Soluklarım, alnımdan dökülen terlere dolandı. Hızım, akış hızı oldukça kuvvetli bir akarsu ile yarışabilecek cinstendi. Hırsım ise, onu anlatmakta kelimeler kifayetsiz kalırdı."Bunlar daha hiçbir şey," diye hırlarken, sanki birinden öcümü alır gibi bir halim vardı. Öfkem kendime, hırsım kendime idi. Bir başkası değildi şu an altımdaki fahişeyi bu denli sert becermemin sebebi, başka hiçbir şey değildi. "Beni bekletmek, üstüne üstlük birde zevke getirememek senin suçun!"
Hareketlerim giderek hızlanıp, şahlandığında artık her şeyin sonunda olduğumuzu biliyordum. Bilmekten ziyade, hissediyordum. Vücudum bana bunun sinyallerini veriyordu. Şiddetli titreme ve sarsıntıların bu işi yaparken başka bir anlamı olamayacağındandı bu kadar emin konuşma sebebim.
"Nich!" diye inleyen fahişe, adımı tam olarak telafuz etmeye erinip, kısaltırken o vahşi cazibenin dudaklarını yaya yaya söyleyişi süzüldü usuma. Zevkin doruklarından düşerken eteklerine, yüzü belirdi bir an gözlerimi örten kapakların önünde. Tüm bedenim az önce olan o zevk boşalmasına rağmen anında uyarılırken, kendime mani olabilmeyi diledim. Aşığını düşünen ergenler gibi olduğumu düşünemedim bile o an. Çünkü bir aşığım yoktu, o zaman düşünecek bir şeyimde yoktu felsefesini benimseyip kendimi kandırmak çok daha kolaydı.
Hazla terleyen vücudumu altımdaki fahişenin vücudundan ayırdıktan sonra yüzükoyun bıraktım kendimi yatağa. "İşin bitti, kapının nerede olduğunu biliyorsun," derken sesimden dökülen aşağılayıcı ton umurumda değildi. O apartman topuklularını evimin zeminine vura vura çıkıp gittiğinden beri, hiçbir şey değildi umurumda. Bazen aldığım nefesleri bile unutuyor, soyutlanıyordum hayattan.
Şu bir haftadır yüzünü görmediğim her bir an için tüm şehri yakabilecek potansiye sahiptim. Bedenim sayesinde her an uyanık ve her an bir taş kadar sertti. Rüyalarıma girip, tüm gece soğuk terler dökmeme sebep olurken, başka şekilde olması tuhaf ve garipsenir olabilirdi zaten, haksız mıyım? Elbette değilim!
İnce, kırmızı saten kumaşa uzanıp usulca üzerime örttükten sonra sağ kolumu başımın arkasına yerleştirip tavanı seyretmeye başladım. Geçmişin gölgeleri oynaştı o tavanda. Ruhuma işlenmiş karanlıkların sebepleri geçti bir bir gözümün önünden. Bunları unutmak için tüm milyonlarımı ortaya koyacağımı biliyordum. Bedenime, en çokta ruhuma değen tüm siyahları alıp atmak, sebebiyetlerini unutmak için yapamaycağım şey yoktu. Lâkin köpek hafızasına mı sahiptim artık bilemiyorum, bir türlü unutamıyordum.
Böyle güneş çekip gittikten, ay karanlık geceyi aydınlatmakta yoksunluk çektiğinde bir bir geliveriyorlardı aklıma. Sanki az derdim varmış gibi karartıyordu tüm zihnimi. Çocukluğum süzülüyor, tenime bastırılan kızgın demir oluyordu. Aile demeye bin şahit gereken ailem, yüz karası evlatları ben...
Gözlerimi hızlı hızlı kırpıştırıp "Kendine gel Christopher," dedim içten içe. Bir kere o acıların ucunu kaçırdım mı, gerisi çorap söküğü misali gelirdi.
Başımın altındaki kolumu çekerek yan döndüm ve gözlerimi yumdum. Bedenimi esir almış tüm karanlığa hükmetmesini öğreneli uzun zaman oluyordu. Gözlerimde, hatta yüreğimde okunamaz kılmıştım onları. Ruhumda... Ruhuma dokunabilecek tek bir Âdem oğlu, Havva kızı olmadığından onda saklı kıldım karanlığımı. Erişilemez eyledim, dokunulamaz ettim. Sonra ne mi oldu? Aynaya baktığımda insanlık namına hiçbir şey kalmamış adamın gözlerini görmeye başladım. Duygularımı silip, yalnızca aklımı kullanmaya başladım. İçimdeki katranlı karalara hükümran oldum. Önümdeki her türlü engeli, insan veya herhangi bir cisim fark etmez hepsini ortadan kaldırdım. Ve geriye dönüp baktığımda asıl Christopher Night'an zerre bulamazken, yarattığım Christopher Night'ta gücün mükemmelliyetini buldum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Acı Tutku Aşk +18
General Fiction"+18 İçerik içermektedir." Bu hikaye acıdan, tutkudan ve biraz da aşktan ibarettir... -Tüm hakları saklıdır.