Şişe Yiğitle benim aramda durduğunda gözlerim şaşkınlıkla açıldı ve kalbim birden olması gerekenden hızlı atmaya başladı.
Ve Yiğit bana sorusunu yöneltti;
"Doğruluk mu, cesaret mi?"Hiçbir zaman cesur bir insan olamamıştım, olsaydım belki her şey farklı olurdu. Belki hislerimi Yiğit'e anlatmış olurdum. O kadar cesur hiçbir zaman olamayacaktım belki de bilemiyorum şu an tek bildiğim sabırsızca boş boş suratıma bakıp cevap bekleyen Yiğit'e bir cevap vermem gerektiği.
"Doğruluk." Diye zar zor yanıtladım, yine kolaya kaçmıştım. Sıfır cesaret örneği sergiliyordum ama oyunun başındaydık sonuçta ve cesaret seçeneğini seçmem için önümde uzun bir yol vardı.
Yiğit 'hadi bitsin de gidelim.'der gibi bakışlarını üzerime dikti ve aynı umursamazlıkla sorusunu yöneltti;
"Kaç kişiyle öpüştün?" Sorduğu soruya karşılık gözlerim istemsizce açılırken yanaklarım yine bana ihanet ederek kızarıyordu ama en büyük ihanet tabi ki yine dilimdendi. Çocuğun sorusu biter bitmez bi anda yüksek sesle saçma sapan bir cümle ağzımdan dökülüverdi,
"Hiç kişiyle." Ben bile kendimi anlamamışken Yiğit'in anlamasını beklemem aptallıktı.
"Hiç kişiyle derken?" Dediğinde Tuğba dirseğiyle beni hafif dürttü.
Utançtan başımı deve kuşları gibi kuma gömmek istiyordum ama laf ağızdan çıkmıştı bir kere, kaçamazdım.
"Yani şey..."
Dudakları çarpık şekilde yukarı kıvrıldığında "Yani, ne?" Sorusuyla mümkünmüş gibi daha da utandım.
"Ben kimseyle öpüşmedim." Hızlıca cümle kurduğumda sanki rahatlamıştım.
"Hadi ordan." Gülmeye başladığında hayalkırıklığıyla Tuğba'ya döndüm.
"Yiğit! Ne gülüyorsun? Deniz herkesle öpüşecek kızlardan değil." Tuğba'nın savunmasına karşılık Yiğit birden ciddileşti;
"Ha, siz ciddisiniz?" Gerçekten alay ettiğimi mi sanıyordu? Kimseyle öpüşmemiş olmam bu derece anormal bir şey miydi yani?
İkimizden de ses çıkmayınca Yiğit omzumdan tutup beni kendine yasladı ve kulağıma mırıldandı,
"Pardon, ben sandım ki..." Bu konunun daha fazla uzamasını istemediğimden "Mühim değil." Diyerek konuyu kapattım ve şişeyi alıp çevirdim.
Şişe uzunca süre döndükten sonra yine Yiğitle benim aramda durunca Tuğba kikirderken ben ise "Yok artık!" Diye bağırdım. Yiğit pis pis sırıtarak yine aynı soruyu sordu;
"Doğruluk mu, cesaret mi?" Yiğit'in keyifli gülümsemesine karşılık, omuzlarımı dikleştirip meydan okurcasına "Cesaret." Diye yanıtladım.
Yiğit keyifle gülümseyerek bana doğru eğildi ve fısıldadı;
"İlk öpücüğünü istiyorum."