TESADÜF

66 2 0
                                    

      Öncelikle sevgili okuyucular bir açıklama yapmak istiyorum, Hikâyede bazı değişiklikler yapmış bulunmaktayım. Ana karakter olan Adamın ismi "KAYA" olarak değiştirilmiştir. Başka bir değişiklik yapılmamıştır. İlginiz için teşekkür ederim iyi okumalar. :)

         Çatık kaşlarla ne dediğini anlayıp da anlamamazlıktan gelerek ona doğru bakıyordum. Ne saçmalıyordu bu. "Ne diyorsun sen be." Ellerimi saçlarımın arasından geçirip olduğum yerde tur atmaya başladım. "Dediğim gayet açıktı ama bu kadar gıt olduğunu bilmiyordum açıklayayım o halde."  Bi zahmet der gibi ellerimi açıp kafamı salladım "Bana haftanın dört günü okul çıkışlarında bize gelip ders anlatacaksın bu sayede hem sen para kazanacaksın hem de ben derslerden geçeceğim. He bir de ödevler tabi onlarıda sen yapacaksın." Gülmeye başlamıştım evet tamamen sinirdendi. " Az yede kendine bir uşak tut." Muazzam gülüşüyle duruşunu dikleştirip " bende öyle yapıyorum zaten." Ayağımı yere vurup sinirlendiğimi belli etmeye çalıştım ama nafile.  Onun oyununa gelmeyecektim. Hiç bir şey söylemeden arkamı dönüp ilerlemeye başladım burnumdan soluyordum resmen hem işimden oldum hemde hödüğün tekiyle uğraşıyorum.  "Sen bilirsin bücür baştan söyleyeyim tekrar geldiğin de şartlarım bu sefer ki gibi hafif olmayacak."  Hödük kelimesi sizcede az kalıyor değilmi ? Elimi havaya kaldırıp orta parmağımı gösterip kendi içimde güldüm. Bunu haketmişti .

Yurda geldiğim de yorgunluktan ölecebileceğimi düşündüm. Çok çok kötü biten bir günle daha beraberdim. Bazen düşünüyorum bütün terslikler niye beni buluyor diye. Kendi kendimi yiyip bitirmeden yatağıma uzandım. Yarın okula gidip kitaplarımı alacaktım erken kalkmam gerekiyordu. Kulaklığımı takıp kendi dünyama yöneldim.

Oda arkadaşlarımla pek kaynaşamamıştık bugün bir şeyler yapalım diye konuştuk okuldan sonra buluşacaktık. Hazırlanıp çıktığımda kendimi hala yorgun hissettiğimin farkına vardım. Hem ruhen hem bedenen nasılda yıpranmıştım şu bir iki haftadır. Eski sıkıcı monoton hayatıma geri dönmek istedim bir an. Yurdum okuluma uzak değildi o kadar, yürüyerek gidiyordum genelde yürümek iyi geliyordu. Suratıma çarpan her rüzgarda yenileniyordum, arınıyordum yaşanmışlıklardan. Her insan yön vermek ister hayatına, ama hiç kimse verdiği yönde yürütemez hayatını. Merak ediyordum benim hayatım ne yöne gidecekti.

Okul ne kadar da kalabalıktı böyle kendi bölümümden hiç arkadaş edinememiştim, doğru düzgün gelmemiştim ki nasıl edinecektim. Bugün ne Duruyu ne de durunun arkadaşlarını da görememiştim ve evet Kayayı da görmedim merak ediyorsanız eğer, gözüme gözükmesin zaten düşüncesiz odun. İsraf beyinli. Bir insan kısa sürede nasıl bu kadar kendinden nefret ettirebilirdi.

Bizim sınıf bayağı kalabalıktı insanlar yememiş içmemiş bu bölümü seçmiş sanki. Arka taraflarda sakin bir yere oturmayı seçmiştim, fazla göz önünde olmayı sevmiyordum kesinlikle tembelliğimden değil. "Merhaba oturabilir miyim." Kafamı kaldırdığım da  gözlüklü sempatik çocuğun sorusuna cevap verdim. "Tabi buyur." Yana kayıp onun oturmasını kolaylaştırdım. "Geçen hafta yoktunuz sanırım." Farklılığımı her yerde belli ediyordum yaşasın "evet bazı sorunlardan dolayı gelememiştim." Gözlüklü çocuk sadece başını sallamakla yetindi. Bu sefer ben konu açmak istedim. "Derslerini notlarını bana verebilir misin fotokopi çektireyim." Çantasını karıştırarak bir kaç kağıt çıkarttı "zaten pek bir şey işlemedik ilk hafta diye şanslısın." Evet şanslıyım sadece ders notlarında ama. Hoca gelmişti. Bu bölümün en despot hocasıymış duyduğuma göre pek öyle gelmiyordu ama ne olur ne olmaz benden uzak Allah'a yakın. Ders çıkışında notları alıp fotokopi çektirip çocuğa geri götürecekken müzik odasının önünden geçmiştim. Kayanın piyano çalışı gelmişti aklıma geri geri adım atıp odanın kapısını yavaş aralıklarla açmıştım bomboştu içeri girdim. Beni neden bu kadar heyecanlandırdığına anlam veremiyordum, bütün bedenimi etkisi altına alıyordu sanki piyanonun tuşlarında parmaklarımı gezdirdiğim de gözlerimi kapattım o anı canlandırdım ufak bir tebessüm kaplamıştı yüzümü. Günah çıkarıyordum sanki göğsümün altında sıkışıp kalan kalbim bağımsızlığını ilan ediyordu atışlarıyla. Kulaklarım insanın içini ısıtacak türden olan sesle dolarken, ellerim bir anda geri çekilmişti piyanodan. İrkilmiştim. "Beni takip etmeyi, benim ilgilendiğim şeylerle ilgilenmeyi ne zaman bırakacaksın ufaklık." Eğleniyormuş gibi bir hali vardı. Ben ne yapacağıma bilmeden durumu düzeltmeliydim tavrımı korumalıydım. Duymamazlıktan gelip kapıya doğru ilerlemeye başladım kapıyı açıp çıkacakken. Bileğimden doğru tutup kendine dönderdiğin de birden dengemi sağlayamadım ve tam sırt üstü düşecekken belime sımsıkı sarılmış olan elleri farkettim. Ne kadar sıcak olmuştu birden bire burası. nefesini yüzümde hissediyordum bir şeyler yapmam lazımdı tavrını al yağmur yumuşama tavrını al. " Seni fırsatçı pislik çek ellerini üstümden." Aah öküz beni tuttuğunu unutmuşum ve ellerini bıraktığında yere düştüm kıymetlim çok ağrımıştı. "Nasıl böyle daha iyi mi ufaklık." İçten içe güldüğünü hissedebiliyorum. Bir insanda nasıl bu kadar çok kötü özellik toplanabilir anlamıyorum. "Emin ol çok daha iyi, ayrıca kim kimi takip ediyor bilemiyorum, her an yanımda bitiyorsun." Madem çekişme istiyordu kısasa kısas adamım. "Bak sen bizim ufaklığa konuşmayıda öğrenmiş." Onu takmayıp saatime baktığımda geç kaldığımı gördüm ayağa kalkıp yere düşen fotokopi kağıtlarımı toplamaya başladım. Kendi kendime söylenip arkamı dönüp odadan çıkacakken, ayaklı makyaj çantasının geldiğini gördüm. Odaya girdiğinde samimi bir şekilde ben yokmuşum gibi sarılmışlardı. Bu durum artık canımı sıkıyordu başka yer kalmadı sanki. Kayanın gözlerini üzerimde hissedebiliyordum neden onunlayken bana bakıyordu rahatsız oluyordum. Onunla göz teması kurmadan çıktım odadan, bu hep böyle mi devam edecekti sürekli gözümün önünde mi yaşayacaklardı aşklarını. Beni ilgilendirmezdi evet bu doğru ama canımı sıkıyordu yine de bilmiyorum sebebini ama kafamda yanıtını aradığım pek çok soru vardı. Odadan çıktığım da rahat nefes alabilmiştim. Dokunduğu yerleri hissedebiliyordum, yakıyordu beni. Kantinin önünden geçerken notların sahibini görmüştüm "Çok teşekkür ederim gerçekten." Notları uzatıp gülümsemiştim ne kadar becerebildiysem artık. "Rica ederim de hala tanışamadık, ben Yağız." Başımı sallayıp tamamen bunu unuttuğumu dile getirdim uzattığı eli nazikçe tutup "Ben de yağmur tanıştığıma memnun oldum, tekrar teşekkürler görüşmek üzere." Daha fazla konuşmayı uzatmak istemedim keyfim kalmamıştı pek zaten. "Bende memnun oldum yağmur yarın görüşürüz." Okulun çıkışına doğru yürümeye başladım.

O kadar dalmışım ki düşüncelere yurda yaklaştığımın farkında bile değildim. Yurdun kapısına geldiğim de gördüğüm şeyle donakaldım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 02, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ADAMIM'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin