Oysa tren garlarinda öğrendim ben ayrılmayı
Ne guzeldi çocukluk yıllarım
Gökyüzü maviliginde önlüğüm ve boynumdan hic düşmeyen beslenme cantam vardı,
O zamanlar yağmurlar yagmazdi göz kapaklarimdan
.ve sizlatmazdi yuregimi bir bıçak kesiği.
Lakin Ankaranin en sisli sabahında geldin karşıma.
Daha simidimi bile yememisken salkım salkım aşık ettin kendine.
beraber bindigimiz o gicirdayan otobüse bindigimde anladım aslında varmak isteğim yere zaten vardigimi.paslı saatimin kulak tirmalatan tik taklari haricinde bir tek ses yoktu ankaranin o gicirdayan otobusunde.Oysa tren garlarinda ogrendim ben ayrilmayi.otobus duraklarında ayrılmayi bilmezdim hic.su günlerde saat 8.45 te biniyorum sen kokan o otobüse fakat sen yoksun o bulutlu günlerde...İçimde kalan dokulesi sözlerle ancak yarını bekleyen bir kelebek kadar umutluyum su günlerde. Her gece gökyüzü grilinde pasli siir defterim ve elimden düşmeyen kalemim var artik.Reyhan kokulu bir aşk değil miydi zaten sona yaklastigimi goren şey.bırak seni görmeyi sokağından bile geçmek isterdim be kadın. Sokağını bilmek isterdim belkide odanın ışığını sondurdugun zamanlari bile bilmek isterdim.Fakat bir otobüs durağında ayrılmak garip degil miydi sencede.Oysa tren garlarinda öğrendim ben ayrilmayi.Hoşçakal adini bilmediğim kimse...
(Recep Salman)