Bir Hikaye

41 7 0
                                    

   Çok haylaz, umursamaz bir kızdım. Dersleri boşvermiş, saygı duymayı bırakmıştım. Büyüklerime saygı duymamı gerektiren ne yapmışlardı ki? Benden daha uzun süredir yaşıyor olmaları onları daha çok şey yaşamış mı yapar? Tecrübeli mi yapar?

   İnsanlarsa bunu anlayamıyorlar. Kafalarındaki kalıplaşmış yargılardan fazlasını bilmiyorlar, bilmek de istemiyorlar. Buna ailem de dahil. Duygularımı kaybetmiş olmam duyguların varlığını ve diğer her şeyi inkar edeceğim anlamına gelmez. Bazı düşünceleri, toplumdaki kalıpları inkar etmem de psikolojik sorunlarım olduğu anlamına gelmez. Buna rağmen ailem beni zorla psikoloğu götürdü. Ama hiçbir sonuç alamayınca, bir ilerleme kaydedemeyince pes ettiler ve ben de kurtuldum.

   Duygularımı çok kötü bir olayda kaybettim. Biricik dostumun bana onunla daha yakın olduğum için küstüğü çocukluk arkadaşım... Bana bu sefil dünyada hayat veren tek şey... Gözlerimin önünde uçurumdan düştü. Onu tutmak için ileri atıldığım sırada çocukluk arkadaşımdan sonraki en yakın dostum bana engel oldu. Biliyorum, bunu benim için yaptığını düşünüyor. Onu tutmaya çalışsam ben de onunla düşecektim. Onu kurtarmam imkânsızdı ama...ama yinede onu kurtarmak için ölmüş olurdum. Onunla birlikte olurdum. Onsuz yaşamak daha kötü.

   Ben de herkes gibi bir korkağım, intihara cesaret edemem. Üstelik dostum benim için bir şey yapmış olduğunu sanıyor. Öyle sanmaya devam ederek bari o mutlu yaşasın. Ona bir şey söylemiyorum ama o da bir iyiliğin altında bencilliğini saklıyor. Şu an en yakınımdaki kişi olduğunu düşünüyor. Oysa artık herkes uzak benden.

   Her seferinde zorla gülümsesem de, onu her gördüğümde zihnimde biricik çocukluk arkadaşımın aşağı düşüşü, kalbindeki korkuya rağmen sanki bana asla kendini suçlama der gibi bakan gözlerindeki gülümseme canlanıyor. Ama hiçbir şey hissetmiyorum. Bir damla yaş bile akmıyor gözlerimden. İçim sızlamıyor. Belki her gün dostumda onu görüp aynı manzara canlandığı için zihnimde alıştım artık. Ya da hâlâ gerçekliğine inanamıyorum, bilmiyorum.

   Dostum her ne kadar bencilliğini bir iyiliğin altında saklıyor olsa da benim için gerçekten içten çabaladığını biliyorum. Bana onu hatırlatacak herhangi bir şey olmasına, konuşma geçmesine izin vermiyor. Beni eğlendirmek için şekilden şekile giriyor. Bazen ister istemez gülüyorum haline.

   Belki o da gerçekten bana değer verdiği için yanımdadır, kıskançlıktan değil. Ne saçmalıyorum? Herkes çıkarcı bu dünyada.

   Bir gün yine o zindan gibi okuldan eve döndüğümde annem gözleri şişmiş, koltuğa oturmuş beni bekliyordu. Yanına gittiğimde bana bir zarf uzattı ve "Bu ne?" dememe fırsat veremeden içeri gitti. Bu dostumdan bir mektup.

   "Ömrümün son günlerinde yanında olmama izin verdiğin için teşekkür ederim. Belki sen benden hayatın boyunca nefret edeceksin. Haklısın da. Bütün suç benim. Seni ben tuttum. Senin hiçbir suçun yok. Bu mektubu okuduğuna göre bu hastalıkla daha fazla mücadele edememişim. Şu an hayatta olmayan biri olarak senden iki isteğim var. Asla kendini suçlama. Ve beni sevsen de nefret de etsen lütfen beni unutma. Çünkü ben seni asla unutmayacağım..."

   Son cümleyi okumamla birlikte aklımda tekrar o olay canlandı. Çocukluk arkadaşımın "Asla kendini suçlama" bakışı... Bir dakika... Orada bana bakmıyor. Dostuma bakıyormuş. Eğer ben onu tutmaya çalışıp tutamasam kendimi suçlardım.

   Bir anda etraf bulanıklaşmaya başladı. Sonra tekrar normale döndü. Etrafa bakmaya başladım. Etraf bulanıklaşıyor sonra normale dönüyor. Bu bulanık-normal silsilesi arasında ben ne olduğunu anlamaya çalışırken elimde hissettiğim sıcaklıkla kağıda baktım. Üzerinde yer yer damlalar olan kâğıtta hem dostumun hem de çocukluk arkadaşımın gülümsemelerini gördüm. Ve gözlerimden akan yaşlara hıçkırıklarımı ve çığlıklarımı da kattım. Kaybettiğim çocukluk arkadaşımı, dostumun içinde yaşattığımı yeni farketmiştim. O olay gözümde canlansa da neden hiçbir şey hissetmediğimi yeni anlamıştım. Çünkü esas dostumu kaybedince kaybetmiştim onu da. Bir anda iki kişi...

   Kalıplaşmış zihniyetli, geriye takılıp kalmış insanlar derken ne kendimi, dostumun samimiyetini farkedebilmiştim ne de kaybettiğim sandığım şeyleri düşünürken gerçekten kaybettiğim şeyleri...

HikayelerimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin