Elimi çensine koyup ağızını araladım. Çayın bir yudum kadarını ağızına döküp kapattım sıvı olduğu için boğazından akıcağını düşünüyorum ve bazı dürtüleri harekete geçirmeye çalışıyordum. Belki suylada olabilirdi ama ben çayı su niyetine tüketince bana farketmiyordu. Çayı aralıklarla ağızına döküp bir bardak çayı içirdim. Bu iş zevkliydi ve bir o kadarda zor, zorluk kısmı yaptığım şeylerin işe yarayıp yaramamasıydı zaten kendine gelirse hala o çocukluğunda kalıcaktı yaşayamadığı çocukluğu. Uyanırsa, ona çocukluğu öğreticem çocuk olmayı sonra büyüycez anlatıcam her sorduğu şeye cevap vericem ama şimdi ilk hedefim onu uyandırmak daha sonra herşeyi öğretip ona bir hayat sağlamak.
Kendimi onun yerine koyarsam, birinin bana geçmişimi hatırlatırsa geleceğe dönerdim heralde yani ona biraz anne şevkati göstericem ilk başlarda hissetmiycek ama vücudu tepki vermeye başlar diyedüşünüyorum. İlk başlarda sıvı şeyler yediricem sindirim sistemi harekete geçerse bir süre sonra boşaltımda harekete geçerdi. Bunu nasıl düşünememişlerde bu yaşına kadar böyle bırakmışlar çocuğu, yaşam belirtisi verdikçe kendine gelir. Evet, şimdi ilk anne şevkati bundan başlamalıydım. Hatırlatmaya çalışmak. Mantıklı geliyordu. Ellerimi saçlarına götürüp okşamaya başladım gayet yumuşaklardı, şimdi bir anne çocuğuna nasıl davranırdı. Annem benim küçükken her gece yanıma gelip saçlarımı okşayıp sırtımı ovalardı bunu denesemiydim.
Elimi saçlarından çekip ayağa kalktım. Onu hafif yan çevirdikten sonra bende yanına yan bir şekilde yattım yüzlerimiz birbirine bakıyordu. Tek elimi saçlarına getirip okşamaya başladım gözleri yine sımsıkı kapalıydı,açması uzun sürecekti sanırım. Diğer kolumu belin den sırtına uzatarak sırtını ovdum iki işi aynı anda yapabilen biri olmadığım için saçındaki elim sadece saçında duruyordu. Sırtını ovmaya devam ederken onun yüzünü inceliyordum tepkisi doğal olarak yoktu garipti ama yakışıyordu. Acaba ninni mi söylemeliydim. Sesimin çirkinliğini düşününce bu fikirden saniyesinde vaz geçtim ne saçma bir fikirdi öyle o.
....
Gözlerimi araladığımda etrafıma bakındım ahhh! Doğru yaa bir elim hala sırtındayken diğeri ise hala saçımdaydı ellerimi ondan kurtarıp yataktan kalktım saat kaç olmuştu böyle. Telefonu çıkarıp saate baktım saat yediye geliyordu. İlk geldiğimde kenara attığımı yeni farkettiğim çantamı alıp sırtıma geçirdim. Emre put gibi olduğu yerdeydi hala onu bir anda bırakıp gitmeyi gönlüm razı olmayınca yanına yaklaşıp sırt üstü yatırdım önüne düşen saçlarını sol elimle geriye atıp "her şey düzelicek"
Dedim. Bunları deme nedenim bazı hatırlatmalar için annem böyle derdi bir şey olduğu zaman düzelicek, düzelmiyeceğini bildiğimde bile inanırdım ona inanmak önemliydi çünkü nasıl yaşardım ki yoksa. Eğilip alnına öpücük kondurdum. Geri çekilip normal adımlarla odadan çıktım kapıyı kapatıp kilitledim. Sabah anahtarı aldığım yere gittiğimde oradaki bayan değişmişti yerine başka bir adam vardı. Anahtarı ona uzatıp hangi odanın anahtarı olduğunu söyledim anahtarı benden alında asansöre binip aşağı kata indim ve binadan çıktım.Hava kararmıştı ama tam olarak değil. Akşam soğuğu beni üşütmüştü. Biraz yürüyüp açılmak istiyordum. Kolallarımı birbirine geçirip ısınma çabalarıyla yürümeye devam ettim. Bir caddeye vardığımda ileride kafe vardı bir çay içsem iyi olucaktı ama aynı anda çok açtım. En mantıklısı yemek yenicek bir yer bulup yemek yiyip çay içmek. Yürümeye devam ettim. Börekçiyi görünce direk daldım on insana yeticek kadar börek aldıktan sonra Sena yı aradım. Sena benim en yakın arkadaşım. Aynı universitedeyiz. Aslında orda tanıştık.
Beşinci çalışta anca açmıştı.
