KEYİFLİ OKUMALAR...
Şevval kocasının söyledikleri ile yutkundu. Tatile gidiyoruz demek de ne oluyordu?
''Na-nasıl yani?'' diye kekeledi. İnanmayan gözlerle Azad'a bakıyordu.
Azad ise karısına gülümseyip açıklama yaptı. ''Senin dinlenmen gerekmiyor mu? Benimde İstanbul'da bir kaç işim var. Onları hallederken sende tatil yaparsın.'' dedi genç adam. Armina'yı unutmuştu bir anda.
''Olmaz.'' dedi genç kadın bir anda.
Eğer tatile giderse Armina çok üzülürdü. Zaten yaralıydı. Empati kurması gerekiyordu Şevval'in. Kendisini Armina'nın yerine koymalıydı. Yoksa Mirzah'ı unuturdu. Genç kadın unutmak istiyordu sevdiği adamı ama böyle başkasının sevdiğini elinden alarak değil. Deneyecekti sadece. O pembe hayallerine damlamış siyah lekeleri silerek deneyecekti. Her şeyini unutarak, yepyeni bembeyaz bir sayfa açarak deneyecekti. Hayatında ki kararsızlıkları silmeyecekti belki...
Ama bir dilek tutacaktı. Tıpkı filmlerdeki gibi. Kimseye söylemeyecekti bu dileğini. Sadece o ve Allah'ın arasında bir sır olarak kalacaktı. Belki... Bir umut kabul olurdu dileği. Bir umut açtığı o bembeyaz sayfa kirlenmezdi. Kirlense bile toz pembe hayaller olurdu.
Zordu... O bembeyaz sayfayı kirletmemek çok zordu...
''Ne demek olmaz?'' dedi genç adam kaşlarını çatarken.
Şaşırmıştı doğrusu. Tatil fikrinin Şevval'i çok mutlu edeceğini düşünüyordu. Hemen olmaz demesini değil.
''Olmaz işte Azad.'' dedi genç kadın. Bir bahane uydurmalıydı. Eğer Armina için gitmek istemediğini söylerse kocasının gözüne girmek için böyle bir bahane uydurduğunu düşünebilirlerdi. Ama öyle bir şey yoktu. Sadece Şevval kendisini Armina'nın yerine koyuyordu.
Hangi kadın kocasını paylaşırdı ki?
''Şevval deli etme beni söyle işte.'' dedi genç adam sinirle.
''Olmaz işte Azad. Hem yarın Darçin'ler gelecek.'' dedi genç kadın seviniyormuş gibi görünmeye çalışarak. Böyle yapmak en iyisiydi. Eğer Azad'ı ikna edemezse olan Armina'ya olurdu. Hem Şevval konakta da dinlenebilirdi değil mi?
''Darçin mi? Onu bu kadar sevdiğini bilmiyordum.'' dedi genç adam yüzünü buruştururken. Geçmişinde yaşananları hatırladıkça midesi bulanıyordu. Darçin genç adamın hayatında gördüğü en tuhaf insandı.
''Evet evet Darçin'i çok seviyorum. O kadar tatlı birisi ki. Onunla konuştuğumda zaman nasıl geçiyor bir türlü anlam veremiyorum.'' dedi Şevval. İçinden çarpılmamak için bin bir türlü dua ediyordu. Darçin ve onun muhteşem dedikoduları...
''Ama Darçin'in gelip gelmemesi önemli değil. Sen benimle geliyorsun İstanbul'a. Dinlenmen lazım zaten.'' dedi genç adam. Hafif sinirlenmeye başlamıştı. Karısı dediğine hayır diyordu.
''Olmaz Azad. Ayıp olur. Hem ben Amed (Diyarbakır) toprağında doğdum, toprağında büyüdüm. Amde'den başka hiç bir yere gitmedim. Bırakta bir ömür böyle devam etsin.''
Şevval söylediklerinde haklıydı. Diyarbakır'dan başka hiç bir yere gitmemişti. Hiç bir şehri gezmemişti. Gezmeyi çok isterdi ama o mutlu olurken bir başka kadının mutsuzluğuna göz yummazdı. Bir ömür yaşayacağı bu evde bir ömür bakacağı yüzü üzemezdi.
''Sen bilirsin. Ama çok pişman olacaksın.'' diye hafif sesini yükselten adam hızla yataktan kalktı. Odadan çıktıktan sonra ne yapacağını bilmeden bir süre koridorda bekledi. Daha sonra ise temiz bir havanın iyi geleceğini düşünüp bahçeye çıktı. Çimlerin üstüne oturan genç adam cebinden sigarasını çıkartıp çakmak ile yaktı. Sigarasından derin bir nefes çekti. Sanki her nefesinde düşünceleri değişiyordu. Bir kavram haritasının en bilinmez denklemiydi düşünceleri. Sanki dört şık verilmişti genç adamın önüne. Dört şıktan sadece bir tanesini işaretlemesi gerekiyordu. İşaretleyeceği şık eğer doğruysa hayatı az da olsa güzel olurdu. Peki ya yanlışsa? İşte o zaman ne olacağı daha bilinmiyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUMA
General FictionBir kitap gibidir hayat. Her sayfasında, her cümlesinde bir gizilik vardır. Bizim geleceğimizi değiştirecek kadar güçlüdür bu cümleler. Tabi herkesin hayatı farklıdır. Bazıları bu yalancı hayatta mutlu mesut yaşarken, bazıları kaderlerine razı olup...