Sonraki haftalarda yavaş yavaş güneş yüzünü göstermeye başlamıştı. İlkbahara giriyorduk sonuçta. En sevdiğim mevsime. Kuşlar, çiçeklerin üstünde vızıldayarak balını çıkartan arılar.. Ona karşı olan hislerim gün geçtikçe daha da çok yoğunlaşıyordu. Değişik bir şeydi. Ne aşıktım ne de nefret ediyordum. Anlamamıştım. O gün bir olay daha gerçekleşti.
Annesiyle babası bir konu hakkında tartışıyorlardı. Bir şey olduğunu hissedip pencereye doğru fırladım. Annesi dışarıda ağlıyordu. Yanında da o vardı. Sanki gözlerinden akacak bir damlayla onu herkes küçümseyecek gibi ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Erkekti sonuçta. Vardır ya o meşhur söz "Erkekler Ağlamaz!" Ne kadar saçma. Onlar da insan sonuçta. Onların da duyguları, hisleri var. Birde eşitlikten bahsediyorlar. Madem eşitlik diyeceksiniz o zaman erkeklere de ağlama hakkını vereceksiniz.
Her neyse konumuza dönelim. O günün akşamı komşumuz Feride Teyze çaya geldi. İçeride ders çalışıyordum bir an sustular. Bir şey mi oldu diye merak edip önce kapıya dayadım kulağımı. Fısıldayarak konuşuyorlardı. İşte orada acı gerçeği duymuştum. Babası ihanet etmiş. Aldatmış annesini. Çok üzülmüştüm hatta o gece geç saatlere kadar uyku tutmamıştı. Hep onu düşündüm. "Nasıldır acaba?","Öğrendiğinde ne tepki vermiştir?", "Babasının o hareketi gözünde nasıl bir izlenime yol açmıştır?" Empati kurmaya çalıştım. Ve uyuya kalmıştım.
Sabah olmuştu. Bir an için her şeyi unuttum. Mutfak masasına geçince tüm olanlar tıkır tıkır aklıma düştü. O dalgınlıkla yemeğimi yedim. Annem bir ara neyim olduğunu sordu. Babam çoktan işe gitmişti. Çekinmedim sormaktan.
- Anne babam sana ihanet etse çok üzülür müydün? Çocuk aklı işte sormuştum pattadanak.
- Şş kızım o nasıl laf öyle. Sakın ha bir daha duymayayım ağzından.
Özür diledim ve servisi beklemek için yola koyuldum. O gün bizim okula kayıt için getirmişti annesi. Yüzlerindeki o üzüntüyü, memnuniyetsizliği, korkuyu, endişeyi görebiliyordum. İlk başta yanlarına gitmedim. Annesi kayıt yaptırdıktan sonra yanıma doğru yaklaştıklarını gördüm. Hemen aklımda ne söyleyeceğime dair cümleler oluşturdum. Yanıma geldi ve:
- Merve kızım. Yüzündeki kırgınlığı hissediyordum; sesindeki burukluğu..
- Aa Nergis Teyze ne işin var burada?
- Buğra'yı kayıta geldik kızım. Önceki okul bayağı bir uzaktı ondan dolayı
- Yaa ne güzel yol arkadaşım oldu.
- Ya evet aynen öyle. Oğlum hadi geç Merve'nin yanına otur. Yabancılık çekmezsin en azından.
O ders boyunca düşünmekten dersi dinleyemedim. Yüzüne utançla bakıyordum. Sanki suçlu olan bendim. Ders bitti eve gitmek için hazırlanıyorduk. Çantayı toparlayıp dışarı çıktık. Konuşmak istiyordum ama söyleyecek sözüm yoktu. Ona bu konuları açacak kadar yakın da değildik henüz. Sonuçta yaralarını deşmek istemezdim. Yol boyunca sustuk ve etraftan gelen kuş seslerini dinledik..