2

34 4 1
                                    

Sabah kalktığımda saat 10 a geliyordu. Kısa olan saçlarım birbirine girmişti yine. Banyoya gidip açılmak için yüzümü yıkadım. Bugün hava soğuk gibiydi üşüyen ayaklarıma terlik giyip mutfağa gittim. Kendime kahvaltı hazırladım ve yedim dün okuduğum şeykeri düşünüyorum nasıl davranmam lazım diye olduğum gibi olmam gerekir diye düşünüyorum nasılsam öyle yada biraz daha sert olsam ve inatçı dahamı etkili olurum. En iyisi yerine göre davranmam lazım böylesi daha etkili olur daha garanti. Bu sırada kahvaltımı etmiştim sofrayı toplayıp bir bardak su içtim. Odama geçip biraz oyalandıktan sonra hocamın verdiği dosyayı alıp dosyada yazan adresi telefonuma geçirdim. Dosyayı ne olur ne olmaz diye çantama yerleştirdim. Çekmecemi açıp pantolon ve tüylü bir hırka çıkardıktan sonra üstüme giydim bu hırkamın tüyleriyle oynamayı çok seviyorum. Çantayı sırtıma taktıktan sonra telefonumu cebime attım. Kapıya gelip ayakabılarımı giyip evin kapısını kapattım ve kilitledim. Anahtarı çantama attıktan sonra bir şey unuttummu diye düşünüp unutmadığıma karar getirince merdivenlerden inip otobüs durağına yürüdüm. Yaklaşık 20 dakika bekledikten sonra sonunda otobüs geldi biraz daha beklesem don olucaktım ha. Tıklım tıkış otobüste ilk tutunucak yere elimi atıp tutundum. Otobüs boşalırken trafik artıyodu otobüs iyice boşalınca boşalan ilk yere oturdum daha çok yol vardı.

*

Yaklaşık 1 saat sonra sonunda trafik açıldı ve iniceğim yere gelmiştik. Sıkış tepiş otobüsten inerken bu sabah sadece 5 bardak çay içebilmiştim buraya gelicem diye, günümün neden kötü başladığı belli oldu. Bir anda herkesi ittirip otobüsten indim. Poliklinik gibi baya büyük bir yere doğru giderken Ali hocayı aradım ikinci çalışta açtı.
"hocam ben şu anda polikliniğin önündeyim.. "cümleye devam ediceğim sırada hocam sözümü kesti
" Ayça içeriye girince ileride sağda asansör var 6. Kata çıkınca sana yardımcı olurlar. Ayça onu görünce sakın umudunu kaybetme tamam mı bence başarıcaksın sana anlattığım şayleri unutma." hocam ın sözleriyle tırsmaya başlasamda artık bırakamazdım çünkü Ali hoca bu hastayı diğerlerine göre daha çok önemsiyor niye bilmiyorum ama onu da gidince görücektik.
"tamam hocam elimden geldiğince çalışıcam uğraşıcam bana anlattığınız şeyler hep aklımda ama bir sorun var ben dün akşam biraz düşündümde bu çocuk hayati tepki vermiyorsa nasıl konuşuyor."evet dün akşam kafama takılan sorulardan biri buydu biliyormuydu ki bilmesi imkansız gibiydi ahhh ben bu adamla ne yapıcaktım allah aşkına benim gibi bir çömez. "malesef konuşuyor olması mümkün değil"

"Hocam ben ne yapıcam? "

" Ayça şu anda çok birşey yapamıycağını biliyorum sana dene diyorum denemekten zarar çıkmaz."

"Sadece deniyicem hocam her zaman ki gibi"

" aferin Ayça hem zaten bu senin için iyi bir deneyim olucak. "

" Bana güvendiğiniz için teşekkürler."

"Hadi dediğimi yap şimdi kapatıyorum görüşmen bitince beni haberdar et. "

Ali hoca kapattıktan sonra telefonumu cebime koydum. İçeri girip hocamın söylediği gibi asansörün yanına gittim. Bir üç beş dakika asansör bekledikten sonra asansör gelebilmiş ve bende binebilmiştim. Asansörde 30 lu yaşlarda elimde temizlik malzemeleri olan bir kadın bardı büyük ihtimalle buranın hizmetlilerindem biriydi tebessüm edip dördüncü kata bastım. Bir süre sonra asansör durunca geldiğimi anladım ama benim bir bardak çay içip açılmam lazımdı hizmetli ablaya dönüp
"acaba buralarda çay bulabileceğim bir yer varmı?"diye sordum sonuçta çay önemli.
"böyle dümdüz ilerleyince doktorların yada ziyarete gelenlerin kullanması için yapılmış küçük cafe benzeri bir yer var,
orda bulabilirsin." kafam la onaylayıp teşekkür ettikten sonra dediği yere doğru dümdüz ilerledim. Cafeye hiç benzemeyen mutfak gibi bir yer vardı. Küçük bir buzdolabı tezgah ve ocaktan oluşuyodu ocağın üstündeki çaydanlığın fokurdama seslerini duyunca sevinçle gülümsedim. Resmen çay bağımlısıyım. Kağıt bardak bulup çay koyduktan sonra iki şeker atıp elime aldım şimdi şu çocuğun odasını bulmalıydım. Danışma gibi bir yer görünce oraya doğru ilerlemeye başladım.
"Bakarmısınız?"
Kadın kafasını kaldırıp 'ne olduv dermiş gibi bakarken.
"Emre Solmuş diye bir hastaya bakmıştım burda kalıyormuş."
Kadın duyduğu şeye şaşırmış gibi görünüyordu.
"evet burda kalıyor neden bakmıştınız"
"ben bir psikiyatr öğrencisiyim hocam bazı hastaları bana önerip yardımcı olmamı söyledi bende bunun için gelmiştim." bir yandan çayımı yudumlayıp bir yandan konuşuyordum.
"Eminmisiniz kendisinin tepkisiz olduğunu bikiyorsunuz değil mi? "
" Evet! Her şeyden haberim var şimdi odası nerede söyleseniz."
"244. Oda şağda ilerdeki 5. Kapı" elime anahtar uzattığında anahtarı alıp dediği yere doğru ilerledim normalde hiç bir tepkisi olmadığı için kapının kilitli olması saçmaydı ama her ihtimali göze almış olmalılardı. Odayı bulduğumda tek elimle anaharı sokup çevirip kilidi açtım anahtarı cebime atıp kapının kulbunu çevirip içeri girdiğimde çayımı kafama dikip kapının hemen yanındaki çöpe attım. Odayı süzerken gözlerim onu arıyordu. Görünür bir yerde değildi biraz içereiye doğru ilerlerken boş olan bir yatak gördüm hemen yanında koltuk koltuğun yanındada bir dolap vardı. O arada bir karartı görünce oraya doğru gitmeye başladım küçük adımlarım beni geri geri gitmeye iterken inadına ileriye yürüyodum yaklaştığımda 18-19 yaşlarında görünen bir çocuk vardı. Yere oturmuş ayaklarını kendine çekmiş bir eli bacaklarını sararken diğeri ise başını koruyordu. Bu da neydi şimdi sanki depramden kendini koruyormuş gibi durması. Doğru ya ailesi, onları deprem sırasında kaybetmişti. Ahh!! İnanmıyorum anlamya çalışıyorum anlıyorum benim bir ailem var belki şu an yanımda değiller ama varlar istediğim zaman gidip görebilirim hayattalar, şimdi kendimi onun yerine koyuyorum burda yalnızım ve ailemi ve tüm akrabağlarımı yıllar önce bir faciyada kaybettim bir derdim olduğunda bana yardım edicek kimse yok küçüğüm ve geçti diyerek başımı okşıyacak kimsem yok durup dururken bir deprem sonucu tüm ailem ölüyor ve bana sadece onların külleri kalıyor ne yapardım? Sanırım bende onun gibi birşey yapamazdım kalırdım bu da neydi böyle nasıl bir ceza.

