KEYİFLİ OKUMALAR...
Yeni bir sabaha uyanan Şevval ilk başlarda uykunun verdiği sersemlik ile nerede olduğu anlamadı. Daha sonra ise yanında uyuyan Azad'ı görünce yüzünde ki kırmızı ton yerini hemen aldı. Dün gece neler olmuştu öyle. Şevval Mirzah'ı unutmak için kendini Azad'a teslim etmişti. Zaten unutmak istemese de teslim etmek zorundaydı. Başka şansı var mıydı? Düşüncelerinden sıyrılarak odada ki banyoya girdi Şevval. Banyoya girene kadar bacak arasında ki ağrı onu zorlamıştı. Bu acıya ne iyi gelir onu da bilmiyordu. Zaten biraz sonra çarşafı almaya geleceklerdi. Bu yüzden acele etmesi gerekiyordu genç kadının. Hızla kuvveti ılık suyla doldurdu. Kuvvetin içine girdiğinde sıcak suyun kendisine iyi geldiğini anladı.
Kuvvetin içinden çıktıktan sonra yanına iç çamaşırı almadığını fark eden Şevval utana sıkıla bornozu ile çıktı banyodan. Hemen dolabından eline gelen ilk iç çamaşırı aldı. Bu sırada gözü yatağa kaydığında Azad'ın uyanık olduğunu gördü. Utanıyordu. Hemde çok. Elinde iç çamaşırı vardı üstünde ise kısa bir bornoz.
Uyandıktan sonra karısının banyodan çıkmasını bekleyen Azad sırtını yatağın başlığına yaslamıştı. Tam bu sırada banyonun kapısı açılmış içeriye kısa bir bornozla karısı çıkmıştı. Karısının ona bakmaması genç adamın işine gelmişti aslında. Ne de olsa Şevval güzel bir kızdı. Yemyeşil gözleri, küçük burnu ve ince dolgun dudakları ile her erkeği kendisine aşık edebilirdi. Ama Azad Armina'yı seviyordu. Azad'da göre Armina Şevval'den daha güzeldi. Çünkü genç adamın kalbi Armina'daydı. Şevval Azad'a baktığında yutkunmuştu. Zaten utanıyordu. Şimdi hepten utanıyor olacaktı. Azad yataktan kalkıp genç karısının yanına gitti. Ellerini Şevval'İn omuzlarına koydu ve gözlerine baktı. O yemyeşil gözlerine.
''Günaydın jinamin.'' (kadınım) dedi sesindeki arzuya engel olamayarak.
Şevval ne yapacağına bilmeden Azad'a bakarken aklına gelen ilk şeyi söylemişti.
''Günaydın Azad Ağam.'' dedi başını yere doğru indirirken. Azad karısının ondan utanmasına canını sıkmıştı. Tamam aralarında bir aşk yoktu ya da bir hoşlantı. Ama karısıydı onun. Artık Şevval Azad'ındı. Azad ise hem Armina'nın hem de Şevval'İn...
Ne zordu değil mi? İkinci bir eş olayı...
Ya da hiç sevmeden, kalbinde birisini taşırken evlenmek. Belki birbirlerini severlerdi. Belki de yine aynı düzende devam ederlerdi. Şevval Mirzah'ı Azad ise Armina'yı.
''Benden utanma Şevval.'' dedi genç adam karısının çenesinden tutup gözlerine bakmasını sağlarken. Şevval Azad'ın kapkara gözlerine bakarken yutkundu. Çok benziyordu gözleri Mirzah'ın ki ne. Aslında Azad ve Mirzah'ın sadece gözleri benzemiyordu. İki yakışıklı genç adam Mardin'in dillerindeydi. Hem yakışıklılıkları hem de karizmaları ile.
''Peki ağam.'' dedi Şevval.
Azad bir müddet karısına baktıktan sonra onu yatağa doğru çekip otutturdu. Şevval meraklı gözlerle Azad'a bakarken Azad söze başladı hemen.
''Yeni evlendik. Her ne kadar imam nikahlı da olsa karımsın artık benim. Birbirimizi tanımıyoruz. Ya da sevmiyoruz. Ama zamanla seveceğiz. Buna inanıyorum.'' demesi ile Şevval umutsuzlukla kocasına baktı. Olmazdı ki. Şevval Mirzah'ı, Azad Armina'yı severken imkansız bir şeydi bu. Kocasının gözlerine baktığı o umutsuz bakışlar Azad'ın konuşmasına yetmişti.
''Benim bir tane daha karım var. Biliyorsun. Ama bu konakta kavga da istemiyorum. Armina'yla da konuştum dün gece. Armina iyi bir kadın. Ona sevgiyle yaklaşırsan sana hiç bir şekilde kötülüğü olmaz. Hatta seni üzmemek için elinden geleni yapar. Ama onu da anlamalısın. Sen sevdiği adamın ikinci kadını oldun ve sevdiği adama çocuk getireceksin. '' dedi Azad.
Şevval ise Azad'ı dikkatle dinlemiş her kelimesinde kalbindeki ağrıya engel olamamıştı. Daha ilk dakikalarda bile kuma olduğu yüzüne vurulmuştu. Hem de kocası tarafından.
''Bak Şevval. Ne seni üzmek isterim ne de Armina'yı. Seni üzmem için de seni tanımam lazım. Seninde beni tanıman lazım.'' dedi Azad.
Şevval anlamsızca baktı kocasına. Ne demek istiyordu aklı almıyordu.
''Tamam ağam. Karınıza kibar olacağım. Zaten ben bu konağa gelmeden önce neysem şimdi de oyumdur. Yani ben her zaman iyi kalbimi karınıza sunacağım.'' dedi ve oturdu yerden kalkıp dolabına yürüdü. Normalde yeni gelinler evlendikleri ilk gün bembeyaz giyinip kollarını altınlarla kuşatırdılar. Ama Şevval kumaydı. Ve ne yapacağını tam bilmiyordu. Elbise kısmına geçip beyaz ve siyah renklerin hakim olduğu bir elbise aldı eline. Yeni gelin olduğu belli olsun diye de kırmızı şalını aldı. Yere düşürdüğü iç çamaşırını da aldıktan sonra banyoya girdi. Banyonun kapısını kilitlerken biran köşedeki duvara geçip ağlamak istese de yapamazdı. Birazdan çarşafı alacak olan kadın gelecekti ve daha sonra kahvaltıya ineceklerdi. Hemen iç çamaşırlarını ve elbisesini üzerine giydi. Ardından şalını başına taktığında banyodan çıkıp makyaj masasına geçti. Gözlerine siyah sürme sürdükten sonra dikkatini çeken çikolatalı kremi eline alıp sürdü. Koluna bir iki tane altın taktıktan sonra Azad'a baktı. Üstüne bordo bir gömlek ve siyah bir pantolon giymişti. Taramadığı belli olan saçları tüm yakışıklılığını ortaya seriyordu aslında. Şevval yatağın yanına geçip geceki çarşafı çıkardı. Çarşafı katlayıp komidinin üzerine koyduktan sonra yeni bir çarşaf serdi. Nevresim takımını da sereceği sırada çalan kapı ile eline çarşafı alıp kapıyı açtı. Karşısında duran yaşlı kadına gülümseyip çarşafı uzattığında kadın aynı samimiyetle gülümsedi ve çarşafı aldı. Şevval odanın kapısını kapatıp nevresimi düzeltikten sonra Azad'a baktı. Koltukta oturmuş onu izliyordu. Şevval hazır olduğunu belli etmek amacıyla öksürdü. Azad karısına gülümseyip ayağa kalktı. Şevval kapıya doğru ilerlerken Azad Şevval'i ani bir hareketle duvarla kendi arasına almıştı.
''Jinamin...'' dedi ve derin bir nefes aldı. Burnuna tanıdık gelen o koku ile yerinde kala kalmış olan Azad ne yapacağını ne diyeceğini unutmuştu. Armina'nın kokusuydu bu. Onun eşsiz kokusu. Sanki çikolata fabrikasında dolaşılıyormuş gibi her nefeste fark edilecek o koku.
''Neyse daha sonra konuşuruz.'' deyip Şevval'in odadan çıkmasına izin verdi genç adam. Her ne kadar Şevval'i sevmese de ona iyi davranmalı onu seviyormuş gibi görünmeliydi. Bu evde ki huzuru bozmamak için.Ama Şevval'e iyi davranıp Armina'yı unutamazdı. Armina'yla görücü usulu evlenmişlerdi ama Azad zaman geçtikçe karısının saf kalbini sevmişti. Son günlerde aklından kötülükler geçen saf kalbini...
Aşağıya indiklerinde Şevval direk kaynanasının yanına giderken Azad mutfağa doğru ilerlemişti karısını görmek için. Mutfağa baktığında Armina'yı bulaşıkları yıkarken gördüğünde dudağında buruk bir gülümseme beliriverdi. Armina için hayat zor olacaktı bu saatten sonra. Kocasını paylaşacak ve kocasının çocuğunun olmasını bekleyecekti. Bundan kötü ne vardı bu hayatta.
''Armina bir gelir misin?'' diye seslendikten sonra koridorun orada beklemeye başladı genç adam. Armina ise alelacele ellerini silmiş ve gözlerindeki yaşları silip koşarak kocasının yanına gitmişti. Azad karısının şişmiş gözlerini görünce bir müddet öylece baktı.
''Ağladın mı sen?'' diye sordu ellerini karısının baş örtüsünde gezdirirken. Armina sessiz kalmayı tercih edip sustuğunda Azad etrafına bakındı ve hızlı bir öpücük kondurdu Armina'ya.
''Jinamin. Sakın ağlama. Benim kadınım ağlayamaz. Ağlamamalı. '' dediğinde Armina başını kaldırıp Azad'a bakmıştı.
''Senin iki kadının var artık Azad.'' demişti sadece.
Azad ise derin bir nefes alıp ''Benim iki kadınım var. Haklısın. Birisi sevilen diğeri sevilmeyen. Sevilen sensin Armina. Bu konağın hanımı olan sensin. Şevval değil. Şevval sevilmeyen ve hep sevilmeyecek olan. '' demişti. Şevval'in onları duyduğundan habersiz...
OKUDUĞUNUZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM
BİR DAHA Kİ BÖLÜMDE GÖRÜŞÜRÜZ
SİZİ SEVİYORUMMMM
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUMA
Ficção GeralBir kitap gibidir hayat. Her sayfasında, her cümlesinde bir gizilik vardır. Bizim geleceğimizi değiştirecek kadar güçlüdür bu cümleler. Tabi herkesin hayatı farklıdır. Bazıları bu yalancı hayatta mutlu mesut yaşarken, bazıları kaderlerine razı olup...