1.Bölüm: ACIYLA YÜZLEŞMEK

80 6 0
                                    

"Hayır!" evde resmen kükrediğimde abim kapıda belirdi.

"Dur daha seninle beni peşinden koşturman hakkında konuşacağız." dedi.

"Abi bir git ya, anne hayır dedim! Benim fikirlerim yok mu? Evlenecek olan kişi BENİM! Sen değilsin!"

Annem, "Yeter artık Cemre! Sana senin fikrini sormuyorum. Bunu YAPACAKSIN. EVLENECEKSİN, o kadar." diyerek kesin dille düşüncelerini belirtti.

"Bir dakika, bir dakika ne evliliği?"
diyen abimi ayakta alkışladım.

"Sen dünyadan uzak takılırken kardeşin, elalemin çocuğuyla evleniyor. Senin ruhun duymuyor, valla harikasın abicim." dediğime karşılık şaşkındı.

"Kiminle?"

"Poyraz Ailesi'nden Akın." dedi annem.

"HAYATTA OLMAZ!" diye bağırdı abim.

"Sana sorulmadı zaten." dedi annem.

Abimse iç sesim olarak aklımdakileri dile getirdi, "Anne sen ne uyuz bir kadın oldun ya. Biz neyiz sizin için? Oyuncak? Kukla? Sen bizi neden 9 ay karnında taşıdın ki? Kukla olalım diye mi? Aldırsaydın daha iyiydi. Cemre o Akın isimli piç herifle evlenmeyecek."

"Abi, Allah senden razı olsun." diyerek minnetle yüzüne baktım ve gülümsedim.

"Sen ne diyorsun?" dedi annem büyük bir afallamaya.

"Sen anladın onu." dedi abim sinirle.
Bileğimden tutarak beni de peşinde sürüklemeye başladı.

"Abi?" sesim meraklı çıkmıştı.
"Benimle gel..."

Nereye gittiğimizi hala anlayamıyordum, kapalı olan uzunca bir süre açılmayan kapıya yöneldik ve abim kapıyı açıp içeri girerek beni de sürükledi. Çerçeveler asılıydı duvarlarda ancak hepsinin üzeri örtülüydü. Tam kapının karşısında dev bir çerçeve vardı, bir tek onun üzeri örtülü değildi. Dev bir boy aynası...

"Abi neden buraya geldik?" dedim sesimdeki merağı gizlemeye çabalamadan.

"Sana bir şey anlatacağım." dedi.
Yavaş adımlarla aynanın karşısında durduk ve yere oturduk.

"Kardeşim, sen geçmişle ilgili bir şeyler hatırlıyor musun?" abimin sorusu karşısında afallayarak, "Evet." dedim.

"Mesela neler hatırlıyorsun?"

"Hangi konuyla ilgili abi?"

"Anne ve babamla ilgili."

"Biz küçükken sana hep kötü davranıyorlardı, gerçi bana karşı da eksik kalır yanları yoktu. Daha 5 yaşında elimde silah vardı. Ve 10 yaşıma bastığımda babam bana ilk görevimi verdi, çok sevdiğim bir şeyi/bir kimseyi öldürmem. Başlarda istediği şeyi anlamamıştım. Bana açıkladığındaysa... bir dakika sonra ne oldu?" gözlerim sonuna kadar açılmıştı.
Abimin yüzündeki acı gülümseme, ürkmeme sebep oldu.

"Sonra ne olduğunu anlatmamı ister misin?" dedi abim.

"Evet..." dedim tedirgin bir sesle.

"Daisy nasıl ölmüştü?" dedi.

O an yüzümün nasıl bir ifade aldığını tahmin edebiliyordum. %100 ten rengim solmuştu.
"Hatırlamıyorum." dedim hüzünlü bir şekilde.

"Sen vurdun." abimin dediği iki kelimeden oluşan o cümle aklımda dönmeye başladı.

Sen vurdun.
Sen vurdun.
Daisy senin yüzünden öldü.
Onu sen vurdun.

"Hayır!" diye çığlık attım. Daisy benim en sevdiğim canlıydı ona bunu yapamazdım.

O anlar aklımda canlandı birden.
Daisy'nin masum ve mutlu, ancak sonra korkuya dönüşen bakışları... fakat yine de kuyruk sallayışı, benim de onun kafasında silahı patlatmam ve acı bir çığlık atarak yere düşüşü...
Bir çığlık koptu boğazımdan, ses tellerim yırtılana dek bağırabilirdim. Gözlerimden hızla akan yaşlar hislerimi yeterince gün yüzüne vuramıyordu.
Abim beni şefkatli kollarının arasına aldı sarıldı bana.

"Geçecek..." dedi.

O an derin bir öfkeyle doldum. Ayağa kalktım aniden. Aynada yansımamı gördüm ve görüntüme aldırmadan babamın yanına yöneldim.

"Cemre dur!" durmayacaktım.
Babamın odasının kapısını tıklatmadan büyük bir gürültüyle açtım ve bağırmaya başladım.

"Sen nasıl bir adamsın!? Nasıl bir babasın? Çocuğuna bunu nasıl yaparsın? Öz çocuğuna, onun için en değerli olan şeyi nasıl öldürtürsün! Adi herif! Keşke orada en çok sana değer veriyor olsaydım, keşke orada seni vursaydım! Daisy'nin acı çığlığı şuan kulağımda yankılanıyor baba! Yere düşüşü ve elimdeki silahı görmesine rağmen benden bir şüphe bile etmemesi! Bunu bana nasıl yaparsın? Ona nasıl yaparsın! Benden uzak dur ve sakın bir daha bana emir vermeye kalkma! Çünkü eğer öyle bir şey yaparsan, vuracağım ilk kişi sen olursun." son cümlede sesim fırtına öncesi sessizliğe bürünmüştü.

Babam şaşkınlıkla bana baktı ve yüzüne bir gülümseme yayıldı.

"Demek hatırlıyorsun? Çok sevindim! Artık kendi iradenle insan öldürebilirsin!"

"O zaman ilk kişi olmaya ne dersin baba? Senin için uygun mu?"

"Seve seve." diyerek elime silah tutuşturdu. "Al ve beni vur."

"Pekala." diyerek silahı alıp tam kafasına tuttum belli bir mesafeden.

"Korkacağımı düşünüyorsan yanılıyorsun baba."

"İşte benim kızım!"

Tetiği çekmek üzereyken annem odaya daldı ve tetiği çektiğimde...
Annemin beni itmesiyle kurşun babamın omzunu sıyırdı. Benimde hedefim şaşmıştı zaten.
Parmağımı silahın tetiğinden çekerek, elimdeki silahı babamın önüne fırlattım. "Cesaretim var baba, sonuçta senin kızınım." diyerek kapının menteşelerini yerinden oynatacak şekilde kapıyı çarparak odayı terk ettim.

"Saner! İyi misin?" annemin endişeli sesi git gide uzaklaşıyordu.

"İyiyim fakat şaşırdım, onu itmeseydin ölmüştüm. Buna cesaret edebileceğini sanmıyordum." dedi şaşkın ve afallamış bir yüz ifadesiyle.

"Cemre?" abim yanıma gelmek istiyordu fakat çekiniyordu.
Hızlıca yanına gidip ona sarıldım.

"Sorun yok abi, merak etme." diye mırıldandım. Gerilmiş olan kasları gevşemişti cümlemden sonra.

"Odama çıkmalıyım." dedim acı bir gülümsemeye hakim olan dudaklarımla.

Beni soru yağmuruna tutmadan bana yol verdi. Ona karşı duyduğum dev minnetle odama çıktım.
Yatağa yatarak telefonun ekranına baktım. Yansımam, sarı saçlar, mavi gözler... (bknz: galeri) klasik bir kız tipiydi benim için. Çevremde neredeyse herkes sarışındı çünkü.

Gözlerimi telefonun ekranından alarak, tavana bakmaya başladım.

"Şimdi ne yapacaksın Cemre?" dedim derin bir nefes alarak ve devam ettim, "Seçeneğin yok. Ya evleneceksiniz, ya evleneceksiniz..." dedim kendimi bu duruma alıştırmak için çabalarcasına. Eğer olayı uzatırsam sonuçların iyi olmayacağını biliyordum...

Gözlerim yavaşça kapanırken aklıma gelen şey için çok geçti, uykunun esiri olmuştum.


İntikam Oyunları (Askıda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin