Bölüm @Omega_016 için :)
Keyifli Okumalar dilerim...
Eve geldiğim zaman anneme bir şey demeden, hızla odama girdim. Elbette annem arkamdan söylenmeyi ihmal etmiyordu.
"Saat beş oldu, küçük hanım. Saat yedide evden çıkacağız. Bu demek oluyor ki, hazırlanmak için iki saatin var!"
Annemin şu pireyi deve yapma huyu en sevmediğim huylarındandı. Sanki iki dakika sonra çıkacakmışız gibi konuşmasının ne manası vardı ki? Tabii bunları söyleyip de konuyu uzatmak gibi bir amacım yoktu. Annemin her zamanki haliydi işte.
Dolabımda asılı halde bulunan bornozumu aldım ve odadan çıkıp banyoya girdim. Fazla vaktim olmadığından yarım saat kadar kısa bir süre içerisinde banyodan çıktım. Odama yeniden girdiğimde giyinmem fazla vaktimi almamıştı. Vakit kaybetmeden saçımı da kuruttum. Benim için şu an vakit nakitti.
Saate baktığımda bir saat içerisinde; hem banyo yapmış, hem giyinmiş, hem de saçımı kurutmuş olduğumu fark ettim. Normalde tüm bunları neredeyse iki saatte yapan ben, acelem olunca bir saatte nasıl yapabiliyordum?
On dakikalık, üstünkörü, maşamı da yapıp; çantama bir şeyler tıkıştırdıktan sonra salona geçtim. Herkes salondaydı ve tahminimce babamın gelmesini bekliyorlardı.
"Babam ne zaman gelecek?" diye sordum.
"Yarım saate kadar evde olurum dediğinin üzerinden kırk beş dakika geçti," dedi annem, telaşlı bir sinirle. Hah! Annem moduna girmişti işte. Misafirliğe gideceğimiz zaman ya da misafir bize geleceği zaman, garip bir telaşın içine girerdi. Tabii bizler onun bu telaşına hiçbir zaman anlam veremezdik. Ha, bir de kendi kendini o telaşın içine sokmasından ziyade, bizi de o telaşın içine çekerdi. Özellikle de beni. Niye? Çünkü Gamze evin tek kızı. İş gören tek çocuk...
Çalan zil ile ben daha kalkmadan, annem kapıya fırlamıştı. Geri döndüğünde babam da yanındaydı ve ona nerede kaldığını, niye söylediği saatte gelmediğini, çabucak giyinmesi gerektiğini söylüyordu. Babam masumu ise çocuklarına kızmadığı gibi, karısına da kızamıyor, sadece trafik vardı diyordu.
"Anne tamam. Zaten geç kalmadık," diyerek ayağa kalktı Kerem Abi'm. Nişanlısının evine gidecek ya, nasıl da güzel giyinmiş! Beni sinemaya götürürken bile böyle değildi. Hayır! Kesinlikle kıskanmıyorum! Sadece gerçekleri söylüyorum...
Arabaya binerken annem babama, "Yolun üzerindeki bir yerden tatlı da alalım. Nişanlı evine eli boş gitmek olmaz," dedi. Aslında abim ve Nazlı Abla tam olarak nişanlı olmuyorlardı. Yani, aile arasında bir yüzük takılmıştı evet, ama asıl nişan birkaç hafta sonra yapılacaktı. Ama yine de, sonuçta misafir olarak gidiyorduk oraya ve annemin de dediği gibi, eli boş gidemezdik.
Yol üzerindeki bir tatlıcıdan baklava aldıktan sonra, son durağımız olan Nazlı Abla'nın evine gelmiş olduk. Kerem Abi'm ve ikizler bizden önce gelmişlerdi, ki bu son derece doğaldı. Genç erkeklerin arabayı nasıl kullandıklarını bilmeyen yoktur herhalde. Hele o arabada ikizler varsa bu iş tamamdır. Dönüşte beni de yanınıza alın desem ne derler acaba?
Kapıdan içeriye girerken uzun bir hoş geldiniz faslı yaşanmıştı. Salona geçtiğimizde de kısa bir sohbet ortamı oluşmuş ve ardından yemek yemek için masaya geçilmişti. Tabii aynı sohbet yemekte de devam ediyordu. Ben ise olayları takip etmeyi bırakmış, sessizce yemeğimle ilgileniyordum.
Nazlı Abla'nın babası Mehmet Amca'nın, "Hangi mesleği seçmeyi düşünüyorsun, Gamze?" diye soruşuyla, konuşmanın bana döndüğünü anlamış ve kafamı yemeğimden kaldırmıştım. Ah, soracak başka soru yok muydu gerçekten de?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
AMERİKA KAÇKINI
HumorSon derece ilginç bir karşılaşma... Giray elini Gamze'nin omzuna koydu ve "Dostum duyma sorunun mu var?" dedi. Gamze önce tip tip yüzüne, sonra da omzundaki eline baktı. Tabii Giray bu bakışları fark ettiğinde hemen elini indirdi. "Duyma sorunum yok...