Bu gece ay ,makyajını yenilemiş bir taze gelin gibi parlak ve göz alıcı ... Yıldızlar bu gece , salkımsaçak gökyüzünde... Ören Caddesi 'nin sokak lambaları loş bir ışık sağanağı halinde gamlı edalarla yayılıyor gecenin sesizliğine .
Mevsim sonbahar ... Evet, cadde deyince beyin, öncelikle kalıplaşmış görüntülerin manzaralarını serer önümüze ...Kenarlarında ihtişamlı binaların bulunduğu hünerli ellerin zevkle donattığı ,göz kamaştıran vitrinlerin boylu boyunca uzandığı ,kaldırımlarından güçlü insan sellerinin aktığı caddenin asfaltında ezici bir trafiğin izdiham uyandırdığı , zevkle bıkkınlığın iç içe yaşandığı görüntüler düşer gözlerimizin önüne ... Ancak Ören Caddesi öylesi değil. Sessiz ve romantik ...
İşte bu sessiz ve romantik yerde şimdi tek başınayım . Babam 6 yaşında elimi bıraktığından beri tek başına ...12 sene olmuştu dile kolay. Onsuz geçen 12 senenin bedelini ödeyecekti elbet .Daha annesinin karnında ölü bir bedenin içinden çıkan bir bebektim ben . Beni doğururken hayata gözlerine kapayan anneme karşılık hayata gözlerini açan bir kız çocuğu ... Daha annesinin gözlerine bakamadan öksüz kalmış bir bebek ...
Ama yine de baba yanımda dedim .Beni bırakacağını hesaba katmamıştım tabi .O günden sonra hep yalnız yürüdüm hayata .Anne babayı geçtim tek bir gerçek dostum bile yoktu. Sorun bende değil onlardaydı biraz da .Beni tanımıyor ,bana yaklaşmıyorlardı . İnsanların bana yaklaşmamasının iki sebebi vardı , birincisi , dış görünüşüm ,ikincisi de gözlerimdeki ifadeydi . İnsanlara hep şüpheyle bakan soğuk ve ürpertici ifadem bana ilk adımları atanları bile çok geçmeden uzaklaştırmaya yetiyordu .
Çocukları olmayan bir aileye evlat verilmiş , servet havuzunda boğulan daha 18 'inde bir genç kız. Ve saat oldukça geç olmasına rağmen bu saatte tek başıma dışarı çıkmama karışmayan ilgili ailem (!)
Ben bu kadar yalnızken beni her geçen gün kendine çeken bir bilinmez daha vardı . Haplar ...
Evet bildiniz , ben uyuşturucu kullanan , serseri arkadaşlara sahip ,ki ben onlara arkadaşım demiyorum , gece çıkıp sabah dönen işe yaramazın teki ... Tek iyi yapabildiğim şey annemin mezarını ziyaret edip gözlerim şişene kadar ağlamak ...
Bu düşüncelerle ilerlediğim sessiz yolculukta sonunda her gece uğradığım mekana yaklaştığımı farkediyorum . Gene gelmiştim işte her zamanki gibi bataklığıma . Burası da benim cehennemimdi. Gözlerimden dökülen birkaç yaşı silip siyah göz makyajımın daha fazla bozulmasına izin vermeden yolumdan ilerlemeye devam ettim .
Etrafa bir göz attım . Misafirlerini keyifle ağırlayan bu müstesna yeri ne hale getirdiklerine baktım . Bira şişeleri veya sigara paketleri tıpkı göstermelik bir eşya gibi duruyordu taşların üzerinde ...Sigaraların dumanları bulut bulut ağarıyordu göklere . Caddenin kıyılarındaki bahçeli evlerin caddeye düşen pencereleri panjurlarını çekmiş uykulu gözler gibidir her gece .
O pencereler 11 den sonra kapalıdır yüzümüze. Çünkü artık gündüzün aşk kokusu yerini geceyle birlikte likör kokusuna bırakmıştır.
Gündüzleri daha çok sevgililerin takıldığı ,romantik dakikalar geçirdikleri ,zamanın farkına bile varmadan erittikleri Ören Caddesi ... Bu hayat kokan cadde, geceleri benim gibi yolda kalmışların bataklığı oluyordu tabi .Caddenin karanlık yüzleriydik biz.
İlerlediğim asfalt yoldan sonra bizimkileri görmüştüm nihayet . Ortalıkta içli bir sessizlik hakimdi . Belli ki bu gece herkes erken başlamıştı .
'' Millet bakın kim gelmiş ?''diye bağırdı adının Mert olduğunu anımsadığım çocuk .
'' Azra nerdesin kızım sen ya ? ''
Görkem , Özden 'in sorusuyla gözlerini gözlerime kilitledi .Neden onlara hesap vermek zorundaydım ki ? Onlar benim için neydi ki ?
Görkem'in beni en baştan beri sahipleyici bakışlarının da benim için bir anlamı yoktu .
''Annemler sorun çıkardı .'' Evet aslında haklıydım .Yine o uyuz iş yemeklerinden biriydi . İşe yaramaz iş arkadaşlarını eve yemeğe çağırıp beni de öz kızları gibi tanıtmışlardı . Ne annem gibi sarı saçlara ne de babam gibi yeşil gözlere sahiptim . Siyah saçlarım ve mavinin hiç bilmediğim tonundaki gözlerimle onlardan farklı olduğumu bağırıyordum adeta . Tabi fazlaca siyah ve değişik göz makyajımla bir serseri imajı da çekmiyor değildim .
'' Sana bizle yaşamanı istediğimi söylemiştim . Onlarla yaşamak zorunda değilsin. '' diyen Görkem ' e uzandı gözlerim .Siyah derin gözleri hala bende kilitli kalmış Görkem'e umursamaz bir şekilde göz devirerek cevap vermeden en yakın kaldırıma çöktüm .Haklısınız ben para içinde yüzen bir sefilim .
'' Ee nerde benim hayat iksirim ? Bi de biz bulalım şu kafadan .''
Çok geçmeden alkolün vücuduma girmesine izin verdim .Bu daha başlangıcımdı .Peki ana yemek neydi ?
2 3 bira şişesi devirdikten sonra haplılara doğru bir göz attım .Çoktan tozlu kaldırımlara uzanmış , dünyanın dönüşüne şahit oluyorlardı . Kafasının çoktan gittiğinden şüphe duymaksızın emin adımlarla Mert'in çantasından poşeti aşırıp eve doğru beceriksiz adımlarla ilerledim .
Bu gece eve giriş saatim 3.20 ydi .Onunla tekrar tanışmak istiyordum. Bu sefer tek başıma ... Kimsenin beni kaldırım taşları üzerinde salyaları akmış bir vaziyette bulmasını istemiyordum .
Odama çıkar çıkmaz hışımla poşeti açtım .İçinde iki küçük torba vardı .İkisinin de içinde birer küçük paket vardı , streç filme sarılmış bir tenis topu şeklinde ve boyutundaydılar. Oldukça değerli olduğu belliydi saklanışından .
Sonunda hızlıca kurtuldum bu matruşka tarzı paketinden .Onlara ulaştığımda heyecandan ellerim titriyor , adeta dişlerimin birbirine çarptığını hissediyordum .
Bir uyuşturucu bağımlısının hayal edebileceği kadar uyuşturucuyla birlikte odamda yalnızdım .Annemle babam kim bilir kaçıncı rüyalarını görüyorlardı , bu yüzden rahattım .Ama korkudan dolayı bunun tadını çıkaramıyordum .Korku beni altüst etmişti .Ya bu gece benim son gecemse ...
Bu şekilde ölmem annemi üzerdi herhalde .Yine de tekrar haplara odaklanmam çok sürmedi .Bu ikinci kullanışım olmasına rağmen en çok ihtiyaç duyduğum şeye kavuşmuştum ve onu tüketmek zorundaydım .Beni çıkmaza sürükleyen bu yalnızlığımı , eksiliğimi ve terk edilmişliğimi ancak bu şekilde bastırabilirdim. Aç gözlü bir canavar gibi ... Ve sesler başladı .
Tırnaklarımla duvara tutunuyor ve onları duyuyordum .Kapının hemen dışında konuşuyor ve fısıldaşıyorlardı .Dinledim. Dinlerken nefes bile almadım .Bunlar gerçek sesler miydi yoksa korkularım artık gerçeklikten daha mı gerçek olmuştu ? Hayal dünyamla gerçek dünya arasındaki sınır neredeydi ? Yoksa artık öyle bir sınır kalmamış mıydı ? Sesler içeri nasıl gireceklerini tartışıyorlardı .Önce kapıyı kırmayı denemeye karar verdiler. İçeri geliyorlardı .Beni almaya geliyorlardı .Tıpkı 4 yaşında yaptığım gibi dolaba saklanıp babamın işten dönmesini bekledim .Belki de o zamanki gibi beni bulup sarılırdı yine .Tutardı o sıcacık elleriyle buz tutmuş ellerimi.
Bu sadece hapın beni aptal yerine düşürmesinden başka bir şey değildi .Yine her zamanki gibi onu beklemiştim .Ve yine her zamanki gibi gelmemişti .
Hayat öyle yada böyle tamamlanacaktır . Bu sırada uyuşturucuyla tanışanları asla güzel şeyler beklemez .Ve sen baba ... Sen elimi bıraktığından beri benim hayatımda güzel şeylere yer kalmadı .
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖLGEMDE KAL
Teen Fiction''Aynaya bakıp kendini tanıyamamak, insanın kendi anılarını bir başkası yaşamış gibi anlatması, dünyanın kendisi dahil üzerindeki hiçbir şeye kayda değer bir varoluş nedeni bulamamak ve zihnin bedenden binlerce kilometre uzakta olması o kadar korkun...