Hafızam geri geldiğinde kalbim sıkışmaya başadı. Ne zaman hafıza kaybı yaşasam ve ailemin öldüğünü öğrensem her şeyi yani tüm şok ve üzüntüyü baştan yaşıyorum.
Bunun bana verdiği üzüntüyü ilk defa Nehir ve Salih Abi'nin kolları dışında başkasının yanında yaşıyordum. Hıçkırıklarımı dindiren bu sefer Nehir'in sakin sesi değil Yağız'ın başımı okşamasıydı. Sanırım o da şok içindeydi. Yağız'ın ailemin ölümünü öğrenmesi iyi olmamıştı.
Hafızam aslında daha yeni gelmişti yerine. Yağız bile hala beni kafa gidik sanıyordu. Yavaşça kafamı kaldırdım, onun güven kokan omuzundan.
"Dolunay ben aileni öldürmedim. Ben sana zarar vermem, sapık değilim. Lütfen inan bana." Yağız'ın sesi endişe ağırlıklıydı. Elimi omuzuna koydum. Onunda sakinleşmeye ihticayı vardı.
"Yağız hafızam geri geldi. Böyle bir olaya şait olduğun için çok üzgünüm." Sesim çok az çıkıyordu. Sanırım hepsi fazla yüksek bağırmam ve ağlamamdı.
"Dolunay anlatmak zorunda değilsin ama eğer anlatmazsan kafayı yerim. Neden oluyor bunlar? Ve hala babam ile bağlantınızı çözmüş değilim. Allah için neler oluyor söyle."
"Haklısın. Seninde neler olduğunu bilme hakkın var. Seni ilgilendiren ve üzmeyen kısımlarını söylerim ama bir şartla..." Yağız'ın sıkıntılı ruh hali gitmiş ve yerine daha neşelisi gelmişti.
"Oo yüce Dolunay şartın nedir?" Yağız bunu söylerken bir dizi üzerine kalkmış sağ elini kalbine sol elini yukarı kaldırmış, tüm olayı dramatize ediyordu. Yağız'ın ruhu hala çocuktu. Baksanıza hemen ruh hali değişti ve şaklabanlık yapıyor.
"Ey köylü, şartım bu gece bana kalıcak bir yer bulman. Malum durumum pek iç açıcı değil. Nehir Sultan, kendisi annem olur, aşırı hassas bir insandır. Beni bu halde görmesi onu çok yıpratır."
Yağız'ın çocuksu haline ben de katılmıştım. Hayatım hep ciddiyet ve kurallar ile geçmişti. Kendimi sadece Nehir'in yanında daha az ciddi hissediyordum. Dürüst olmak gerekirse Yağız çok iyi bir insandı. Ama başlangıcımız pek iyi olmadı. Yağız'ın hoşuna gitmişti onun bu küçük eğlencesine katılmam.
"Yüce Dolunay, şartını kabul ediyorum. Su Sultan'ın sarayında kalır sizi bu günlük Nehir Sultan'dan uzak tutarım. Bu arada leydim size söylemeyi unuttum, Su Sultan'ın size selami var."
Ahh... Su Abla. Canım o benim. Ailemin öldüğü yıl Su Abla beni yanına aldı. Ahmet'in yaptığı onu çok etkilemişti. Ailemin öldüğü gün başka yakın akrabağım olmadığı için beni yetimhaneye vermek istediler. Su Abla buna engel oldu. 5 yaşımdan 6 yaşıma kadar o bana baktı. Nehir de beni 6 yaşımda evlatlık alınca yollarımız ayrıldı.
Bana hep bakmamasının nedeni Ahmet'in Yağız'ı ona göndermesiydi. Yani daha önceden tanışmıyoruz Yağız'la. Su Abla'yı çok özlemiştim. Onda kalmam bana iyi gelebilirdi. Bu arada hafıza kaybı teşisi koyarken yanımda Su Abla yoktu. Benim bu olayım hakkında hiçbir bilgisi yok. Eğer öğrenirse Ahmet'in ağzına.... Neyse ağzımızı çok bozmayalım.
"Hadi o zaman ne bekliyoruz gidelim." Su Abla'yı görmek için sabırsızlanıyordum. Yağız'ın arabasına vardığımızda havanın karardığını fark ettim. Vay canına kaç saatir dışardaydık biz. Oh olamaz... Nehir çıldırmış olmalıydı. Aceleyle cebimden telefonumu çıkardım. Şarjı bitmişti. Tam sıçtım.
"Yağız telefonum mort. Seninkini kullanabilir miyim?"
Evet şeklinde kafasını salladı. Yağız'ın son model telefonunu elime alırken benimkine küfür ettim. Nehir'in numarasını girip telefonun açılmasını bekledim. Herhalde en üzün süren 10 saniye buydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçici Hafıza
Teen Fictionkarakterimiz Dolunay 5 yaşındayken yaşadığı kaza nedeni ile ara ara hafıza kaybı yaşamaktadır. hayatı ve aşk hayatı boyunca hep onu engelemiştir. şimdi bu kazaya sebep olan adamın oğluna karşı hissettiği duygularla nasıl başa çıkıcağını düşünüyor. k...