Multimedya:Leydi Emma ve Prenses Isabella
Müsabakayı Alexander kazanmıştı.Benim için çok heyecan dolu ve bir o kadar sıkıntılı geçmişti. Bir an Alexander, John'un üzerine doğru ilerleyince ona birşey yapabileceğini bile düşünmüştüm. Ama gerçekte Alexander asla John'a zarar vermez veya zarar verilmesine izin vermezdi. John ve Alexander,Emma ve benim gibi uzun zamandır arkadaşlardı. Bizim gibi onlarda birbirlerine güvenirler ve birbirlerini korurlardı. Müsabakadan sonra Emma'yla birlikte gezemediğimiz ormanı gezmeye karar verdik. Ormanda ilerlerken aklıma gelen bir soru ile Emma'ya döndüm."Emma, prens Alexander kolundan ufak bir yara almıştı, acaba birşey olur mu?"Emma benim bu ani sorumla birlikte şaşkın gözlerle bana baktı. Ne kadar müsabakada Alexander yara alınca rahatlasam da sonradan pişman olmuştum ve Alexander'ın önemli birşeyi olabilirdi. Emma'da benim bu sorum üzerine birkaç dakika sustuktan sonra cevap verdi."Isabella,prense birşey olmamıştır,merak etme.Hem soylulardan önce alanı terk ettiler. Eminim ki,yarasına baktırmıştır."Emma bunları söyledikten sonra ona hak vermiştim.Emma'ya da bunu belli etmek için başımı olumlu anlamda salladım.Bir süre sessiz bir şekilde yürüdükten sonra Emma bana döndü ve neşeli bir ses tonuyla konuşmaya başladı."Duyduğuma göre,ormanın içinde çok güzel manzaralı bir göl varmış,orada ne zamandır yapamadığımız sohbetimizi yapalım mı?"Onun bu sözlerinden sonra bende aynı neşeli ses tonuyla yanıt verdim."Olur,canım. Hem bende seninle sohbet etmeyi özlemiştim."Konuşmamızdan sonra Emma'yı takip etmeye başladım ve söz ettiği göle doğru ilerledik.Göle vardığımızda düşündüğümden daha güzel ve huzurlu bir yer olduğunu anladım.Yemyeşil ormanın içinde büyük ve güzel bir göldü.Göle yakın olan büyük, yaşlı bir ağacın gölgesine oturduk ve bu huzur verici manzarayı izlemeye başladık.Uzun süre boyunca aramızda huzurlu bir sessizlik vardı.Bu sessizliği Emma bozdu."Isabella sana birşey sormak istiyorum ama vereceğin tepkiden korkuyorum."Bu sözleri üzerine bir süre şaşkın şaşkın ona baktım.Sonra onun içini rahatlatmak adına şu sözleri söyledim."Bak Emma, sen benim bu hayattaki tek arkadaşım ve can dostumsun.Sana söylediklerinden dolayı hiçbir zaman kızmadım, kızmam da."
Söylediklerimden sonra gözle görülür bir şekilde rahatladı.Boğazını temizlediktan sonra bana söylediğinde kızmamdan korktuğu olayı anlatmaya başladı."Müsabakada birşey gördüm ve belki fark etmemişsindir diye sana söylemek istedim.Prens Alexander ile ilgili.".Konuşması dahada şaşırmama neden olmuştu.Prensle ilgili ne söyleyecekti ben Emma'ya kızacaktım.Merak ettiğim için bu merak ses tonumada yansımıştı." Evet, Emma.Seni dinliyorum.Anlat lütfen."Bir süre daha sustuktan sonra tekrar konuşmaya başladı."Bak,Isabella. Prens, müsabakaya çıktığı andan itibaren sana bakmaya ve verdiğin tepkileri incelemeye başladı.Bir ara dikkati dağıldı hatta.Sen tabi bunların hiçbirini fark etmedin, o ara müsabakayı izliyordun.O dikkat dağınıklığından sonra senin olduğun tarafa tekrar baktı ve gözlerinden bir anlık öfke geçtiğine yemin edebilirim.Sonrada John'a daha hızlı saldırmaya başladı ve zaten kazandı."Emma ilk kez bu kadar uzun konuşmuştu ve söyledikleri beni anlamadığım bir şekilde hem heyecanlandırmış hem de şaşırtmıştı.Emma'ya baktığımda tepkimi ölçtüğünü gördüm.Ne diyeceğimi anlamaya çalışır gibi bir hali vardı.Bende onu daha fazla bekletmeden konuşmaya başladım."Emma, emin misin? Belki bana değil de benim yanımda veya arkamda oturan birine bakmıştır."Emma kendinden emin bir şekilde "Eminim, sana baktı.Hatta senin verdiğin tepkiye sinirlendi ve daha kararlı saldırmaya başladı." Emma'dan duyduklarımdan sonra çok şaşırmıştım."Bilmiyorum, dediğin gibi hiçbirini fark etmedim.Dediklerine inanıyorum ama Alexander neden böyle birşey yapsın ki?"Sesim anlamlandıramadığım bir şekilde heyecanlı çıkmıştı.Alexander'ın beni izlemesine, incelemesine heyecanlanmış olamazdım, değil mi? Düşüncelerimi bölen Emma'nın sesi olmuştu."Bilmiyorum ama sana bu söylediklerimin doğru olduğuna dair yemin bile edebilirim."Emma, ona inanmadığımı düşünüyordu.Ama bilmiyordu ki onun kadar güvendiğim başka hiçbir dostum yoktu.Birden ona döndüm ve aklıma nereden geldiğini bilemediğim bir soruyu sordum."Sence Alexander Lutwig nasıl biri?"Emma'da benim gibi bu sorduğum sorunun nereden çıktığını anlamamıştı, genede sorumu cevapladı."Bence, Alexander Lutwig göründüğü kadar gizemli ve kibirli değil.Halkına düşkün bunu bugün halkını selamlamasından anladım.Sen şimdi belki John Holdblack halkı selamlamayı istedi diyeceksin ama bence Alexander istemeseydi bu selamlama olmazdı.Aynı zamanda John Holdblack'i çok sevdiği ortada, bizim gibiler diyebilirim yani Alexander'ın da bizden farkı yok,yakışıklı ve de halkı tarafından aşırı derece de sevilmesi dışında."Sonra bana dönüp "Sence nasıl biri?"diye sordu.Bir-iki dakika düşündükten sonra Emma'ya cevap vermek icin konuşmaya başladım."Bence Alexander hala gizemli biri.Ama halkına düşkünlüğü konusunda sana katılıyorum.Ayrıca halkına düşkün olması kibirli olmadığı anlamına gelmez, bence Alexander çok kibirli biri.Bu arada bizde halkımız tarafından seviliyoruz bunu sakın unutmayınız, leydim."Sözlerimi bitirdiğimde Emma'nın arkamda bir yere baktığını fark ettim.Aniden baktığı tarafa döndüğümde bir çift yeşil gözle karşılaştım.Alexander ve John birlikte, John'un eli Alexander'ın omzunda dostça karşımızda duruyorlardı.Alexander'ın gözleri üzerimdeydi ve gözlerini üzerimden çekmeye hiç niyeti yoktu.Aramızdaki bakışmaya yine ben son vermiştim.John'a baktığımda onunda Emma gibi şaşkın bir şekilde etrafına baktığını fark ettim.Sonrada Emma'yı incelemeye ve Emma'ya bakmaya başladı.Bu manzarayı birgün gördüğüm çok üzüleceğimi düşünsemde baktığı kişi Emma, tek can dostum olduğu için doğru düzgün kızamıyordum.Çünkü benim John'a karşı hissettiğim hoşlantı veya etkilenmeden başka bir şey değildi, bende bunun farkındaydım artık.Emma güzel, anlayışlı ve bir o kadar yardımsever bir leydiydi.Bunu buradaki herkes çok iyi biliyordu.John'un ondan etkilenmesi çok normaldi.Ben bunları düşünürken aramızdaki sessizliği bozan Alexander olmuştu."Benimle hiç konuşmadan beni ne kadar iyi tanımışsınız, prenses.Sizle en son 1 sene önce konuşmuştuk, o konuşmadan bunları çıkarabiliyorsanız iyi bir gözlemcisinizdir.Bir konuda size katılıyorum, eminim halkınız sizi de Leydi Emma'yı da halkımın beni sevdiği kadar seviyordur." Bu sözlerden sonra soylediklerime pişman olmuştum.Tam ben birşey söyleyecekken Alexander, John'a döndü ve beni daha da pişman eden şu sözleri söyledi."Dostum, hanımlar benim gibi kibirli ve gizemli biriyle konuşmak veya görünmek istemezler hem zaten benimde kraliyet sarayında işlerim var, gitmem daha iyi olur."John şaşkın bir şekilde Alexander'a bakarken ben gözlerimi Alexander'dan çekemiyordum.Üzgün bir şekilde ona baktım ve tam gidecekken konuşabildim."Prens Alexander, özür dilerim.Biraz ileri gittim sizi tanımadan daha doğrusu, tam olarak tanımadan bunları söylemem yanlıştı."Prens duyduklarına şaşırmış bir şekilde bana bakarken John konuşmaya başladı."Madem prenses de özür diliyor bence büyütme, dostum.İşlerin önemli değilse ve hanımefendilerde bize katılmak isterse biraz gölün çevresinde dolaşalım, ne dersiniz?"Arayı yumuşatmaya çalışması beni gülümsetmiş ve Emma'ya sorar gözlerle bakmama neden olmuştu.Emma olumlu bir şekilde başını sallayınca bende aynı şekilde karşılık verdim.Sonra hepimiz Alexander'ın vereceği tepkiyi merakla beklemeye başladık.Alexander bir süre bana baktıktan sonra Emma ve John'a baktı."Tamam, leydi Emma ve prenses için sorun değilse olur." dedi.Bu söyledikleri hepimizi gülümsetmişti.Birkaç dakika sonra hepimiz hareketlendik ve gölün çevresini yavaş adımlarla turlamaya başladık.Emma ve John biraz önden giderken ben ve Alexander arkalarından onları takip ediyorduk.Alexander yanımdayken farklı hissediyordum.Nasıl farklı bilmiyordum ama yinede hissettiklerimin farklı olduğunun farkındaydım.Bunları düşünürken birden ayağım takılınca tökezledim ve tam düşecekken iki güçlü kol beni belimden yakaladı.Beni kimin tuttuğuna bakmak için kafamı kaldırdığımda Alexander'la çok yakın bir mesafede durdugumuzu fark ettim ayrıca birbirimize sarılmış gibi gözüküyorduk.Onun elleri benim belimde iken benim ellerimde onun omuzlarındaydı.John ve Emma bizim durduğumuzu fark edince yanımıza geldiler.Alexander onları fark edince ellerini belimden çekti.Bu hareket sonrasında kendimi tuhaf hissettim.Sanki ellerinin belimde kalması, ona sarılıyormuş gibi olmak daha iyiymişte şimdi boşluğa düsşmüşüm gibi hissetmiştim.Bu düşüncelerden başımı sallayarak uzaklaştım, Emma'nın bir şeyler söylediğini fatk ettiğimde ona odaklanmaya başladım."Canım, sen iyi misin?"Ona başımı olumlu anlamda sallayarak cevap verdim ve benden hiç beklenmeyen sözleri söyledim."İyiyim, Emma.Ama ayağım biraz acıyor, gölün çevresini de gezmek istiyorum.Siz John'la gidin.Prens Alexander'da kabul ederse biz sonradan size katılırız."Alexander bana şaşkın şaşkın baktıktan sonra konuşmaya başladı."John, dostum.Gidin siz, karşıdaki mermer oturakların olduğu yerde buluşuruz."John ve Emma 'tamam' anlamında başlarını salladıktan sonra uzaklaştılar.Bende hareket etmeye çalışmıştım ki birden ayağımın agrisindan dolayı bulduğumuz yerdeki ağacın yanına oturdum.Alexander'da ayağımın agrıdığını anlamış olacak ki yanıma oturdu ve bana göre ondan beklenmeyecek bir hareket yaptı.Ayağımın incilip incilmediğini kontrol etmeye başladı.Ellerini ayağımdaki burktuğum yere bastırınca acıyla inledim.Ayağım gerçekten de çok acıyordu.Canımı acıttığını anlayınca bana döndü ve üzgün olduğunu belirten bir konuşma yaptı."Isabella,ben özür dilerim.Ayağının incilip incilmediğine bakıyordum.Canını acıtmak istemezdim."Bende konuyu daha fazla uzatmamak adına şu sözleri söyledim."Önemli değil, zaten sen bastırmadan öncede acım vardı.Yani senin yüzünden olan birşey yok ortada."Bu sözlerimden sonra gözle görülür bir şekilde rahatladı.Sonra bana döndü."Ayağında önemli birşey yok sadece burkulmuş.Ama genede ayağının üzerine basmaman ve dinlenmen gerek prenses."Söylediklerinden sonra aklıma gelen bir soruyu ona yönelttim."İyide, ayağımın üzerine basamazken nasıl yola devam edebilirim ki?"Bu sorum üzerine güldü."Ben varım; bana tutunursun, bu sayede ayağına fazla yük vermemiş olursun." Olumlu anlamda kafamı salladıktan sonra ayağa kalktı ve elini bana uzattı.Elinden destek alarak ayağa kalktım, koluna girdim.Yoksa başka türlü veya kendi başıma yürüyemezdim.İki adım attıktan sonra ayağım ağrıyınca durdum.Alexander'da anlamış olacak ki bana döndü."Sen bu şekilde de yürüyemeyeceksin, prenses.Tek bir çare kaldı."dedi ve şaşkınlıktan ağzımın açık kalmasına ya da gözlerimin yuvalarından fırlamasına neden olacak bir hareket yaptı.AÇIKLAMA
ARKADAŞLAR BU KADAR BEKLETTİĞİM İÇİN ÖZÜR DİLERİM.OKUDUĞUNUZ VE YORUM YAPTIĞINIZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM.OKULUM OLDUĞU İÇİN DÜZENLI BIR ŞEKİLDE BÖLÜM ATAMIYORUM.AMA KİTABIMA DEVAM EDECEĞIM.LÜTFEN KUTUPHANELERINIZDEN SILMEYIN HIKÂYEYI MUTLAKA BÖLÜM ATACAGIM.HEPINIZI ÖPÜYORUM.TEKRAR TEŞEKKÜRLER...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KRALİYET ATEŞİ
Historical FictionBen Assor prensesi Isabella Mariana Stanford.21 yaşındayım;ailem ve halkım için yapamayacağım hiçbir şey yok.Onlar için gerekirse kendi mutluluğumdan ve hayatımdan bile vazgeçerim.Sırf onların iyiliği için hayatımı değiştiren ve beni kabus gibi bir...