Yavaşça yere eğilip oturdum. Bir elimi saçlarına elinin boşlukta bıraktığı yerleri okşadım.
"Geçti."
Ona bakarken hala başını okşuyordum, hissetmese bile.
"Geçti"
"Geçicek"
Bunu söylenmesi için geç olsada olmalıydı.
"Emre"
Belki duymuyordu ama duyması lazımdı çünkü oda bir insandı duymalıydı böyle çöp gibi yaşayamazdı. Elimi yavaşça Emre nin elinin üstüne koyup tuttum. Yavaş yavaş elini kafasından çekerken parmaklarımızı birbiine geçirdim. Ben bunu nasıl kaldırıcaktım. Bu birşey yemeden nasıl ağırdı yada ben hafiftim. Elini kendime çektikçe yüzü daha çok açıldı. Gözleri sımsıkı kapalıydı. Boşta olan elimi gözlerine getirip yavaşça çenesine indirdim ne garipti onun için hayat çenesinden tutup yüzünü yavaş ve nazik bir şekilde kendime çevirdim uzun bir yüzü vardı, gözlerini göremiyordum kapalı olduğu için kumral saçları beyaz teniyle gayet uyumluydu normal boyutta gayet hoş görünen bir burnu ile yakışıklı olabilirdi ama önemli olan nasıl göründüğü değil nasıl baktığıydı bence en anlamlı olanlar onlardı. Her şeye anlam katan onlardı. Elimi yanağına doğru götürüp. Okşadım merhamete ihtiyacı vardı. Bunu hissettiğim için böyle yapıyordum. Geçmişti ve geçmeliydi. Yanağından okşamaya devam ederken.
Tekrardan
"Geçicek " dedim. Kendimi onun yerine koyduğum için böyleydim,böyle savunmasız olduğunu gördüğüm için her zaman böyle oluyordu daha soğukkanlı olmalıydım daha mantıklı düşünmeliydim. Yanağındaki elimi çekip el ele olan ellerimizi bıraktım. Hızlı adımlarla odanın kapısına doğru ilerledim kapıyı kıyık bir şekilde açıp kafamı çıkarıp etraf bakındım geçen genç bir adamı görünce;
"Bakarmısınız?"
Kedini göstererek "Bana mı? Dediniz." dedi. Sonra etrafına bakrak kimsenin olmadığını anlayınca.
"Evet, bana demişsiniz nasıl yardım edebilirim?"ne kadar nazikti neyse şu anda yardım etmesi gerekiyordu.
"şey bir içeri gelir misiniz? " kapıyı iyice açarak söylemiştim. Üç adımda kapıya yaklaşıp içeriye girdi. Ne oldu der gibi etrafına bakarken. Durumu açıklamam gerekiyordu.

Dolabın yanında duran Emreyi göstererek" Onu yatağa taşımama yardım edermisiniz."
Bu cümlemle adam şaşırmıştı kafasını eğip Emre'yi görünce şaşkın bir şekilde
"ona ne oldu? " dedi.
"sadece dediğimi yapsanız."
Kafasıyla onaylayıp hala şaşkın olan tipiyle Emre 'ye doğru ilerledi. Benim aşağıya indirdiğim koluna elini geçirip kolunu Emre'nin omzuna attı. Yavaşça Emreyi kaldırdı o kaldırınca bende gidip Emre' nin diğer koluna girdim. Birlikte yatağa götürüp bıraktık.
Adam bana bakarken "sağolun" dedim sadece. "önemli değil" diyip odadan çıktı ve kapıyı kapattı.

Emre'nin yanına gidip yatağın yanına oturdum, gözleri hala sımsıkı kapalıydı. Ne yapıcaktım ben bugün biraz gözlem yaparım diye düşünmüştüm. Bu çocuğa ne gözlemi yapılırdı ki hemen bir şeyler düşünmeliydim.
Aklıma gelen fikirle gülümserken denemekten sıkıntı çıkmazdı, değilmi. Yapıcağım şey bilimsel birşey olmasa bile benim bilimselim oydu.

Hızlı adımlarla odadan çıkarken her ihtimale karşı kapıyı kilitledim. Az önce gittiğim mutfak gibi yere geri dönerken iki tane kağıt bardak çıkarıp çayları doldurdum,iki bardağa da ikişer şeker attıktan sonra. Çayları elime alıp mutfaktan çıktım. Odanın kapısına gelince çayları tek elime alıp kapının kilidini açtım, odaya girip kapıyı kapattım. Anahtarı cebime koyup diğer elime çayın birni alıp,yatağa gidip az önce oturduğum yere oturdum. Kendi çayımdan bir yudum alıp. Kenera koydum. Tabikide ona çay içiricektim! Çay önemli. Diğer çayı alıp onun ağzına götürücekken sıcaksa yanabilirdi. Gerizekalımısın Ayça çocuk hissetmiyo! İçime sinmediği için çaya doğru üfleyip bir tadına baktım. Şimdi bunu ona içirme vaktiydi..


***

Sizin için uzun bir bölüm yazmaya çalıştım umarım hikayemi beğen mişsinizdir. Yorum ve beğenilerinizi bekliyorum. Kendinize iyi bakın.

Geriye DönüşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin