SUBUTAY
Küçüklü büyüklü tüm Kergit Noyanları , Sancar Han'ın çağrısına kulak vererek başkent Tulga'ya geldiler. Her yıl düzenlenen toplantıdan iki ay önce çağrılmışlardı.
Subutay Noyan en son gelen noyandı. Kılıcını ve hançerini toplantı salonunun kapısında bekleyen han korumasına verdi. Han koruması silahları aldıktan sonra kapıda bekleyenlere işaret verdi. Demir ile güçlendirilmiş ağır meşe kapı gıcırdayarak açıldı. Subutay Noyan hızlı adımlarla içeriye girdi. İçeride tüm noyanlar oturuyordu , Han'ın sağ tarafında Narra Şehri Valisi ve komutanı Baycu Noyan , yanında Asugan Kalesi Noyan'ı Asugan Noyan , Distar kalesi komutanı Celme Noyan , Unuzdak Kalesi Komutanı Camoka Noyan , Mankışlak Kalesi Komutanı Boncuk Noyan , sol tarafta ise Balkent Valisi ve komutanı Teymur Noyan , Otrar Şehri Valisi ve Komutanı Turgay Noyan , Siyavuş Kalesi Komutanı Tunga Noyan ve Tulbuk Kalesi Komutanı Subutay Noyan'da geldi. Bütün "büyük yöneticiler" gelmiş diye geçirdi içinden , Sancar Noyan'ın önüne geldi diz vurarak selamını verdikten sonra Subutay Noyan kendisine ayrılan yere geçti.
Sancar Han orta boylu biriydi , esmer tenli , geniş yüzlü , badem gözlüydü , ela rengli gözleri vardı. Saçları omzuna geçmiyordu ancak her toplantıda saçlarını topluyordu sadece miğferini yada börkünü giyeceği zaman saçlarını açardı. Subutay kış çıkmadan neden çağrıldıklarını merak ediyordu ancak bunu Han'a bizzat soracak cesarati yok gibiydi. Salondaki tüm gözler Sancar Han'ın üzerindeydi, Sancar Han tüm noyanlarını süzdükten sonra tahtından kalktı. Salondaki tüm gözler Sancar Han'ı izliyordu , tüm kulaklar onun ağzından çıkacak kelimeleri bekliyordu. Sonunda Sancar Han sessizliği bozdu " sizi neden çağırdığımı merak edersiniz bilirim , yüzyılardır her mart ayında toplanırız ve nereye saldıracağımızı konuşuruz , ancak bu sefer daha kış çıkmadan çağırmamı merak edersiniz" dedi ve sustu salondakileri izledi herkes merakla dinliyordu Subutay'da dahil "yıllardır verdiğimiz savaşlarda köy ve kasaba yağmaladık kervanları soyduk ancak topraklarımızı bir karış bile genişletemedik nüfusumuzda hızla artıyor ve halkı besleyebilecek otlaklarımız yok tarım yapabileceğimiz alan çok az eğer sürülerimize otlaklar bulamazsak , halkımızı besleyecek yiyecek bulamazsak korkarım yakın zamanda halkımız açlıktan ölecek" dedi. Sancar Han sustu ve çevreyi süzdü , Baycu Noyan söze girdi "Han'ım doğru söylersiniz geçen yıldan bu yana Narra'ya elli kervan ya uğradı yada uğramadı onlarda haklı sadece baharat ve kurutulmuş et almak için geliyorlardı ancak kurututacak etten vazgeçtim yiyecek eti bile bulamıyoruz. Halkın isyan etmesi yakındır evet bize toprak lazım ancak nereden bulacağız bu verimli toprakları" dedi merakla ve iştahla , Turgay Noyan söze girdi "han'ım bu toprakları kimse bize öyle al sen bu toprakları demiyecek kiminle savaşmamızı istiyorsunuz? Dramug Kalesine yürüyeceğiz yoksa Weyyah Kalesine mi?" diye sordu. Sorduğu sorunun cevabından korkuyor gibiydi Turgay Noyan en azından Subutay bunu anlamıştı Turgay Noyan'ın yüzünden , Sancar Han'ın yüzünden hafif bir gülümseme geçti Subutay bunu fark etti ancak Sancar Han hemen yüzünü ifadesizleştirdi. "Sanki bu soruyu bekliyordun ha" diye geçirdi içinden huzursuzca , Sancar Han arkasına döndü han korumalarından birine eliyle işaret etti ve koruma salondan ayrıldı. Sancar Han sessizce tahtına oturdu ve beklemeye başlandı. Bu sessiz bekleyişten iyice huzursuzlanmıştı Subutay "neler planlıyorsun bizi ne gibi felaketlere sürükleyeceksin" diye geçirdi. Noyanların yüzlerini tek tek incelemeye koyuldu , Asugan Noyan herşeyi bilen tavrını bozamıyordu heyecanlı görünmeye çalışıyordu ama beceremiyordu. Baycu Noyan yapılacak seferden gelecek ganimetleri hesaplamaya başlamıştı bile Celme Noyan işte o meraklıydı gerçekten bilmiyordu çünkü Subutay ile göz göze geldiğinde gözünde nefret ve tiksinti belirdi. Subutay hemen başkasına geçti Deli Dumrul ve Kamal Noyan merakla bakıyorlardı Teymur Noyan'ın suratı ifadesizdi herhangi duygusunu sızdırmıyordu dışarı , Tunga Noyan ve Turgay Noyan pek umutlu değiller gibiydi. Subutay'ın incelemesi kapının açılmasıyla bölündü. Az önceki han koruması içeri girdi arkasından bir kadın girdi. İpekten güzel bir elbisesi vardı üzerinde otuzlu yaşlarında gösteriyordu suratında hafif çilleri vardı. Güzel bir kadındı yavaşça yürüyerek Sancar Han'ın tam karşısına geldi Sancar Han tahtından ayağa kalktı. Kadın , Sancar Han'ın önünde hafifce reverans yaptı. Sancar Han kadının yanına gitti ve zarif bir hareketle kadının elini öptü ve noyanlarına döndü " Noyanlarım! Karşınızda Suno Leydisi Isolla olarakta tanıyacağınız Prenses Isolla , Svadya Krallığının meşru varisidir" diyerek duyurdu herkesin ağzı bir karış açık kalmıştı. Subutay Noyan neye uğradığını şaşırdı bunu beklemiyordu bunu hiç bir noyan beklemiyordu. Sancar Han , noyanlarını süzdükten sonra onları ele geçirdiğini anladı ve konuşmasını devam etti. " Svadya Krallığı tahtında oturan Gaspçı Harlaus kendisini kral ilan ederek eski Kral olan Edward'ın aynı zamanda kardeşinin tek varisi ilan ettiği kızı Prenses Isolla'nın doğuştan gelen hakkını gasp etmiştir. Öz yeğenini öldürmek istemiştir ancak hala babasına sadık olan lordlar sayesinde kaçabilmiştir Prenses , şimdi noyanlarım ben Prenses Isolla ile bir antlaşma imzaladım bu antlaşmaya göre; biz Preses Isolla'nın doğuştan gelen hakkını elde etmesi için yardım edeceğiz. Prenses Isolla tahta geçtiğinde ise Ridyar ve Reindi kalelerini Kergit Hanlığını bırakacaklar ve Dhirrim'in Şehrine 50 km kadar ki alana varıncaya kadar tüm otlaklar bize bırakılacak , savaşlardan elde edeceğimiz ganimetler tabiki bize ait ve bize direnmeyi tercih edenlerin şehirleri yağmalanacak topraklarına el konulacak" diyerek sözlerini bitirdi. Sancar Han antlaşmayı öyle ballandırarak anlatmıştı ki tüm noyanların ağızları açık kalmıştı özellikle tüccarlara ve bankerlere borçları olan noyanlar için bu sefer ilaç gibi gelmişti neredeyse altı noyan direk onaylamıştı. Narra Şehri Valisi Baycu Noyan söze girdi " peki Kraliçe Isolla'yı Svadya Krallığında destekleyen soylular var mı?" diye sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP ULUS
ActionWarband üzerinden yazılmış bir hikayedir. İlk Başlarda tek karakter üzerinden yürüyormuş gibi görünse de ilerde karakter sayısı bakımından zenginleşecek ve konu daha da zevkli bir hal alacaktır. Bu hikayemizin konusu tüccarlıktan savaşçılığa evril...