-TOĞRUL-
Toğrul , Subutay'la konuşmasından sonra odasına sırayla Karabudak , Hector ve Kapagan'ı çağırmıştı. Karabudak kurutulmuş et , tütsülenmiş balık , bal , buğday ve kuru bakliyat almak için diyarın çeşitli bölgelerine göndermişti Toğrul , Hector'u ise paralı asker toplaması için göndermişti. Kapagan'ın görevi daha önemliydi. Toğrul'un aklına Kapagan'la son konuşması geldi.
Kapagan neden çağırıldığını merak ediyor ancak soramıyordu odaya girdiğinde ürkek bir ceylan gibi sağa sola bakınıyordu. Toğrul bunu anımsayınca gülümsedi. "Sizin obanın atları meşhur bilirim Kapagan , sizden bin semirmiş at istesem ne kadar tutar" diye sormuştu Toğrul , Kapagan bu soru karşısında afalladı beklediği birşey değildi. "O... o.. on bin dinar eder beyim" dedi kekeleyerek , Toğrul gülümsemişti. "Rahat ol Kapagan" dedi gülümseyerek , Kapagan hala heyecanlıydı yüzünün kızarıklığı gitmemişti. Gerçi bu kızarıklığın utangaçlıktan mı? Yoksa soğuktan mı olduğunu söyleyemezdi Toğrul , " Senden öncelikle benim obama gitmeni istiyorum Kapagan" dedi. Kapagan'ın kafası iyice karışmış gibiydi şaşkın şaşkın Toğrul'a bakıyordu. Toğrul yavaşça masasından kalktı odanın sol köşesine yöneldi. Üşüdüğünü hissediyordu Toğrul sırtında iki koyun postu olmasına rağmen üşüyordu. Köşede duran sandukanın örtüsünü kaldırdı. İçeriye vuran ışıkla parlayan gümüş sanduka Kapagan'ın gözlerini kamaştırmıştı. Toğrul , Kapagan'ı göstermeden sandukanın sağ köşesinden aldığı anahtarla yavaşça sandukayı açtı. Kapagan merakla içine bakmaya çalışırken Toğrul elinde katlanmış bir kumaşla geri döndüğünde Kapagan'ın şaşkınlığı kat kat artmış görünüyordu. Toğrul elindeki kumaşı özenle tutuyordu masanın başına geldiğinde kumaşı açtı. İçinden daha katlanmış turkuaz renkli bir ipek çıktı. Toğrul ipeği masaya açtığında Kapagan'ın nutku tutuldu. Turkuaz zemin üzerine kanatlı bozkurt , iki yana açılmış kanatları ile kızıl tüyleri ve kıp kırmızı gözleri ile sanki Kapagan'ı esir almış gibiydi. Dinlediği efsanelerde Töleslileri her zor durumlarında yardım eden efsanevi melekti bu , ama hikayelerdeki süt gibi beyazdı ve bu kadar korkutucu değildi. Kapagan'ın şaşkınlığı yerine korkuya bırakmıştı. Toğrul gülümsemesini bozmadan söze girdi. "Bunu benim obamın beyine götür , selamımı ilet o sana gerekenleri verecektir" dedi. Konuşurken ipek sancağı dürmüş tekrar kumaşın içine sarmıştı , masanın altından çıkardığı dört keseyle birlikte kumaşı Kapagan'a uzatmıştı. Kapagan şaşkınca bakıyordu hala konuşamıyordu korkusu ise hala geçmiş değildi. "İstediğin para burada , obandan bin semirmiş at istiyorum , benim obamada uğrayı unutma... Bunları yapabilecek misin Kapagan yoksa başkasını mı göndereyim" diye sormuştu. Kapagan tereddütle "evet.. yapabilirim beyim" demişti. Sancağı taşımaktan korktuğu gözlerinden okunuyordu. " Bu görevin önemini anlamışsındır Kapagan bu senin için bir nevi bağlılığını ölçmek için sınav" dedi Toğrul ciddi ve kararlı bir sesle , Kapagan şaşkınca baktı "ya... ya... yapabilirim beyim" dedi tekrar , "yapabileceğine inanıyorum Kapagan bu yüzden üç haftan var elini çabuk tut" dedi Toğrul. Kapagan altınları kuşağına sıkıştırdı ve sancağın bulunduğu kumaşı görünürde tereddüt etmeden aldı ancak eli titriyordu ve terlemişti. Elinde sallayarak kapıya yöneldi. "Onu göğsünde saklamanı öneririm Kapagan kimsenin görmesini istemezsin" diye uyardı Toğrul , Kapagan telaşla arkasına döndü "özür dilerim beyim haklısınız" diyerek kumaşı göğsüne sakladı. Ertesi gün ne Karabudak , ne Hector nede Kapagan kalmıştı. Hepsi yanlarına biraz yoldaş alarak dağılmışlardı. Toğrul kırk kadar kervan muhafızıyla kalakalmıştı kalede tabii Subutay bile gitmişti ancak Kapagan hala dönmemişti. Toğrul endişeleniyordu haydutların saldırılarına uğramış olabilirler miydi acaba diye düşünüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP ULUS
ActionWarband üzerinden yazılmış bir hikayedir. İlk Başlarda tek karakter üzerinden yürüyormuş gibi görünse de ilerde karakter sayısı bakımından zenginleşecek ve konu daha da zevkli bir hal alacaktır. Bu hikayemizin konusu tüccarlıktan savaşçılığa evril...