"ne oldu"diyerek açınca ister istemez "odun" dedim. Lafı uzatmaya gerek olmadığını düşünerek "çayı koy en geç yarım saate ordayım" "kızım görende kocamsın sanıcak bizim evden çıkmıyon be" konuşması komiğime gittiği için güldüm "bende seni seviyorum, tabikide sen çağırırsında ben sana çay içmeye gelmez miyim yarım saate gelirim, hadi canım bayss" suratına telefonu kapatıp. Durağa doğru yürüdüm ilk gelen otobüse binip Senaların evinin oralarda indim. Bugün çok yorulmuştum sanırım bu gece burada kalacaktım zaten pamuğum bu saatte beni bırakmazdı. Apartmanın önüne gelince zile bastım, kapı açılmayınca tekrar zile bastım sonunda kapının açılmasını işaret eden o sesi duyunca kapıyı ittirip apartmana girdim. Giriş kat olduğu için şanslıydım çünkü çok yorgundum. Kapı açık beni bekleyen Sena yı görünce elimdeki börekleri işaret ederek "biraz soğudular ama idare eder" dedim. Elimdeki poşeti kaptığı gibi içeriye koştu, peşinden koşup içeriye girdim. Mutfağa koşup girdim. Sena poşeti açmış içini tabağa boşaltıyordu arkadan sırtına atlayıp
" onların hepsini kendime aldım ben "
" o zaman çayında hepsini kendime demledim ben"
Söylediği şeye gözlerim kocaman açılırken, eğilip yanağına öpücük kondurdum. "Şaka" diyip gülümserken oda gülümsedi. Onun sırtından inip ocakta kaynayan çayın altını kapattım, kupaları çıkarıp içlerine çayları doldurdum kendimkine üç tane şeker atarken Sena'ya atmadım o acı seviyordu bende büyük bardakta üç tane şeker atıyordum.
Kupaları alıp masaya gittim orta boy mutfakları vardı benim evin mutfağından büyüktü sanırım. Sena'nın çayını verdikten sonra kendimkini kendi önüme koyup sandalyeye oturdum. Sağ elimle direk böreğe saldırırken, solelimle çayımı karıştırıyordum."az ye kızım"
Benim çok yediğimi söylüyordu ama ben böyleydim yemek yemeği seviyodum ve açsam ben ben değildim. Börek ye açlığını yok et.
"sussana kızım açım burda"
"ağzını kapa ağzını terbiyesiz. "
" yaa benim pamuğum nerde o bana böyle davranmıyo" pamuk Ayça'nın annesi çok tatlı bir kadın pamuk gibi annem gibi severim o da beni öyle sever, sevilmiycek kız değilim. Orası ayrı.
"pamuk abimin yanına gitti bir hafta orda kalıcakmış. Böyle dediğime bakma gelmen iyi oldu yalnız canım sıkılıyordu. "
Sena'nın abisi bir yıl önce evlenmişti.
İstanbul'da yaşamadıkları için Pamuk onları arada bir ziyarete giyordu." neyse ben sana ne diycem. Dün beni Ali hoca aradı. Bir hastası varmış. Onun için çağırmış..."
Sena'ya Emre'yi anlatırken çok şaşırmıştı. Kendisi inek olduğu için ondan biraz fikir aldım. Bana göre daha mantıklı bir kızdı ve daha oluru vardı. Onun o gözlerine ölünür maviş maviş gözleriyle etkiliyordu erkekleri. Ben ise kahverengi gözlü, kahverengi saçlı beyaz tenli bir kızdım, arkası kısa önü uzun çenemde biten kısa saçlarım vardı. Bilmiyorum ama kendime uzun saçı yakıştırmıyorum. Senanın sarımsı omzunu hafif geçen saçları vardı. Tolga-sevgilsi olmasa yavşancak kız-iyi kız kapmıştı.
"Tolga'yla nasıl gidiyo? "
Tolga diyince hemen gözleri parlıyordu, çok güzel olsa gerek aşık olmak. Benimde sevgilim olmuştu ama aşık değildim hiçbirine öyle boş kalmıyım diye çıkıyordum sonra zaten birşey oluyordu ve ayrılıyorduk. İlk öpücüğü mü bir piçe vermiştim. Gerizekalı beni öptüğü için sinirli değildim sadece benden çok ani ayrılmıştı. Zaten ilk öpücüğü olayını çok önemseyen bir kız değilim. Rahat yetiştirildiğim için belki böyleyim yoksa her insanın görüşüne saygım var.
Bana olan utangaç tavırları manalı bakışları devam edince bir şey olduğunu abşadım.
"bir şey mi? oldu çabuk anlatt.""Tolga beni öptü."
Utanarak kurduğu cümle beni çok mutlu etmişti çünkü o benim aksime böyle ilk öpücük mevzusuna çok dikkat eden bir kızdı. Gerçekten sevdiği birine vermek istediğini söylüyordu demekki gerçekten bu çocuğu sevmişti."Ohaa! Sen ciddi misin ne hissettin çabuk anlat."
Yüzünde güller açıyordu resmen manyak kız yaa."yani güzeldi. "
" nasıl güzeldi ya karşılık verdin mi o seni öpünce"
"utandırma kızım yaa işte öpüştük."
Bu karşılık verdiği anlamına geliyordu. Sena'nın aileside benim ailem gibi rahat bir aile yapısı vardı sadece abisi böyle şeyleri doğru bulmuyordu abisinin eşide kapalıydı zaten.
Muhabbet devam ederken böreklerin hepsini nerdeyse ben bitirmiştim.Yemek yediğimiz yeri toparladık. Yorgun olduğumu söyleyince Sena bana yatağını verdi ve kendisi annesinim yatağında yatıcağını söyledi. Sena'nın yatağında yayılırken rahat bir uykuya gözlerimi kapattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geriye Dönüş
Science FictionHayat başlangıçta kimsesizliği söyler. Hayat sonda herkes varken ölmeyi yeğler. Ve sonra mutluluk ararız yorulunca huzurluluk yeter. Ölmek kolaydı bize,yaşamak bilinçsizlik. O yaşamayı seçti en zoruydu, o yaşamayı seçti en imkansızıydı. O hayata d...