Merhabalar :) Bölümün bu kadar erken gelmesini beklemiyordunuz değil mi? Tamamlayınca bekletmek istemedim. Hem... Duydum ki Mihriban'ımın morali bozukmuş, dedim atayım moral olsun benim canım arkadaşıma :)
Diğer bölüme de başladım ama ne zaman gelir bilemiyorum, geciktirmemeye çalışacağım. Umarım bölümü beğenirsiniz :)
Keyifli Okumalar...
Sabah olduğunda daha alarmım çalmadan uyandım. Vakit kaybetmeden hazırlanmaya başladım çünkü olası bir geç kalma durumunda Ada ve Elif'in gazabına uğrama ihtimalim artardı. Zaten şenliklere, karne günlerine veya okulun ilk günlerine hep en son ben giderdim. Elif'le aynı apartmanda oturuyor olsak da, ben geç geleceğim zamanlar ona haber verirdim mutlaka. Zaten bu dediğim günlerde de Elif beni beklemezdi, çünkü istisnasız olarak geç kalırdım ve o da bu durumuma alışmıştı.
"Canım yumurtanı nasıl istiyorsun?" diyerek odaya giren anneme baktım. Bir kere de şu kapıyı çal be kadın! Ahıra mı girdiğini sanıyor, nedir...
"Göz istiyorum," dedim gülümseyerek. Göz yumurta aslında Fransız usulü yapılan yumurtalardandı, ama ben ona göz diyordum küçüklüğümden beri. Bunun sebebi tepeden bakıldığında; sarı kısmının, beyaz kısmının içinde göz gibi durmasıydı. Ha bir de yumurta pişerken beyaz yerinde göz göz çukurluklar oluşmasıydı. İşte ben ve zekam! Abimleri bile alıştırmıştım göz yumurta demeye.
Annem odadan çıktıktan sonra dolabımdan mavi lakosumu ve füme rengi eteğimi çıkardım. Bugün okulun ilk günüydü ve bizim altın kuralımız; okulun ilk günü, ne olursa olsun, etek giyilmesiydi. Diğer günler o kadar önemli değildi ama hem okulun, hem de haftanın ilk günü mutlaka etek giyerdik. Üç kafadar olarak gerçekten ilginçtik ve kurallarımız da bize yaraşır ilginçlikteydi.
Hemen kıyafetlerimi üzerime geçirdim ve kahvaltımı etmek için salona gittim. Herkes masadaydı ve assolistlerin başı olarak, bir ben eksiktim. Aslında sabahları kahvaltı etmeyi sevmezdim, hele ki yumurta hiç yemezdim ama babam diş hekimi olsa da, doktordu ve sağlıklı beslenmemiz konusunda çok titizdi. Her besinden azar azar da olsa mutlaka almalıymışım. Hele ki kahvaltı etmeden okula gitmemeliymişim, yoksa kafam çalışmazmış.
Masaya oturduğumda, annem hemen konuşmaya başladı. "Kızım yarın bir plan falan yaptıysan-" derken sözünü kestim.
"Biliyorum. Berklere gidiyoruz."
"Berk mi söyledi?" dediğinde, başımı salladım onaylarcasına. "Tamam, plan yapma. Geç de kalma. Çünkü yok ne giyeyim, yok saçım bitmedi, yok makyajımdı, şuydu buydu dinlemem söyleyeyim."
Zaten akşam yemeğine gitmeyecek miydik? Hem, en fazla ne kadar geç kalabilirdim ki? Yani geç kalsam bile yine yetişirdim. Neyse Gamze, annenin bu hallerine ilk kez şahit olmuyorsun. Bozuntuya verme...
"Tamam ya, anladık," dedim ve kahvaltımı etmeye başladım. Ne vardı yani 'azıcık' süslü bir kızsam?
Kahvaltı faslı bittikten sonra ikizlerle beraber evden çıktık. Maalesef ki ikizlerle aynı liseye gidiyordum! Bu biraz kötü bir durumdu çünkü okulda bile benimle uğraşmaktan vazgeçmiyorlardı. Tabii onların sayesinde okulda popüler sayılan kızlardandım. Ama bunun bile kötü yanı vardı ki, o da: Tüm kızlar; yok Ege abini bana ayarla, yok Efe abin çok tatlı diyerek yakamı bırakmazlardı. Hayır yani koskoca Yasemin Erman Balsu'da erkek mi kalmamıştı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AMERİKA KAÇKINI
HumorSon derece ilginç bir karşılaşma... Giray elini Gamze'nin omzuna koydu ve "Dostum duyma sorunun mu var?" dedi. Gamze önce tip tip yüzüne, sonra da omzundaki eline baktı. Tabii Giray bu bakışları fark ettiğinde hemen elini indirdi. "Duyma sorunum yok...