Evdeydim. Ödevim için biraz araştırma yapmam gerekecekti. Genellikle kütüphaneye gitmeyi tercih ederdim fakat bu sefer oraya gidemeyecek kadar yorgun hissediyordum kendimi. Ödevin konusu "Büyüme ve Gelişme Arasındaki Farklar"dı. Şu biyolojiyi oldum olası sevmedim zaten. Ama mucizevi bir şekilde sınavlarım da yüksek geliyordu. Büyüme dedim de aklıma geldi. Acaba Buğra nasıl bir çocukluk geçirmiştir? Aslında olanları düşününce içine kapanık, agresif bir insan olmasının nedenini anlıyordum. Basitti. Annesini beklemekle geçmişti en güzel zamanları. Ha birde gelirken küçükken futbolu sevdiğini söylerdi arkadaşlarıyla her gün oynarlarmış. Ama annesi gittikten sonra her şey gibi ona da küsmüş. Ne kadar zormuş annesizlik.. Ne kadar yalanmış. Sanırım ben onun yerinde olsaydım dayanamazdım. Bu konuyu biraz daha araştırıp annesini bulabilir miyim diye düşündüm. Ama bir an durdum. Acaba bu yarasına tuz basmak gibi bir şey mi olurdu yoksa o yarayı sargıya almak mı?
Ne kadar istemesem de ödevime döndüm. Yazıları yazarken bir an bile aklımdan çıkmadı. Anlattığı şeyden o kadar etkilenmiştim ki..
Çok şükür ki ödevimi bitirip yatağıma uzanmıştım sonunda. Telefonu elime aldım. Biraz araştıracaktım. Facebook'a girdim. Buğra yazdım fakat devamı gelmiyordu. Sahi soyadları neydi? Aynı sınıftaydık üstüne üstlük aynı mahallede. Nasıl bilmezdim? Hiç mi merak etmemiştim? Sınıftan Buğra'nın konuştuğu arkadaşların sayfasına girdim. Arkadaşlarına baktım ama hiçbirinin Buğra adında arkadaşı yoktu. Umudumu başlamadan bitirmek üzereydim. Sadece adından aramaya kalkışsam Türkiye'deki tüm Buğra'ları arayacaktım ve bu da pek kolay olmayacaktı. Ama umut yitirmek yoktu. Devam edecektim.
Saat 07.30'u gösteriyordu. Yataktan nasıl fırladığımı bile bilmiyordum.Hemen üstüme formamı çekip koşarak köşeye gittim. Bıkkın bir şekilde bekliyordu.
-Çookkk çookk çook özür dilerim. Ben gerçekten...
-Tamam sakin ol.
Gülmüştü. Hem de bana. Hem de ilk defa.
-Bende yeni geldim zaten. Dün biraz yorgundum eve gelir gelmez uyudum. Gece de uyku tutmayınca bende geç kaldım.
Allahımm çoook teşekkür ederim. Artık o gülen yüzünü bana da gösteriyordu. Gülünce gözü küçülüyordu. Öyle böyle değil çok güzel gülüyordu.
-Hah rahatladım biraz o zaman. Hadi gidelim geç kaldık zaten.
Artık ona gülmekten çekinmiyordum. Büyük ihtimal o soruyu sormaktan da çekinmezdim.
-Sosyal medya adresin var mi?
-Hangisinden?
-Bilmem herhangi biri.
-Şu anda kullandığım Tumblr var. Facebook'um vardı ama dondurmuştum sınav zamanında. Sonra pek gerekli olmadığını düşünmediğim için geri açmadım. Neden sormuştun?
-Hiç öyle konuşuruz falan diye.
-İstersen açarım, konuşuruz.
Allahımm benim için vazgeçtiği hesabını geri açacaktı. Bozuntuya vermeden;
-Olur. diyebildim sadece.
Biraz yürüdükten sonra tekrar konuşma başlattım.
-Bir şey sorabilir miyim?
-Bak seninle bir anlaşma yapalım. Artık bir şey sormak için izin isteme anlaştık mı?
Ayy göz attıı!!!!
-Peki.
Gülüştük.
-Anneni aramayı, peşinden gitmeyi hiç düşündün mü?
Gülen yüzü birden asılmıştı.
-Küçüklükten beri aklımdan çıkmayan, değişmeyen tek fikir buydu. Hala aklımda ama gururuma yediremiyorum. Dediğim gibi bunca yılın bir açıklaması olmalı elbet.
-Tabii kesinlikle haklısın. Yaşamayan bilemez.
Gene güldü.
-Hadi koş koş geç kaldık!!!
![](https://img.wattpad.com/cover/51860424-288-k349624.jpg)