-flashback-
Chanyeol yüzüne yapışmış gibi duran büyük sırıtmasıyla birlikte müşterilerin siparişlerini beklerken, birkaç kızın afallayarak yüzüne bakmasına neredeyse kahkaha atacaktı. Bu sürekli başına gelirdi; erkeksi yüz hatları ve uzun boyu sayesinde pek çok kız ondan kolayca etkilenir; carribean kafenin sürekli müşterisi haline gelirlerdi. Bu yüzden Chanyeol her ne kadar sakar devin teki olsa da, patron onu elinde tutmaya devam ederdi.
"Her zamankinden mi istiyorsunuz, madam?" Chanyeol gür sesini çınlattığında, isminin Miyoung olduğunu hatırladığı kız nazikçe başını salladı. "Evet, lütfen."
Chanyeol onaylayarak kahve makinesine yöneldi ve kız için Cappuccino hazırlamaya başladı. Karton kutunun etrafına güzel el yazısıyla 'Tekrar beklerim, Miyoung' yazarak ufak bir kur da bulunduktan sonra geriye dönerek kızın kahvesini verdi. Uzattığı parayı aldıktan hemen sonra fiş ile bozuk paraları kızın ufak eline tıkıştırdı ve o giderken ufak çaplı bir görüşürüz bıraktı.
Bir sonraki müşteri geldiğinde Chanyeol 32 diş gülümsemesiyle birlikte neredeyse zorlanarak "Hoş geldiniz efendim, ne alırdınız?" diye sordu. Bücür tabirine uyan çocuk elindeki telefonla uğraşırken başını kaldırıp deve bakmaya tenezzül dahi etmedi ve umursamaz bir ses eşliğinde siparişini verdi.
Sinirleri bozulup yüzü düşen Chanyeol tekrar kahve makinesine yöneldi ve hızlı hareketlerle işini halletmeyi umdu. Tuşa fazla basma sonucu karton bardağın etrafına taşan kahve elini yaktığında, tıslayarak geriye kaçtı ve kenardan mendil alarak elini sildi. Bu yüzden daha sonra patrondan artı olarak fırça yiyecekti, fakat şuan tek düşündüğü yanan eliydi. Müşteriye özür dileyip biraz beklemesi için arkasını dönmüştü ki yerinde olmadığını gördü ve bu devin aklını soru işaretleri ile doldurdu. Kaşlarını çatmış bir şekilde tekrar önüne döndüğünde ise hala akıtmaya devam eden kahve makinesine bir tane indirdi.
"Sikeyim Chanyeol, vura vura beyni yandı makinenin. Çekil şuradan," Luhan bıkkın bir tavırla söyleyerek Chanyeolü çekiştirdiğinde dev sadece omuz silkmiş ve arka cebinde titreyen telefonunu umursamadan personel lavabolarına yönelmişti. İçeriye girip elini biraz suya tuttuktan sonra peçetelerle kuruttu ve elini ısrarla titremeye devam eden telefonuna götürdü, beklediğinden daha çok mesajla karşılaştığında kaşlarını çatarak mesaj kutusuna girdi.
İç çamaşırı modeli olan bir fahişenin böyle masum bir görüntü ile garsonluk yaptığını görmek gözlerimi yaşarttı doğrusu.
14:03
Biliyor musun, Chanyeol? Beceriksizin teki olduğunu söylerken haklıymışım, beni fazlasıyla beklettin.
14:05
Ve hala bekletmeye devam ediyorsun,
14:07Bu pek akıllıca değil, Chanyeol-ah.
14:07
Şimdi gidiyorum, fakat tekrar görüşeceğiz.
14:15
Chanyeol sesli bir yutkunma bıraktığında mesajların geldiği numaraya bile bakmadan cebine sokuşturup kendini lavabodan dışarıya atmış ve çıkışa doğru koşuşturmaya başlamıştı. Sokağa adımını atar atmaz etrafına bakarak o hobbiti bulmayı umdu, fakat yeterince kalabalık olan kaldırımlarda o hariç herkes adım atıyordu.
Elini kıvırcık dalgalar halinde ensesine düşen saçlarına götürdü ve içindeki siniri atmayı umarak sertçe karıştırdı. Kısa bir süreliğine mankenlik yapsa da, fotoğrafları hiçbir zaman yüzü kadrajın içine gelecek şekilde çektirmemişti. Onun kim olduğu aklını yemeye devam ederken, önündeki önlüğü eliyle düzelterek tekrardan kafeye girdi. Bu sırada karşı kaldırımda oturmuş bağcığını bağlayan bücür onun her bir surat ifadesinden çokça keyif almıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sweet things | chanbaek
FanficChanyeol sadece sinir olduğu kişiyle uğraşmak istemişti, onun gerçekte kim olduğunu umursamadan.