Hayır! Böyle mi gösterecek bana gerçekleri.Ya ben çok saftım ya da o gerçekten ne yaptığını bilmiyordu.İğnenin etkisinden olacaktırki başım dönüyor,her taraf bulanıklaşıyordu.Tamamen kaybolan silüetin bana baktığını hissediyordum.Ve aniden her yer aydınlandı ama bulanıklık yüzünden net göremiyordum.Hayır bu aydınlık sıcaktı ,hararetliydi.Oturduğum sandalyede kıpırdanarak iplerimden kurtulmaya çalışıyordum.Her yeri alev almıştı.Evet ilk kez ölümün bu kadar yakınlığından korkmuştum.
-"İmdat!Yardım edin!Neden yapıyorsun bunu?"
Bunu dememle arkamdan sandalyeye atılan bir tekme ile kendimi yerde alevlerin arasında buldum.
Hayırrrrrrrrrrrrrr!
Silüetin belli belirsiz sesi yankılanıyordu kulaklarımda.
-"Hadi kalk."-"Kalk hadi Cermila."
Noluyordu? gizemli silüet ismimi nereden biliyordu?
-"Cermila kalk geç kaldın.Bugün tıp sempozyumun var !"
Gözlerimi yavaş yavaş açtığımda karşımdaki Cera'ydı.Boş gözler ile baktım Cera'nın yüzüne.
-"Eğer öyle bakmaya devam edersen çok hayalini kurduğun profesorün tıp sempozyumunu unutmak zorunda kalacaksın."
Ben ise hala o rüyanın etkisindeydim.Ve nasıl olur da gördüğüm rüyayı bu kadar gerçekmiş gibi yaşamıştım?O gizemli silüetin rüyamda ne işi vardı.Ben bunları düşünürken Cera kolumdan çekiştiriyordu.
-"Off yeter noldu?Bu yüzünün hali ne?
Heralde dağılmış saçımdan ve yorgun yüzümden bahsediyor olcaktı.Ama en yakın arkadaşım hissetmiş olcak ki Kötü bir kabus mu gördün? diye sordu.
-Hayır bir şey olmadı.Sadece yorgunum.
Gördüğüm rüyayı Cera'ya anlatma gereği görmedim nedense.İzlediğim gerilim filmlerin etkisinde kaldığımı düşündüm.Bilinçaltımın bana oynadığı bir oyun olmalıydı.
Düşüncelerimden alıkoyan yine Cera oldu.
-"İyi.Hadi bekletme benimde hastanede işlerim var.İşlerim biterse belki bende çok istediğin sempozyuma katılırım."
-"Tamam.Ben sempozyumu unutmuştum ya!"
İkimizde yataktan kalktık.Ben hemen banyoya girip su attım yüzüme.Ama aynaya bakıp o rüyayı da anımsamayı ihmal etmedim.Çok tuhaftı.Ayrıca çok solgun görünüyordum.Zaten dağılmış kestane rengi saçlarım ve soluklaşan beyaz tenim bunu daha da artırıyordu.Hemen bir at kuyruğu yapıp fondeten ile yüzüme renk verdim.
Çıktığımda hazırdı Cera.Hiç beklemediğim şekilde saçını topuz yapıp şık elbisesini giymişti hemen.Bende onu bekletmemek adına hemen hazırlandım.İkimizde yola koyulmuştuk.Cera'yı hastaneye bıraktıktan sonra ben sempozyumun yapılacağı yere geldim.İçeri girdiğimde sempozyum çoktan başlamıştı. Kimseyi rahatsız etmeden yerime oturdum.Çok hayran olduğum profesör Henry Bill konuşuyordu.
Karşımda duran yaşlıca adam genel cerrahtı.İlginçtir ki profesor sempozyuma sıkıcı tanımlarla başlamamıştı.İnsan kalbinin birden fazla duyguyu barındırması ve yaşaması yönüyle diğer organlara göre çok farklı olduğunu anlatarak başladı konuşmasına.Sanırım kalpten gidicektik bugün.Kalp demişken ben hala rüyamın etkisindeydim.O alevlerin arasında kaldığım an korkudan kalbimin nasıl attığını duyabiliyordum.Umarım gerilim filmlerinin bilinçaltıma yaptığı etkidir.
Ben bunları düşünürken profesör Henry bana bakıyordu.Ben yanlış mı gördüm bilmiyorum Ama bana soru sormuştu.Ben ise hayal dünyamdan gerçek dünyaya dönmüştüm.
-"Size sordum hanımefendi"
-"Şey ben mi?Sorunuzu tekrar alabilir miyim?
Eyvah! bunlar olurken gözüm duvardaki saate kaydı.Ve yaklaşık yarım saattir ben dalmıştım.Profesörün anlattıklarını da kaçırdım.Bide bunun üstüne soruyu bilemezsem kariyerim başlamadan bitmişti.
-"Öncelikle branşınızı öğrenebilir miyim?"
-"Ben kalp cerrahıyım."
-"Yenisiniz değil mi ?"
-"Şey evet."
-"O zaman tam şahsına soruyorum.Sizce bizi yöneten ve yönlendiren kalbimiz midir?
Evet ne cevap verecektim.Bu yoruma dayalıydı,bilimsel değildi.