İki eski apartmanın arasında kalmış sokakta çoğu kişinin sonuna benzeyen sonu olan adama hiçbir duygu barındırmayan mavi rengini kahverengi ile kamufle ettiğim gözlerimi çevirdim ve keskin uçlu bıçağımın ucunda bulunan kırmızı renkteki yerde yatan adama ait olan kana sonkez bakıp adamın üzerinde ki beyaz çoğu yeri yırtık olan gömleğin kırmızıya dönmüş olan bir parçasına hafifce dizimi kırıp bıçağın üzerinde ki kanı temizledim.
Adamın kesik kesik olan iğrenç suratına mutlulukla baktım. Bıçağın kanını temizlemek için kırdığım dizimi tekrar dik bir hale getirip iki apartmanın arasında kalmış olan sokağın çıkışına ilerledim.Hala yerde yatan adamın iniltilerini aldırmadan.
Az önce hafif olan yağmur biraz daha şiddetini arttırmıştı tahminimce saat gece on iki buçuğu bulmuştu. Sokakta sadece köpek uğultuları, yağmurun yere değiş sesi ve ayağımdaki siyah ama çamurdan lekelenmiş olan postallarımın sesi vardı.
Yağmur şiddetini her saniye daha arttırıp yere değiş sesini daha yüksek bir seviyeye çıkarırken kahverengi saçlarımın daha koyu bir renk aldığını tahmin ediyordum. Koyu gri renk olan ceketimin kapşonunu kollarımı arkaya uzatarak aldıktan sonra koyu kahverengi saçlarımı kapattım ve kafamı yere eğerek yüzüme yağmur damlalarını gelmesini engellemeye çalıştım. Kafamı yere eğmemle beraber gözümün önüne gelen ıslak saçlarımı umursamadan yürümeye devam ettim.
Çoğu insanın yağmur insanı arındırır(!) sözünü anlamıyorum.
Zaten buda aptallıklarından degilmi. Birinin içinde kötülük varsa onu hiçbir şey temizleyemez. Tıpkı beni temizlemediği gibi...En sonunda (!) Sokağın çıkışına geldiğimde soğuk hava biraz daha kendini belli etmişti.
Adımlarımı daha seri bir şekilde atıp hızlandım kafamı hafif kaldırıp etrafa baktığımda belli aralıklarla konulmuş olan sokak lambalarının aydınlattığı cadde de benden başka kimse yoktu. Bunu pekde taktığım söylenemezdi. Ben zaten herzaman yalnızdım. Benim tek yanımda kalan yalnızlıktı.
Bir on beş dakika kadar yürüdükten sonra evimin bulunduğu sokağa gelmiştim. Sokağın girişinde bir tane sokak lambası vardı. Hergün çalışan sokak lambası bugün çalışmıyordu ama bu benim için sorun teşkil etmiyordu çünkü korkmuyordum.
Yoğun köpek uğultularını kulak ardı ederek yürümeye devam ettim. Hızını hiç kesmeden devam eden yağmur taktığım gri kapşonu artık daha koyu bir renge getirmişti. Ayağımdaki postalın üstündeki çamur lekeleri yağmurdan dolayı temizlenmiş ve parlak bir renk almıştı. Yağmur zaten sadece maddi temizlik sağlardı değilmi??
Adımlarımı biraz daha hızlandırdım. Eski ve yeni evlerin bulunduğu sokağın sonunda ki apartmana ulaştım. Apartmanın girişindeki büyük, ağır demir kapıyı açmak için siyah kotumun ceplerini yokladım. En sonunda yağmurdan dolayı ıslanmış olan siyah kotun içindeki soğuk metal elime gelince hemen tutarak seri bir şekilde elime aldım ve anahtar deliğine soktum ve sağa doğru çevirdim. Açıldığını belli eden sesten sonra anahtarı çekerek eski yerine yani kotumun cebine koydum daha sonra ağır demir kapıyı ileri doğru iterek açtım. Önümdeki gri ama yağmurdan ıslanmış olan betonu geçerek apartmana adımımı attım. Apartmanın içide yağmurdan dolayı soğumuştu. Yavaş adımlarla apartmanın içine ilerledim.
Karşımdaki şu an altıncı katta olduğunu gösteren asansörü es geçerek merdivenlere yöneldim ve tuhaf bir rengi olan mermerlere gözümü dikerek yine aynı yavaş adımlarla merdiveni çıkmaya başladım. Dışarıda ki yağmur hızını hiç kesmeden hala devam ediyordu bunu dışarıdan gelen ses belli ediyordu. Yavaş adımlarımi devam ettirirken 3. Kata gelmiştim bıraz önce kotumun cebine koymuş olduğum anahtarı çıkarıp kapının kilit yerine soktugum anahtarı çevirip açtım daha sonra ayakkabılarımı çıkarmadan evimin karanlık koridoruna girdim.
Koridorun lambasını yakmadan bir müddet ilerledim. Ayakkabılığın olduğu yere gelince durup ıslak postallarımı çıkarıp sol elime aldım boşta kalan elimlede elektrik düğmesini arıyordum. Elimi duvarda biraz daha sürdüğümde elimin altına gelen çıkıntıyla düğmeye basıp koridoru aydınlattım ve önümdeki ayakkabılıga postallarımı koydum.
Derin bir nefes aldım ve odamın olduğu tarafa ilerledim. Odamın önüne gelince kapı kulpunu aşağıya indirip kapıyı araladım ve sadece ay ışığının aydınlattığı odama girdim.
Ay ışığı odayı azda olsa aydınlattığı için ışığı açmadan ilerledim ve elbise dolabımın önüne geldiğimde gri kulpları tutarak siyah kapakları açtım ve sade gri renkteki iç çamaşırlarımı aldım ardından siyah uzun kollu yün kazağımı ve koyu gri eşofman altımi alarak siyah elbise dolabımın kapağını kapattım. Arkamı dönüp odamın içinde ki banyoya ilerledim.
Banyo kapısını açıp soğuk zemine adımlarımı beyaz(!) Küvetin yanına ilerledim ve ılık suyu ayarlayıp dolmasını beklerken bir taraftan da üstümdeki kıyafetlerimi çıkartıp ıslak kotumun cebindeki yağmurdan nasibini almış olan ve hala çalışan telefonumu banyodaki rafa koydum. Üstümden çıkarmış olduğum kıyafetleri rastgele bir yere attım küvete baktığım da yeteri kadar dolmuştu. Musluğu kapatıp soğuk zeminde ki ayağımın birini küvetin içine soktum daha sonra diğer ayağımı ve bedenimi ılık suya bıraktım. Soğuk bedenim ılık suyla buluşunca hafif bir ürperme oluştu ama bir iki saniye sonra alışmıştım.Gözlerimi kapatarak bugün olanları düşünmeye başladım. Eve gelirken ara sokakta küçük bir çocuğu sıkıştırıp ondan parayı almak isteyen adamı görünce sinirlenmiştim duygusuz olabilirim ama bir çocuğa bunun yapılmasına izin vermem.
Ilık suyun altında biraz daha durduktan sonra kahverengi saçlarımı ve vücudumu yıkadıktan sonra küvetin tıpacını açıp ılık suyun küvetten akmasını bekledim.
Küvet tamamen boşalınca soğuk suyu açıp durulanmaya başladım. Üşüsemde aldırmadım ve durulanmaya devam ettim.Durulanmayı bitirdikten sonra bornozumu giyip raftaki telefonu alıp bornozumun cebine koydum ve banyonun kapısını açıp odama adımımı attım bornozumu çıkartıp yatağın üstüne koydum.
Önceden ayarlamış olduğum kıyafetlerimi giydim ve saçımın ıslak olmasına rağmen soğuk yatağımın içine girerek gözlerimi kapattım. Uykuya ihtiyacım vardı zaten dünya yeterince yorucuydu bide gün içinde olanlar vardı ağırdı bunlar bu fiziksel bir yük değildi bu zihinsel bir yükdü.
Gözlerim artık hayatımın bir parçası olan karanlığı kendine çekerken hiç bir şeyi umursamamaya çalıştım ve karanlığa daldım.
ARKADAŞLAR
Ben bu kitabı 1 yıldır aklımda kurguladım ve en sonunda buraya yazdım ve ben HİÇBİR KİTAPDAN ALINTI YAPMADIM VE WATTPADA ARAŞTIRDIĞIMA GÖRE AYNI ADDA BİRKAÇ KİTAP VAR VE KURGULARINA BAKMADIM NE KONU ALDIGINA FALAN YANİ...
Burada kötü çocuk yok kotü kızda yok burda kötüleştirilmiş bir kız var karanlığa giden bir kız değil karanlik olan bir kız var şuan ne dediğimi anlamayabilirsiniz ama okudukça ben bölümler yazdıkça zaten anlayacaksınız lütfen bana yorumlarınızı bildirin iyi ve kötü ki ben eksiklerimi tamamlayım voteleri eksik etmeyin buarada
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAH MELEK#wattys2016
Teen FictionBir kız ne kadar karanlığa batabilir. O belkide o karanlık kuyuya fazlasıyla batmıştır. O karanlık kuyuya belki batmak istememişti fakat onu o kuyuya atmak için çok uğraşmışlardı onu o kuyuya bile bile batırmışlardı. O kötü değil o kendi isteğiyle t...