KUMA 1.

129K 2.2K 293
                                    

KEYİFLİ OKUMALAR....


Baş örtüsünü düzelten Şevval, hızla merdivenleri çıktı. Babası onu çağırmıştı ve özel bir şey diyeceğini belirtmişti. Heyecanlanmıştı Şevval. Babası onunla çok fazla konuşmazdı. Konuşsa bile işi düştüğünde yardım için çağırırdı. Kahve ve çay götürmek gibi mesela...

Kapıyı tıkladıktan sonra babasının 'gel' demesi üzerine içeriye girdi. Babası çalışma masasının baş koltuğunda oturmuş, elleri çenesinde kızını inceliyordu. Sert bakışlarını sunmaktan çekinmiyordu. Mehmet Ağa her zamanki gibi sert otoriterliğini kıza sunarak oturmasını işaret etti. Şevval deri, siyah koltuğa oturduğunda kendisini bir yabancı gibi hissetti. Babası ona o kadar soğuk davranıyordu ki...

''Seninle bir şey konuşacağım Şevval.'' dedi Mehmet Ağa. 

Babasının sözleri ile kafasını aşağı ve yukarı sallayan genç kız ürkek bir şekilde babasını dinlemeye başladı. ''Artık evlenme çağın geldi de geçiyor. Böyle devam edersen evde kalacaksın.'' Mehmet Ağa'nın sesinde huzursuz edici bir alay vardı. Kendi kızına 'evde kalacaksın' diyerek hakaret ediyordu resmen. 

Genç kız babasının söyledikleri ile daha asıl mevzuyu duymadan her şeyi anlamıştı. Babası onu evlendiriyordu. Bu düşünce gözlerinden bir kaç damlanın akmasına sebep olurken hiç bir şey demeden babasını dinlemeye devam etti.

''Ben düşündüm taşındım. Seni Azad Ağa'nın ikinci karısı yapma kararı verdim. Şimdi odana geç ve dinlen. Yarın Azad Ağa'lar seni istemeye gelecekler.'' Mehmet Ağa'nın sesinde emir verdi. Ses tonu o kadar acımasızdı ki. Hangi baba kızını kuma olarak evlendirirdi ki?

''Ba-ba ne ol-olur beni se-vmediğim biri ile ev-lendirme.'' dedi genç kız hıçkırıkları arasında. Elleri yüzünü siper etmiş göz yaşları ile savaşıyordu. Göz yaşları ise hiç kendisini yormadan, sanki bir çeşme gibi akıyordu. 

Mehmet Ağa kızına eli ile kapıyı işaret edip hafif bağırdı. ''Geç odana dinlen. Yarın Azad Ağa'nın karşısına adam akıllı çıkacaksın.'' 

Şevval eli mahkum oturduğu yerden kalkarken dudaklarından sessizce dökülen bir kaç hıçkırığa engel olamadı. Babasının çalışma odasında hızla çıkıp kendi odasına geçerken bir an dengesini kaybediyordu. Eli direk tutunacak bir yer ararken derin bir nefes aldı. Başında o kadar şiddetli bir ağrı vardı ki...

''Allah'ım sen bana yardım et.'' dedi ve hızla odasına yürüdü. Odasına girdiğinde hiç vakit kaybetmeden başındaki siyah baş örtüyü çıkartıp kendisini yorganının altına attı. Sessizce ağlarken kalbinde ki acı ona inat daha da şiddetleniyordu. Sanki kuvvetli bir şimşek çarpmıştı, ardından sonu gelmez bir yağmur tutulmuştu. Ama genç kızın ki yağmur değil ateşti. Yüreğinde sonu gelmez bir ateş yanmıştı. Ne zaman dinerdi bu ateş?

Hiç bir fikri yoktu ama nefes almakta zorluk çekiyordu. Başının ağrısı, kalbinin yarası her şey üst üste geliyordu. Genç kız bunlarla nasıl zapt edeceğini bilmiyordu. Belki uyursa geçer diye düşündü. Gözlerini olağan üstü bir sakinlikle kapatıp o geniş dünyasında hayaller kurmaya başladı. Kurduğu hayallerin gerçek olmayacağını bildiği halde uyuyakalmıştı. Hayalleri ona sırtını dönmemişti gerçek hayatta olduğu gibi...

****

SOYDANLI KONAĞI...

Azad kapkara gözlerini yemek yiyen ailesinde gezdirdi. Hepsi huzurla yemek yiyordu fakat Azad o kadar huzurlu değildi. Son zamanda işittiği sözler canını o kadar sıkıyordu ki. El alemin uydurduğu sözler sanki gerçekmiş gibi genç adamı sinirlendiriyor, çığırından çıkartıyordu. Bu dedikodulara dur deme vakti gelmişti genç adamın.

''Sizin bir şey konuşacağım.'' dedi ve boğazını temizledi. Gözleri karısına kaydığında tüm dikkatini kendisine verdiğini fark etti genç adam. Karısına bu durumu nasıl söyleyeceğini bilmiyordu ya da karısının kuma olayını duyduğunda ne yapacağını...

''Ben düşündüm taşındım.'' derin bir nefes alan genç adam gözlerini karısından çekip babasına çevirdi. Söyleyeceği sözleri Armina'nın gözlerine bakarak söyleyemezdi. 

''Soydanlı Konak'ına küçük bir bebek getirecek kuma alma kararı verdim.'' ses tonu biraz değişikti genç adamın. Karısına bakmaya cesareti yoktu. Armina'nın şuan ki halini tahmin edebiliyordu. Duygusal karısının gözleri şimdiden yaşlanmış haldeydi.

''Aferin oğul. Soydanlı Konak'ına bir bebeğin gelme vakti geldi de geçiyor.'' dedi Afran Ağa. 

Bu duydukları ile Armina daha da kötü olurken kendisi toparlamaya çalıştı. Ne yapacağını bilmiyordu. Kara gözlerini kocasına çevirdiğinde kocasının göz ucuyla kendisine baktığını fark etti. Direk gözlerini Afran Ağa'ya çeviren genç kadın derin bir nefes aldı. ''Ben odama çıkabilir miyim?'' dedi Afran Ağa'ya bakarken. 

Afran Ağa kafası ile gelinine izin verdi. Başka bir zaman olsa hayatta izin vermezdi. Afran Ağa için yemekte görgü kuralları çok önemliydi fakat gelini oğlunun söyledikleri ile paramparça olmuştu..

Genç kadın hızla odasına girdiğinde kapıyı kilitleyip bedenini yasladı. Deli gibi ağlamaya başladığında kendisine engel olamıyordu. Kocası göz göre göre başka bir kadının ikinci eşi olacaktı. Dayanamazdı ki genç kadın. Kocası, hayatının anlamı olan adam başka bir kadına dokunduğunda ölürdü daha iyiydi. Bir şeyler yapması gerekiyordu. Azad'ı ikna etmek için bir şeyler yapmalıydı. Genç kadın aklına gelen çaresiz bir fikirle hızla banyoya girdi. Beş dakikalığına sıcak bir duş aldıktan sonra hızla odadan çıktı. Bu gece Azad'ı ikna etmek için elinden geleni yapacak ve kazanacaktı. 

Bu gecenin kazananı Armina olmalıydı... Başka şansı yoktu genç kadının...

Bu gece ile ilgili plan yapan tek kişi Armina değildi. Azad'da karısının gönlünü almak, onu hala sevdiğini belirtmek için odasına çıkmak için masadan kalkmıştı. Evet Soydanlı Konak'ına gelin gelecekti ama gelen ikinci gelin sadece bebek doğuracaktı. Hiç bir zaman Azad'ın kalbini çalamayacaktı....


OKUDUĞUNUZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM...

BİR DAHA Kİ BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZERE... 

SİZİ SEVİYORUMMM




KUMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin