Gözlerim yavaş yavaş aralanırken nerede olduğumu kestirmeye çalışıyordum. İlk başlarda bulanık gelen görüntüler sonradan netlik kazanmaya başlıyınca kafamın birinin omzunda olduğunu farkettim. Gözlerim halsizce yukarıya doğru bakarken kafamın Emre'nin omzunda olduğunu görünce ona sarılı duran kollarıma baktım. Sıkı sıkı sarılmıştım bu iyi hissetmemi sağlarken bir yandanda garip hissettiriyordu. Kafamı omzundan kaldırıp yüzüne baktım. Herzamanki gibiydi sıkıca kapanmış gözler bir çizgi halinde duran dudaklar sanki nefes almıyormuş gibi alınan hafif nefesler alan bir burun. Kafamı tekrar omzuna yaslayıp derin bir nefes aldım. Kollarımı onun belinden kurtarıp ayağa kalktım. Yüzünde olmayan ifadeden nefret ediyorum. Niye nefret ettiğimi bilmeden nefret ediyorum.Odanın banyosuna gidip elimi yüzümü yıkadım. Biraz açılmam lazımdı.
Odadan çıkıp mutfak benzeri yere gittim kendime çay doldurup iki şeker attım. Çayın sıcaklığı elimin ısısını arttırırken bu iyi geliyordu. Çay kaşığıyla attığım şekeri karıştırıp çayın içinde dağılmasını sağladım. Çayı tek elime alıp diğer elimide bardağın boşta kalan kısmına koyup ağızıma yaklaştırdım bir yudum aldım çay dilimi yakmaya başlarken, alışık olduğum bu his bir şey hissettirmiyordu. Çayımı birkaç yudumda bitirip yenisini doldurdum. Bir bardak beni kesmezdi.
Altıcı bardak çayımı bitirip odaya geri döndüm. Tabiki elimde bir bardak çayla, bu Emre içindi. Saat sabah 7'diydi. Yaklaşık bir buçuk saat sonra dersim vardı burdan ayrılmam lazımdı. Çayı yavaşça Emre'ye içirdikten sonra çantamı alıp odadan çıktım. On gün gibi bir süre olmasına rağmen alışmıştım.Bazı şeylere...
Klinikten çıkıp, buraya en yakın otobüs durağına doğru yürüdüm. Hava da sabah serinliği vardı. Üzerinde olan hırkama iyice sarılarak otobüs durağına geldim. Yirmi dakikalık bir beklemenin ardından nihayet biniceğim otobüs gelmişti. Otobüse binip boş olan bir yere oturdum.Sürekli basılan ve hiç hoşlanmadığım akbil sesleri arttığı için kulğıma kulaklığımı takıp müzik dinlemeye başladım. Genelde kaçmak için dinlerdim müziği tüm konuşulanlardan.Okulun oraya varınca hızla indim otobüsten klinik buraya uzaktı. Geç kalmıştım. Koşar adımlarla derse girdim. Hoca girmemişti. Göz gezdirip Sena yada Kerem'i aradım Kerem'i görünce koşar adım oraya doğru ilerledim. Çantamı yanına atıp ensesine bitane geçirdim. "naber lan"
----
Dersler bitince Kerem'le okuldan çıktık. Bugün benim eve gelcektik ders çalışırız diye beni ikna etmişti. Çalışmıcağını biliyorum ama bana yalvarması hoşuma gittiği için yalvarttım. İkimizde öğrenci olunca haliyla fakir oluyoruz otobüse binip eve vardık.
Sırtımdaki çok büyük olmayan çantayı yere attım. Çok yorgundum bu kadar ders beynimi yiyordu. Kendimide koltuğa attım. Kerem'de kendini başka koltuğa attı. Bir süre öyle dinlendilten sonra odama gidip altıma siyah eşorfman üztüö
üstüme kısa kollu tsihirt giyinip oturma odasına geri döndüm. Kerem hala bıraktığım yerde yatmaya devam ediyordu. Mutfağa gidip çay suyu koydum. Buz dolabını açıp yapıcak bir şeyler aradım. Bulduğum domatesleri ve biberleri çıkarıp doğradım. Menemen yapabilirdim.Çay ve menemen hazır olunca mutfaktaki küçük masaya sofrayı hazırladım. Kerem'e seslenince hemen geldi. "ooo menemen mi yaptın senin elinden yemiyordum bayadır." bir yandan yiyip bir yandan konuşuyordu. Böyle ağzı doluyken konuşması çok komikti. Acaba Emre kendi yemek yerken nasıl olurdu..Sesi nasıldı acaba.. Gülümsüyecekmiydi...
Aklımdaki düşünceleri dağıtıp yemek yemeye koyuludum. Ne güzel yapmıştım böyle 'maşallah bana'.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geriye Dönüş
Science FictionHayat başlangıçta kimsesizliği söyler. Hayat sonda herkes varken ölmeyi yeğler. Ve sonra mutluluk ararız yorulunca huzurluluk yeter. Ölmek kolaydı bize,yaşamak bilinçsizlik. O yaşamayı seçti en zoruydu, o yaşamayı seçti en imkansızıydı. O hayata d...