başka bir çarem kalmamıştı.
Çıkışa yöneldim ve bir anda yetişkin bir ayı boyutunda bir adama çarptım.
"Özür dilerim, sizi görmedim."
Cebinden bir zarf çıkardı,
"Yarınki konsere kapı açılışından 3 saat önce gel,korumalara bunu verip içeri gireceksin."
Bu duygu değişimleri ergenlikten daha yeni yeni çıkmakta olan vücuduma fazla geliyordu.Az önceki havasızlık ve organ ezilmesi etkisiyle orada hafif bir baygınlık geçirdim.
Birkaç gündür Dominic'le konuşmuyordum.Bunun nedeni stüdyoda yaşadığımız bir tartışmaydı.O zamandan beri evde bile onunla karşılaşmamak için uğraşıyordum.Chris her ne kadar aramızı düzeltmeye çalışsa da bu sefer başarılı olamamıştı.
Ertesi sabah kendime iyi bir çekidüzen verip konsere gidecektim.Sabah güzel bir kahvaltı yaptım, üstüme tertemiz kıyafetler giydim.Dom geçen gece eve gelmemişti,onun için endişeleniyordum.Chris'ten Dominic'ten haber alırsa bana söylemesini istedim.Dünkü iri abilerin dediği saatten önce gitmek için biraz erken çıktım.
Konserin olacağı arenanın önünde yarım saat kadar bekledim,sonra o abiler beni gördü.İçeriye,
"Çocuk gelmiş!"diye bağırdıklarını duydum.Daha sonra biri yanıma gelip,
"Beni takip et!"dedi.Adam oldukça iri olduğundan çok korkmaya başladım.Adamın arkasından ilerlerken Chris'ten mesaj geldi.Dom dün gece sadece biraz fazla içip geceyi bir kız arkadaşının yanında geçirmişti.Ben mesajı okurken adamın bir anda durup,
"Burada bekle"demesiyle irkildim.Galiba kulisin önüne gelmiştik ve babam da içerideydi.Kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Yüzümün kıpkırmızı olduğuna emindim.Nefesimi kontrol etmeye çalışırken içeriden babam çıkıverdi.Yüzünde içten bir gülümsemeyle,
"Matt?!"
Yine heyecanlanmıştım ve sesim kısılmıştı.
"Baba,ben...Yani, konsere kaç kişi gelecek?"ne diyeceğimi bilememiştim.
"Ne diyorsun sen gerizekalı,gel buraya." diyerek güldü ve bana sımsıkı sarıldı.
Kulise girdik. İçerisi 5 yıldızlı otel odası gibiydi.Başta ne yapacağımı bilemedim sonra babam beni yönlendirdi.
"Otur şöyle,konuşalım biraz."
Karşıma oturdu,ona baktıkça kendimi görüyordum.Bir süre sessizce birbirimize baktık.Sanki Kurt Cobain'le karşılaşmış gibi heyecanlıydım,onunla müzik hakkında derin derin konuşmak istiyordum.Ve aynı onun gibiydi olmak istiyordum.
Ben bunları düşünürken babam aramızdaki sessizliği bozdu,
"Los Angeles'a bugün için mi geldin?"
"Hayır, biz albüm çıkarmak için buradayız yani ben ve grubum."Konuşurken sık sık yutkunuyordum hala alışamamıştım.
"En son piyano çaldığını hatırlıyorum."
Bu söylediğiyle aslında ona ne kadar kızgın olduğumu hatırladım.Toparlandım,
"En son emeklediğimi de hatırlıyor olabilirsin,çünkü ben seni hiç hatırlamıyorum."
Kendini kötü hissetmesini sağlamıştım, istediğim şeylerden biri de buydu zaten.
"Matt ben senin yanında olmak isterdim.Ama böyle olması gerekiyordu. Ben hem taksi şoförülüğü yapıp hem de karıma ve çocuklarıma bakamazdım.Şu an her şey yolunda."
"Ama eğer bizi terk edip gitmeseydin ben yalnız büyümezdim,annem daha hızlı ve mutlu bir şekilde tedavi olabilirdi ve abim de evden kaçmazdı.Pardon bir de Roger sorunu var tabii.Sen bilmiyorsundur ben özet geçeyim Roger beni,annemi ve kız arkadaşımı öldürmeye çalışan adam." sesimi yükselterek bunları söyledikten sonra kulistekiler yavaş yavaş içeriyi boşalttı. Babamla baş başa kalmıştık.Parmağıyla beni işaret ederek,
"Peki sen? Buraya gelirken arkanda kimse bırakmadın mı?Seni özleyecek kimse yok muydu?Ya da belki de sana ihtiyacı olan?"
Elimi yumruk yaptım.Tam ona vuracaktım ki elimi tuttu.Elimi indirirken,
"Çünkü ben senin oğlunum."dedim.
"Oğlum olman benim yaptığım hataları tekrarlamak zorunda olman anlamına gelmez."İki eliyle omuzlarımı tuttu,
"Benden çok daha iyi olacaksın,her yönden."
İki bardağa bira doldurup geldi,
"On sekizini doldurdun değil mi?Miden falan bulanmasın diye soruyorum."
"Bence senin içmen daha tehlikeli. Yaşlısın sonuçta."
Güldü,ortam biraz ısınmıştı, az önceki gerginlikten eser yoktu.
"Marilyn, yani annen nasıl?Bu aralar neler yapıyor biliyor musun?"
"Çok iyi, kitap yazıyor.Hatta kitapla bizim albümü aynı gün yayınlamayı düşünüyoruz.Hangisi daha çok satarsa öbürünü yanında verebiliriz."
"Tabiki albüm satacak."
"Nereden biliyorsun ki?"
"Çünkü bu gece sizin reklamınızı yapacağım.Grup arkadaşlarını çağır,bizim ön grubumuz olarak sahneye çıkacaksınız."
Ayağa kalktı,
"Ve konser çıkışı Devon'a gidiyoruz.Çünkü Marilyn'i çok özledim."
"Ve son bir şey de abin şu an sahnede ekipmanları ayarlıyor, eğer bir merhaba demek istersen benimle gel."