12.BÖLÜM

37 4 0
                                    

Adım adım yürüyoruz seçtiğimiz yolda. Öyle ya da böyle. Bazen hayatımız bir şiir kıtası gibidir. Bizim anlatamadığımız kadar iyi anlatır bizi. İşte benim hayatımı anlatan şiir dizesi;

......

Sevindiğim anda sen üzülürsün.
Sonbahar uğultusu duymamışsın ki
içinden bir gemi kalkıp gitmemiş,
uzak yalnızlık limanlarına.
Aykırı bir yolcuyum dünya geniş,
Büyük bir kulak çınlıyor içimdeki.
Çetrefil yolculuğum kesinleşmiş.
Sakın başka bir şey getirme aklına.
Aysel git başımdan ben sana göre değilim,
ölümüm birden olacak seziyorum,
hem kötüyüm, karanlığım biraz, çirkinim.
Aysel git başımdan seni seviyorum...

♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡

Arkamı döndüm karşımda filmlerdeki gibi siyah beyaz bir adam duruyordu.
Kimsin gibicesine baktım yüzüne.

- Süveyda Hanım?

+ Evet de siz...kimsiniz?

- Merak etmeyin vakti geldiğinde öğreneceksiniz.

......

Sonrası yok arkamdan uzanan bir el eterli bezi burnuma bastırdı. Direndim denedim olmadı gözlerim kapandı.

......

Kendime geldiğimde kocaman bir karanlığın içindeydim işte bu benim içim. Karanlık,soğuk,ıssız,acı,sevgi....

Gözlerim ve ağzım bağlıydı. Çaresizliğim bu benim. Debelendim ama yine eter kokusuyla bayılmışım.

......

Bir süre sonra birinin kucağına alındığımı fark ettim. Burnuma bir koku geliyordu. Bu koku beni bilmediğim bir diyara götürüyor ve beni sonsuz mutluluğa ulaştırıyordu. Sonra bir yumuşaklık hissettim sırtımda yatağa koydu beni.

Uyudum......
Uyudum......
Uyudum......

Gözlerimi açtığımda hiç tanımadığım bir yerdeydim. Sonra gözlerimi kapatmadan önce yaşadıklarımı hatırladım. Fırladım yataktan kapıyı açmak için uğraştım ama açılmadı sonra kapıyı yumrukladım bir yandanda bağırdım.

- Hey çıkarın beni burdan!! Kimse yok mu size söylüyorum!!!

Beş dakika boyunca bu şekilde devam ettim daha fazla dayanamayıp bıraktım diğer kolumda ağrımaya başlamıştı. Kapıya sırtımı dayayarak oturdum. Bir kaç dakika sessizce bekledim derken ayak sesleri duyunca hemen ayağa kalktım kapıdan uzaklaştım bir kaç adım. Kapı açıldı......

Enes'i görünce sızlayan sağ kolumu tuttum diğer elimle.

- E...Enes?!

+ Tahmin edersin sanmıştım.

Sağ elini pantolonunun cebine koyup gülümsedi.

- Ne istiyorsun benden yeter artık git n'olur git!!

Ne olduğunu anlamadan duvar ile Enes arasında sıkışıp kalmıştım bir acı hissediyordum sadece nerde olduğunu bilmediğim bir acı kolumda mıydı kalbimde miydi? Kaçışı varmıydı bu acının yoksa sadece boşa kürek çekmek miydi? Neden direniyordum Enes'e duyacakları onun canını mı acıtacaktı yoksa benim canımı mı? Dile kolay ben yedi senedir yaşıyordum bu acıyla...

+ Bir kere sorucam eğer cevap vermezsen çıkıp gideceksin ve bir daha asla yüzümü görmeyeceksin!

Yutkundum. Susarsam onu kaybedeceğim konuşursam ne olacağını bilmiyorum bile. Keşke sorabilsem ona hangisinin daha az acıtacakğını. Sanki ilk kez bakar gibi,son kez bakar gibi,özlemiş gibi,aç gibi baktım o masmavi gözlerine. Sızlayan kolumu tutan elimi çektim kolumu tuttuğu yerden. Gözlerimden süzülen yaşlar eşliğinde sordum ona

- Peki ya bu sorunum cevabı seni kaybetmeme sebep olursa?

Ceketinin kollarını tuttum sıkıca.

- Enes bana yardım et canım çok acıyor.

Konuşmuyor öylece bekliyordu. Bu bana daha fazla acı veriyordu. Kollarını bıraktım, duvarın ve onun arasından sıyrıldım gidecektim. Son bir kez daha bakmaya yüzüm olmadığından başımı yere eğip elimi kapıya uzattım kapıyı açtım çıkacakken

+ Geçmişindeki hikâye beni alâkadar etmez ben seninle yeni bir hikâye yazmak istedim.

Dönüp ona baktığımda bana sağ elini uzatmış bakıyordu. Bir tarafta Barış bir tarafta Enes. İşte bu benim acımdı her ikisinin canını yaktığım kadar yanıyordu canım. Eğer şimdi söyleyemezsem asla söyleyemeyecektim.

- Yedi sene önce bir okul çıkışıydı İstanbul'a gelmeden bir sene önceydi.
Eve gelmeye bir kaç bina kalmıştı.....

Nefesim giderek hızlanıyor giderek sıcaklıyordum. Sanki o anı tekrar yaşıyordum yine acıyordu canım.
Enes ise elini indirmişti artık.

- Biri beni binalardan binin içine çekti. Elini ağzıma kapattı debelendim ama olmadı kaçamadım ondan....

Yere diz çökmüştüm artık yaşları tutamaz olmuştum öylece yere bakıyordum.

- Koruyamadım....kendimi Koruyamadım.......

Ellerim titriyordu. Saklamak istedim ellerimi birini diğerinin içine alarak. Enes'ten ses çıkmıyordu. Sonra var gücümle duvara yaslanarak ayağa kalktım. Merdivenleri indim. Sol elimle gözlerimi silmeye çalışıyor bir yandan da kapıya doğru gidiyordum. Kapının önüne gelince elimi kapıya uzattım. Kapı dışarı tam görünecek kadar aralanmıştı ki bir el aksi yönde kuvvet uygulayıp kapıyı kapattı. Arkamı dönemiyordum. Hayatımı değiştiren o cümleyi duydum.

+ Ben seni her halinle severim.

Sonra kapıyı kapatan el omzumdan tutup beni kendine çevirdi benim başım ise hâlâ yerdeydi. Elini nazikçe çeneme uzattı ve başımı kaldırdı tam karşımda duruyordu özgürlüğümün rengi mavilikler. Ona bir şeyler söylemek istiyordum ama olmuyordu. Sarıldım...
Hemde sıkı sıkıya. Susmak neyi halletmişti bunca zaman? Susuyorduk ama kime susuyorduk neye,neden susuyorduk?
Susmaktı çünkü sevginin en güzel hâli susup beklemekti. Sevdiğimizi getirmiyordu belki ama onun mutluluğunu uzaktan da olsa görme fırsatı veriyordu bize. Çoğumuz bu sebepten susmuyor muyuz? Korkuyoruz çünkü onu bir daha görememekten,onu sevememekten,onu hissedememekten ölesiye korkuyoruz.

Kısık ve titrek bir sesle

- Sensiz nefes alamıyorum ne olur bırakma beni,sıkıca sar beni kimse bir daha dokunamasın bana,acıtmasın canımı.

Saçlarımı okşuyordu. Başımı boynuna gömdü.

+Söz veriyorum...söz bir daha kimse bize karışamayacak gideceğiz burdan.

- Barış ikimizi de öldürür.

+ Şşşş...sen düşünme böyle şeyler. Ben bir yolunu bulurum.

«««««««««««««««««●»»»»»»»»»»»»»»»»

Bir yolunu bulur muyuz gerçekten? Şu hayatta hiç yaşayamadığımız sevdaları yaşamanın bir yolunu?
Sevdayı gerçek kılan şey özlem değil midir öyleyse neden en değerli anılarımız onlar değil? Neden gitmek bu kadar zor? Kalbimiz bu soruları sormaya başladığında öğreniyor sevmeyi......

Sen benim sol yanımsın"karam"

NİKÂH ŞAHİDİNİN AŞKIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin