-İnci-
Okulun ilk günü çok güzel geçiyordu. Bu kadar çabuk arkadaş edinebileceğimi hiç zannetmiyordum doğrusu. Hem de 1 değil, 2 değil, 3 tane birbirinden cana yakın arkadaş.. İlk defa gerçekten çok şanslı olduğumu düşündüm son ders sırama yatmış uyuklarken. Sonra bugünümü hızlıca gözden geçirdim zilin çalmasına dakikalar kala..
Zehra hocanın dersinden sonraki dersler de daha çok ilk gün tanışması gibi rahat ve huzurlu geçmişti. Burcu hocanınki hariç.. Burcu hoca gerçekten de çılgın bir öğretmendi. Tam böyle 'kafa' dediklerinden. Öğle yemeğinden bir önceki dersimize girmişti ve girmesiyle hepimizin dikkatini çekmişti. Siyah kısa saçları ve siyah çerçeveli yuvarlak gözlükleriyle ona baktığınızda hemen filmlerdeki ödev üstüne ödev veren, sıkıcı matematik öğretmenine benzetebilirdiniz. Tabi kıyafetlerini görmediyseniz..
İçeri girdiğinde üzerinde tam bir gökkuşağı vardı. Sınıfa, döne döne dans ederek girmesi de cabası.. Uzun, bol, rengarenk, ispanyol paça pantolonunun üzerine sarı kısa kollu bir tişört ve onun üzerine de -sanırsam- pantolonun takımı olan renkli kısa yeleği giymişti. Ayakkabıları pantolondan dolayı görünmüyordu ama doğru gördüysem sarı, bez babet gibi bir şeydi. Kafasında da yine sarı bir bant ve boynunda da barış işareti şeklinde, zincirli bir kolye vardı.
Burcu hocayı bizim dörtlüden ilk fark eden bendim ve hocadan gözlerimi ayırmadan, donmuş bir şekilde Işıl'ı dürttüm öncelikle. Baktığım yere bakınca o da aynı şekilde dondu kaldı. Bize hevesle bir şeyler anlatmakta olan Güneş ve onu dinleyen Hale de bizim bu halimizi görünce önlerine döndüler. Sınıftaki herkes yerindeydi ama hiç kimse olması gerektiği gibi ayağa kalkıp hocayı selamlamamıştı. Hepimiz sessizce hocayı inceliyorduk. Burcu hocaysa halinden memnun bir şekilde gülümseyerek ve poz vererek hareketsiz duruyordu. Şaşırmamız hoşuna gitmişti.
Birkaç dakika sonra bu sessizliği ayağa kalkarak ben bozdum. Ardımdan Deniz ve kızlar da kalktı. Herkes sonunda kendine gelebildiğinde Burcu hoca sınıfı 'iyi dersler' diyerek selamladı. 'Saol' dedikten sonra yeniden yerlerimize oturduk ve neler olacak diye beklemeye başladık. Sonunda Burcu hoca kendini tanıtmaya başladı.
"Merhaba arkadaşlar. Benim adım Burcu, ve ben sizin bu seneki İngilizce öğretmeninizim." kısa süre içerisinde hepimizi inceledi ve güldü "Kıyafetime gelirsek, alışılmışın dışında bir giyimim olduğunu biliyorum, ama ben her zaman bu şekilde giyinmem. Beni yarın tavşan kılığında, diğer gün gotik olarak görebilirsiniz. Kafama estiği gibi giyinirim, bu konuda anlaşalım. İlk gün olduğundan dolayı bu kadar şaşırmaya hakkınız var, ama bir dahakine artık normal karşılamaya başlayacağınızı umuyorum."
Konuşmasını bitirdikten sonra teker teker yine kendimizi tanıtmamızı istedi bizlerden. Ama tek fark, İngilizce olarak. Bazıları epey zorlandı. Hatta adını söyleyip oturanlar bile oldu. Ki bunlardan biri de Hale'ydi. Ben ise hiç zorlanmadan Türkçe olan konuşmamı İngilizce'ye çevirdim. Okuma yazmayı öğrendiğimden beri hep yabancı dile bir merakım olmuştu. Annem de bu sebepten ötürü her sene beni İngilizce kursuna göndermişti. O yüzden İngilizce'm yaşıtlarıma göre biraz daha ileriydi. Öyle ki 7. sınıfı bitirdiğim yaz tatildeki arkadaşlarımın hepsi yabancıydı ve gayet iyi anlaşıyorduk.
Dersin sonunda yemekhaneye indik. İlk gün olduğundan dolayı o kadar çok sıra vardı ki, kızlarla dayanamayıp kantine çıktık. Herkes hamburgerini alıp masaya oturduğunda kendimizden bahsetmeye başladık. Bu sayede Işıl'ın babasının yurt dışında bir otel yönettiğini ve annesinin özel bir hastanede hemşire olduğunu öğrendim. Ayrıca kızların hepsinin benim gibi paten kaymayı sevdiğini, ve patenleri olduğunu da öğrendim. Birbirimizin numaralarını da aldık ve bir ara beraber paten sürmek için haberleşmeye söz verdik.
Öğleden sonraki derslerde de değişik pek bir şey olmadı. Genel olarak söylediğim gibi, tanıştık. Sadece matematik dersinde hoca tahtaya geçen sene işlediğimiz konuyla ilgili bir soru yazdı. Soruyu çözmekten çok, sanırım atomu parçalamak için tahtaya kalkan gözlüklü sıska çocuk soruyu çözmek yerine tahtaya saçma sapan şekiller çizince hoca 'yazın okunmuyor' dedi. Bunun üzerine dolap kenarından, pentagram şeklinde siyah ipli bir kolye takan siyah gözlü sarışın çocuk 'kışın okuyun o zaman, hocam' demeseydi sınıftakiler öğürme sesleri çıkarmak zorunda kalmayabilirdi.
Şimdiyse kulaklarımı dolduran hoş melodiyle beraber eşyalarımı çantama koymaya başladım..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
O Benim Kardeşim
Teen FictionHala hiçbir şey anlamamış bir şekilde yüzüne bakıyordum. Kafam çok karışmıştı. Anlattıklarını kafamda toparladığım zaman karşıma çıkan tablo neredeyse imkansızdı benim için. Eğer durum böyleyse kaldırabilir miydim bilmiyordum. Bu yüzden kabullenmek...