İnsan sadece dertlerini saymayı sever , mutluluklarını hesaba katmaz.
Bitiş noktalarımız vardır hayatta.
Nefes alamayız o an , herşey kararır ve sadece bir boşluk kalir geriye.İşte tam da böyle bir anımdaydım o gün..
Hava kapalı , hafif rüzgarlar esiyor. hızlı hızlı gelen deniz suları sahil kıyılarına çarpıyor.
Kulağımda Pera , elimde şeffaf şemsiyemle sahil boyunca yürüyorum.Her haftasonu olduğu gibi bu hafta sonu da denizle başbaşayım.
Karşımda hızlı hızlı yağmurdan kaçan irili ufakli insanlar adeta uçup gidiyor. Bense onların tam tersine oldukça yavaş adımlarla bu anın tadını çıkartıyorum.
Yüzüme çarpan her yağmur damlası beni o eski anlarima götürüyor.
Onunla konuştuğumuz anlar yüreğimde ve gözlerimde canlanıyor. Boğazımda inanilmaz bir kuruluk ve gozlerimde yağmur damlalarıyla karışık bir kaç damla gözyaşı.
Sahil onun o masmavi gözleri gibi hırçın hırçın çarparken sahile , o masum bakışları geliyor aklıma.
Yavaş yavaş yaklaşıyorum denize..
Büyükçe bir taşın üstüne oturuyorum , ıslaklığını aldırış etmeden. Suları içimde hissetiğim an ne kadar üşüdüğümü hatırlıyorum bir an.
Sonra denize bakıyorum : " Kime kızdın bu kadar , kime bu öfken , yoksa deniz kızları mı terk etti seni?"
Öyle köpürmüş ki dalgalar sanki birseyler anlatmak istiyor gibi bana.
Bir o denizin dalgaları bir de o yağan yağmurlar anlayabilir beni. Bir onlar hissedebilir içimdekileri.Koskocadır deniz ve sonsuzdur yağmurlar tıpkı içimdeki bu acı gibi..
O anki huzuru hiçbirşeyde bulamazdım. Denize karşı oturup onunla sohbet etmek sohbetlerin en güzeli gibi gelirdi bana..
Dertlerimi dinler dinler sonra da kızınca bana ; sert sert vururdu kıyıya.
Ama bir o dinlerdi beni , bu yüzden severdim denizi , sessizdi , sadece dinlerdi ve susarak huzur veren nadir şeylerden birisiydi o . Bu hali bana onu hatırlatıyordu.
Karşıma geçer derin derin bakardı gözleri gözlerime , bir o anlardı beni bir o dinlerdi. Sesi gibi sessizliği de huzurdu onun. O aşkın en masum haliydi. Susarak saatlerce otururduk ve bakışlarımızla anlaşırdık onunla. "Deniz kızı" derdi bana. Nasıl da güzeldi bu kelimeyi ondan duymak. Çok güzel severdi beni , öyle güzel severdi ki bir gün bırakıp gitmeyecek gibiydi. Beni kendisine bağlayıp gitmek ona hiç yakışmamıştı.Mutlaka bir nedeni vardir dedim yıllarca..
Bırakıp gitmek nasıl bu kadar kolay olabiliyordu.. Hiç canı acımazmıydı gidenlerin ? Hiç özlemezmiydi arkasında bıraktıklarını ?
Peki ya bu kadar seviyorken nasıl cekip giderdi bir insan?
Artık o Deniz Kızının bir "Denizi" yoktu..
Çekilmişti sular ve deniz kızı ölmüştü artık.
Eve dönme vaktim geldiğinde babamın ard arda attığı mesajlara cevap veriyordum. Gözlerimdeki kızarıklığı gidermek için çantamdaki suyla yüzümü birkaç kere yıkadım ve derin nefesler alıp vererek kendime gelmeye çalıştım.
Son iki yıldır onun beni terk ettiğini düşünerek geçiriyordum. Adı Deniz'di. Bana bu yüzden deniz kızı derdi. Belki de Denizleri sevişim bu yüzdendi.
İki yıl geçmişti ve o bana bir mesaj bile atmamıştı. Numarası kullanılmıyordu ve ben bunu her seferinde duymaktan bıkmamıştım. Belki açar umuduyla günlerce aramıştım onu. Dinlemek istiyordum; neden gitmişti, bana anlatmadan arkasına bile bakmadan neden gitmişti ?
Ona tüm kalbimi vermiştim, verdiğim kalbi de alıp gitmişti...
Peki neden unutamıyordum onu , o beni bırakıp giden kalpsizin tekiydi. Bu kadar sevilmeyi hak etmeyecek kadar kötüydü.
Bir çocuğun elinden en sevdiği şekerini almak kadar zordu onun yokluğu . Benim en sevdiğimken bi anda en uzağımdaki olmayı nasıl becerebilmişti?
Telefonumdaki o tek resmine bakarak yürüyordum. Babam hala nerde olduğumdan emin olmayan tavirlarla bana mesaj atıyordu. Yaklaşık 5 dakika sonra telefonum çaldı , -Babam- yazıyordu ekranda, hemen açtım:
- Prenses nerelerdesin bu saatte ?
- Yürüyüşe çıktığımı söylemiştim baba!
- Bu kadar geç geleceğini bilseydim izin vermezdim kızım. Neyse, sevda teyzenler akşam yemeğine bekliyorlarmış Ahmet'te tatil iznine geliyormuş , hepimizi görmek istemiş seni de. Eve gel de hazırlan.
- Selamlarımı iletin , ben gelmiyorum baba...
Tabi ki bana aşık bir çocuğun evine gidemezdim , ona umit vermek demekti bu, oysa ki ben şuan terk edilmişlik acısıyla yaşarken bir de bu olayla uğraşamazdım.
- Eve gel .. konuşuruz ,hadi kızım..
Ahmet liseden arkadaşımdı, aile dostlarımız Sevda teyzeyle Mehmet amcanın çocukları. Severdim Ahmet'i ancak bana aşık olduğunu öğrendikten sonra ona umit vermemek için aramıza mesafe koymuştum, eskisi kadar iyi degildik artik..
Deniz onu çok kıskanırdı ve bu yüzden onunla görüşmemi istemezdi.Ahmet'in çok başarılı ve ideal bir kişilik olduğunu göz onunde bulunduracak olursak kiskanilmasi gayet dogal bir durumdu.
Sırf deniz istemiyor diye cocukla 3 ay konuşmamıştım oysa ki Ahmet değer verdiğim bir arkadaşımdı.
Deniz okumamış garsonluk yapan bir çocuktu, oysa Ahmet Ankara Hukuk okuyan bir çocuktu. Kim bilir belki de bu yüzden sevmezdi Ahmet'i.
Onun için birçok arkadaşımdan ve dostumdan vazgeçmiştim o ise beni bırakıp gidecek kadar umursamaz bir insandı...
Ahmet izin nedeniyle eve dönmüştü , ben ise bu sene Üniversiteye gidecektim.
Eve geldiğimde aile fertleri hazirlanmiş beni bekliyorlardi. Onlari geçistirdikten sonra odama ciktim ve Üniversite araştırmalarına başladım.
Artık ders çalışıyor ve kendimi sınava hazırlıyordum. Kendimi bu şekilde oyalamak Deniz'in yokluğunu unutmama yardımcı oluyordu.
3 ay sonunda sınava girmiş ve Ege Üniversitesini kazanmıştım.
Ailemin mutlulukla verdiği haber Ahmetlere kadar gitmiş ve ondan uzun tebrik mesajlari almiştim. Eskisinden daha iyiydik artık. Beni arkadaş olarak görmeye baslamisti ya da bana oyle hissettirmeye calisiyordu. Zamani gelince esyalarimi hazirladım ve yurt icin alisverisimi yaptiktan sonra biletim alindi.
Yarin aksam 9.45 te İzmirde olacaktım.. Tüm yazım bu anın hayalini kurmakla geçmişti..Evde matem ruzgarlari eserken ben tam tersine mutluluktan havalarda ucuyordum. Evin kucuk kizi da artik gidiyordu ve evin neşesi kalmiyordu. Babam o aksam mangal ziyafetiyle midelerimizi guldururken annem en sevdigim tatlilari masaya dizmekle ugrasiyordu.
Guzel bir aksamdan sonra anneme sarilarak uyudum.
Ertesi sabah guzel bir kahvaltinin ardindan dayimlari ziyarete gittim. Onlarla da vedalaştıktan sonra sahile indim ve "Denizimle" vedalastim. Dalgalar yoktu, deniz adeta bir carsaf misali dumduzdu ve durgundu. Üzülüyordu gidişime ama uzgunum ki gitmem gerekti. Bu sefer terk eden ben oluyordum ama o denizin dalgalari artik İzmir'e gelecekti benimle. Orada ağlaşacaktık artık giden "Denizlere ve Deniz kizlarina"
Bir terk ediliş daha eklenmisti artik hayatima.. Dert ortagim denizi birakiyordum, artik her hafta sonu kiyisina oturup dertlesemeyecektim onunla . Ona bakıp bakıp gidenleri hatirlayamayacaktim ..Çekilmişti sularim artik , dinmisti firtinalarim..
Unutuyordum yavaş yavaş.. ya da ne bileyim iste, uyutuyordum kendimi belki de.....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
..Diplerdeki Zirvem..
RomanceZirveler tek kişiliktir derler. Öyleyse yalnızlıkta bir zirvedir; Çünkü yalnızken kendimizden başkası yoktur o an . Belki de çoğu insan zirvedir şimdi...