〖4.BÖLÜM〗

472 42 3
                                    

Karanlık gecenin içinde kaybolan lüks araba sonunda durmuştu. Hareket kesildiğinde arabadan inmem gerektiğimi çok sonradan idrak edebilmiştim. Başımı çevirdim ve parlak gözlerle hoşlandığım adama baktım. Düz bir ses bana 'inebilirsin' demişti. İster istemez parmaklarımla oynamaya başladım.

"Evime gelmek ister misin?"
Sehun reddeder gibi başını oturduğum apartmana doğru çevirdi ve bir süre bekledi. Onu ikna etmemi bekliyormuş gibi hissetmiştim.

"Sadece bir kahve içeriz diye düşünmüştüm.. Teşekkür amaçlı" diye sözlerimi devam ettirdim. Sonunda onun dikkatini çekebilmiştim. Sehun arabanın kapısını açtığında gecenin karanlığında kaybolacak sinsi bir sırıtış kapladı yüzümü. Arabadan iner inmez apartmanın kapısına koşmuştum. Cebimden çıkardığım anahtarlıklarla kapıyı sakince açtım. O sırada arkamdan duyduğum sesle yerimde titremiştim. Sehun'u neredeyse unutmuştum.

"Anahtarlığın güzelmiş"
Utançla anahtarlığı avucumun içine aldım ve görülmez bir şekilde cebime sıkıştırdım. Pembe ayıcıklı bir anahtarlık kullanmam çok mu garipti? Başımı belirsiz bir şekilde olumsuzca salladıktan sonra minik adımlarımı asansörün yanında kestim. Çağırma tuşuna basıp, asansörün ağır bir şekilde gelmesini bekledim. Göz ucuyla Sehun'a baktığımda telefonuyla ilgilendiğini gördüm. Alt dudağımı dişlerim arasında ezerken minik bir siktir çektiğini ve telefonunu cebine sertçe soktuğunu görmemle bakışlarımı kaçırdım. Ardından gelen 'ding' sesiyle demir kapıyı güçlükle araladım. İlk Sehun'un girmesi için bir adım geriledim ve onu bekledim. Bir anlığına kendi evimize gidiyormuşuz gibi hissetmiştim. Bu anı bozmadan gülerek ardından bende girdim dar asansöre. Demir kapı kapandığında üçüncü katın tuşuna basarak asansörün ağır hareketlerle çıkmasını beklemeye başladık. Ben, eve çıktığımızda ne yapacağımı planlarken burnuma dolan o erkeksi kokusuyla mest oluyordum. Derin bir nefes aldım ve kat sayısına bakmak için başımı kaldırdım. Asansör bir an da sarsılarak durmuş, ışıklar sönmüştü.

"Neler oluyor?"
Olabildiğimde acınası bir şekilde mırıldandım ve elime geçen bu ilahi fırsatı değerlendirerek kollarımı Sehun'un beline doladım. İlk defa kalp atışlarını duyuyordum. Baekhyun.. Baekhyun her gece bu eşsiz melodiyi dinleyerek mi kapatıyordu gözlerini?

"Elektrikler kesildi sanırım, korkma."
Kulaklarımı dolduran sesle başımı hafifçe yukarı kaldırdım. Yüzünü göremiyordum ama biliyordum, oradaydı.

"Sehun.."
Sesim bir inilti gibi çıkarken kendimi belirsiz adımlarla asansörün dar duvarına yasladım kollarım Sehun'un belindeyken. Haliyle Sehun üzerime doğru eğilmişti. Hafifçe tebessüm ettim ve yüzümü onun yüzüne yaklaştırdım. Nefesi adeta yüzümü okşuyordu. Yutkundum. Kuru dudaklarımı, aylardır arzuladığım ıslak dudaklara bastırdım. Sehun, minik bir hareketle daha da yaklaşmıştı bana. Dili dudaklarımın üzerinde dolaşırken belindeki ellerim saçlarına ulaşmıştı. Diliyle baskı uygulamasından sonra dudaklarımı aralayıp onu kabul ettim. Avuçlarımın içindeki yumuşak saç tellerini fırsatım varken okşuyordum. Bir anlık.. Sadece bir anlık benim olduğunu hayal ederken dünya gerçekleri tekrar tokat gibi vurmuştu yüzüme. Asansör tekrar sarsılarak çalıştığında ve etraf eskisi gibi aydınlandığında Sehun'un beni sertçe ittiği bu anı asla unutmayacaktım. Asansör kata ulaştığına dair, her an emekli olacağını belirten bir 'ding' sesiyle uyardı bizi. Sehun demir kapıyı aksime zorlanmadan tek eliyle açtığında bende peşinden gidecektim. Fakat merdivenlere benden önce ulaşıp hızlı adımlarla inmesiyle yerimde çakılı kalmıştım. Parmaklarım titreyerek dudaklarımı bulduğunda ilk yaşımın sağ gözümden düşmesine izin vermiştim.

卍 卍 卍 卍 卍

Saat gece ikiyi geçmek üzereydi. Sofradaki yemekler soğumuş, sinir katsayım oldukça artmıştı. Sıkılmamak için izlediğim film bitmiş, televizyon kendini beklemeye almıştı sonunda. Sehun gelmemişti. İç çekerek bacaklarımı kendine çektim ve saatler önce yanıma bıraktığım telefonu elime geri aldım. Telefonu sıkı sıkı tutuyordum. İçimde adını koyamadığım iğrenç bir his vardı. Ekran kilidini açıp tekrar mesajlara girdim. Sehun bana yaklaşık üç saat önce mesaj atmıştı.

'Biraz geç geleceğim. Beni bekleme, uyu.'
Onu aramıştım. Mesaj bana gelir gelmez aramıştım ama telefonu kapalıydı. Büyük ihtimalle önemli bir toplantısı vardır diye düşündüm. Ama hayır, içimdeki bu iğrenç hissin bir nedeni olmalıydı. Yoksa, yoksa Sehun'a bir şey mi olmuştu?

"Efendim, Bay Oh bahçeye az önce girdi."
Görevlendirdiğim hizmetçi gereken bilgiyi bana verdiğinde hafifçe başımı eğdim.

"Gidin"
Orta yaşlı kadın hafifçe önümde eğildikten sonra geriye kalan hizmetlileri toplamış ve bu büyük yapıdan hızlı adımlarla uzaklaşmışlardı. Kısa süre sonra ise kapı çalındı yavaş bir şekilde. Saatlerdir hareketsiz kalan bacaklarımın sızlamasını umursamadan ayaklandım ve dev kapıya ilerleyip, kapıyı araladım.

"Sehun?"
Tüm kötü düşüncelerimi çöp kutusuna attıktan sonra beynim tekrar Sehun'la ilgilenmeye başlamıştı. Yüzü beyazlamıştı. Alkol aldığı çok belliydi ayrıca sigara kokuyordu. Sehun çok kötü görünüyordu. Beklediğim Sehun modeli bundan çok uzaktı. İster istemez daha endişeli bir şekilde mırıldandım.
"Oh Sehun.."
Sehun'a bir adım atacakken Sehun sıcak kollarını boynuma doladı. Saçlarıma minik öpücükler bırakıp bir yandan kokumu içine çekmesi her ne kadar hoşuma gitsede adına endişeleniyordum.

"Sehun neyin var?"
Yanağını yanağıma sürttüğünde ıslaklığı hissetmiştim. O an kalbimin bir kaç saniye atmadığını hissettim. Sehun benim için çok önemliydi. Bir abi? Belki bir arkadaş? Ya da bir eş? Her şey.. Akla gelebilecek her şeyimdi Sehun. Biricik sevgilimdi. Ve şimdi onun nedenini bilmediğim bir sebepten dolayı ağladığını bilmek kalbimi tekletiyordu.
"Baekhyun sadece bu gece bana sarılmayı hiç, hiç bırakma lütfen"

Sehun'u omuzlarından yakalayıp hafifçe ittirdiğimde anlamış olacakki tekrar doğrulmuş ve açık kapıyı kapatmıştı. Göz yaşlarının akmasını umursamadan sertçe tıkalı burnunu çekmiş ve aynı zamanda elimi yumuşak bir şekilde yakalayıp geniş merdivenlerden hızlı hızlı çıkmaya başlamıştı. Sehun geniş koridoruda atlattıktan sonra hırsla araladı odamızın kapısını. Beni nazikçe içeri çekiştirdiğinde itiraz etmeden itaat etmiştim ona. Kapıyı kapattı, kilitledi. Sonra üzerindekileri hızlı bir şekilde çıkarmaya başladı. Ona uzaktan masum bakışlar atmaya başladığımda üzerimdekileri süzdü ve zorla belirsiz bir tebessüm sundu bana.
"Baekhyun, sana aldığım tavşanlı pijama takımını giyer misin?"

Nasıl reddedebilirdim ki onu? Dolabımın en baş köşesine yerleştirdiğim pijama takımını tek sefer kapıp önünde giyinmeye başlamıştım. Aksine Sehun, üzerindeki takım elbiseyi çıkarmış kenardaki deri koltuğun üzerine fırlatmıştı. Üzerinde sadece siyah dar bir boxer vardı. Benim bu sevimli halime inat karşımda fazla seksi duruyordu. Gözlerim malum bölgeye kaydığında bana yaklaşmaya başladı.
"Sadece sarıl bana Baek. Bugün sana çok ihtiyacım var."

Bana doğru fısıldaması yutkunmamı ve avuç içlerimin terlemesini sağlamıştı. Bakışlarımı kaçırdım. Ona olan öfkem yok olup gitmişti. Kafamdaki zilyon tane sorudan bir iz bile kalmamıştı.
"Buraya gel."

Yatağın içine girmiş olan Sehun beni ufak bir el hareketiyle yanına çağırdığında yatağa emekler şekilde çıktım ve hemen yorgan altına girdim. Sehun bana sıkıca sarıldığında bende olabildiğinde ona sokulmuştum.
"Sana çiçek aldım Baekhyun.."

Tepki olarak kaşlarımı kaldırdım.
"Neredeler?"

"Özür dilerim Baek. Onları arabada unuttum."

Şefkatle gülümsedim ve elimi onun pürüzsüz yanağına koydum.

"Sorun değil bebeğim."

Dudaklarım, kısa süreliğine dudaklarına değdiğinde Sehun her ne kadar dudaklarını aralasada istememiştim. Onu öpmek istememiştim. Öyle bir istek değildi bu. Büyük ihtimalle aldığı alkol yüzündendi.
"Yarın gitmesen.."

"İyi geceler. Baekhyun."

O gece bir rüya gördüm. Sehun saçlarımı okşuyordu. Ama bir sorun vardı ağlıyordu göz yaşları peş peşe akıyor, yastığıyla buluşuyordu. Fısıldıyordu, bana bir şeyler söylüyordu.
'Özür dilerim Baekhyun.. Ben onu öptüm.'
'İstemeden oldu Baek'
'Beni affet'
'Ben seni aldatmadım..'
Gözlerimi araladığımda etraf fazla aydınlıktı. Etrafıma kısık gözlerimle baktığımda hava aydınlanmış görünüyordu. Yanım da kimse yoktu. Kaşlarımı hafifçe çatarak duvardaki saate baktım. Neredeyse öğlen olacaktı. Yüzümü sebepsizce kırıştırdım ve ardından esnedim. Telefonuma gelen bildirimle çatılan kaşlarım gevşemişti.

'7'de hazır ol. Seni akşam yemeğine götüreceğim. Fazla şık olma başıma bela almak istemiyorum'




Miss YouHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin