TANIŞMA

31 0 0
                                    

Çocuğun gözlerine yavru köpek bakışı attıktan sonra tebessüm ettiğini fark ettim. Dudaklarına, burnuna, sonra gözlerine odaklandım. Gözleriyle güler mi bir insan ? (Allahım yaratıyorsun iyi güzel hoş da bizde de kalp var be !) diye mırıldandım. Gözlerimi kapattım ve içimden (sevme, sevme..sevme) dedim. Kaç saniyede bir sevme deniliyordu ? Dizlerim titredi direncimi kaybettim. Avuç içlerim terledi. 2 yıl sonra yeniden hissettim. Kabuk bağlayan kalbim bu kadar kolay mı çözülecekti ? Kafamı eğdim. Başımdan aşağıya kaynar sular dökülüyordu adeta. Siyah bağacıklı ayakkabılarına ve sonbaharın esiri olan yapraklara odaklandım. Halâ bana baktığını hissediyordum. 20 saniyelik zaman bir ömür gibi gelmişti. Şu an araba çarpsa ya da üzerime yıldırım düşse pişman olmazdım.
"Merhaba bende Burak, hoşgeldiniz. "

Burak mı ? Sevdim bu ismi. Burak.. cevap verdiğinde sadece halâ esmer çocuğun orada olup olmadığinı kontrol ediyordum. Kaldırımın diğer köşesinde bir başkasını bekler gibi sigarasını içerek etrafı izliyordu. Zaten Burağın gözlerine bakabilmek yaşarken ölmek gibi bir şeydi. Dikkatsizliğimi ve gözlerimdeki endişeyi fark etmiş olmalı ki
"Iyimisin Burçak ?"
Diye sordu. Iyiyim dedim ama gözlerim dolmuştu uzun bir aradan sonra ilk defa annem ve Funda hariç biriyle konuşmuştum. Değiştiğimi farkettim. 2 sene yaşayan insan ben değilmişim gibiydim.
"Iyiyim" dedim. Sesim titredi, gözlerim doldu, en kötüsü boğazım düğümlendi. Bu hislerden nefret ediyordum. Hayırr ağlamamalıyım ben güçlü bir kızım. Burak şaşırmıştı, böyle bir tepki beklemiyormuş gibiydi. Sanırım deli olduğumu düşünuyordu. Ona jackson kafeyi sordum ve tarif etmesini bekledim. Tarif etti, anladığım tek şey telefonla konuşurken evden çok uzaklaştığımdı. "Teşekkür ederim " dedim rica etti ve önünden geçerken buğulu gözlerle görmediğim kafam kadar olan taşa takıldım. Kim koyduu ki bunu buraya. Insanlar takılıp düşebilir ! Burak takıldığımı fark etmiş olmali ki koluma girdi. Kalbim yerinden çıkacak gibi oldu. Olamaz ! Herkese bu kadar yakın mıydı yani ? Taşa takılan her kızın da mı koluna giriyordu.?
"Burçak istersen sana eve kadar eşlik edeyim. Benim yolum o tarafta zaten " dedi
"Olur " dedim ve utangaç kız tavırlarıyla tıpkı bir kezban gibi ilerledim. Kafamı Burağa çevirdiğimde gözlerime bakıyordu. Dur bir saniye MAKYAJIM.. HAYIR RİMELİM AKMIŞ OLMALI ! OLAMAZ YA PANDA GIBİ GEZİYORUM ETRAFTA !!
Burak "hayır makyajın gayet iyi, pandalar ise sevimli hayvanlardır. Ben panda severim" dedi ve dişlerini göstererek tatlı bir gülümseme kapladı yüzünü.
Sesli konuştuğumu hissettim ve içime evlat acısı oturdu. "Panda mı ? Bende çok severim " dedim ve gerçekten rezil olduğumu farkettim. Evet bugün rezillik sınırlarımı yeterince aşmış olmalıydım. Kısa bir süre sustuk ve yolun hemen köşesinde jackson kafeyi gördüm. Burağa tekrar teşekkür ettim ve evimizi işaret ettim. Mavi olan binanın camına baktığımda annemi gördüm. O kadar çok endişelenmiş olmalı ki sinirli kadına tekrar merhaba dedim içimden. Burağa el salladım ve bir daha göremeyecegimi hissettiğim için son kez baktım. Dış kapıyı araladıktan sonra merdivenleri çıktım. Düşsem içinde kendimi bulamayacağım çantadan zor da olsa anahtarımı buldum. Kapıyı açtım ve annemin hiç bir şey söylemeden hazırladığı masanın baş ucunda durup, siyah sade bir elbiseyle boynunda bulunan damla şeklindeki pırlantaya dikkat ettim. Böyle bir takısı olduğuna dikkat etmemiştim. Gerçekten olduğundan çok resmi duruyordu. Bugün özel bir günmüydü ? Doğum günü ? Ölüm yıl dönümü ? Evlilik yıl dönümü ? Bugün masa farklıydı. Beyaz masa örtüsü ve kırmızı peçeteler, masanin ortasında bolca yeşillik olan kocaman bir salata ve küçük kalp desenli 3 servis tabağı ayrıc.... dur bi saniye. 3 mü ? Neden 3 ? Misafir mi vardı ?
Annem seni tanıştırmak istediğim biri var dedi ve takım elbisesi, koyu mavi gravatıyla bana elini uzatan adamı işaret etti. Her zaman ki çekingen tavırlarımla elimi uzattım.
Adam " merhaba Burçak, annen senden söz etmişti. Gerçekten anlattığı gibi çok güzel bir kızsın. Ben Ekrem tanıştığıma memnun oldum." Dedi.
Ben "Ben de memnun oldum. " dedikten sonra hırkamı çıkardım.
Annem "hadi masaya oturalım."
Annemin yanına ben ve masanın diğer ucuna gözümün bir gram tutmadığım Ekrem bey oturmuştu. Içimi kemiren soruyu çorbamdan bir kaşık alır almaz dayanamadım sordum.

"Nerden tanışıyorsunuz ? "

Annem " Ekrem bey benim çalıştığım Holdingin sahibi"

Annemin hemen iş bulmasının sebebini şimdi anladım. Kesin bu adamin istanbuldan, Ankaraya taşınmamızda kocaman bir payı var.
Aklımda saçma sapan sorular varken adamın annemin gözlerine baktığını, annemin ise liseli aşıklar gibi utandığını farkettim. Adama pis pis bakarak bifteği kestim. Korkunç olduğumu düşünüyordum fakat
Annem "kızım kesemiyorsan yardım edeyim" dedi.
"Hayır, bu masada daha fazla durmak istemiyorum. Ben dışarda yiyeceğim size afiyet olsun" dedim ve montumu, çantamı aldığım gibi çıktım. Merdivenlerden inmiyordum adeta atlıyordum. Neden böyle yaptı ki ? Neden evimize bi erkeği soktu ? Üstelik masanın diğer ucuna onu oturttu. Ne demekti bu ? Hani babamdan başka bir erkek olmayacaktı evimizde. Koşarak kafeye girdim. Nereye gittiğimi bilmemesi gerekiyordu ve en yakın orası vardı. Jackson kafe bizim evin hemen köşesinde duruyordu. Ortada bulunan masaya oturdum ve gelen garsondan şarap rica ettim.
Evet içicektim. Sarhoş olacaktım. Unutacaktım bu günü. Ilk defa bir yudum aldım ve tadı gerçekten kötüydü. Bir anda diktim ve az kalsın kusacaktım. Bir şişeyi zor da olsa içtim. Üzerine sigara yaktım. Çıkan dumanları hissediyordum. Gözlerimi yumdum. (Baba..babam..canım babam) diye sayıklıyordum
Göz kapaklarım kapanıyordu. Her yer bulanık ve sallanıyordu. Midem bulanıyordu. Kafamı ciddi anlamda tartamadım ve masaya dayadım. Gözlerim kısık bakıyordum. Gözyaşlarım ve baba özlemiyle orada öleceğimi düşündüm. 10-15 dakika öyle kaldıktan sonra masada iri, yapılı birinin gölgesini gördüm. Gözlerimi açamadım ve orada sızdım

İTİRAZ EDİYORUM !Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin